02 Hacer yıllar sonra konuştu!

Onu, bir dönem Türkiye’yi ekrana kilitleyen ‘Biri Bizi Gözetliyor’un; güzel sesli yarışmacısı 'Hacer' olarak tanıdık. Aradan 10 yıl geçti ve Hacer Özil, ‘Ahde Vefa’ adını verdiği yeni albümüyle yeniden karşımızda.

02 Hacer yıllar sonra konuştu!
Akşam'dan Emine Bıyık ile keyifli bir söyleşi gerçekleştiren Hacer Özil, gazeteci Coşkun Aral’ın önerisiyle bugüne dek yer aldığı sosyal sorumluluk projelerini, Anadolu pop tarzındaki bu albümüyle ifade ediyor ve eserini ‘bir vefa çalışması’ olarak adlandırıyor.

DEMLENMEK İSTEDİM

İkinci albümüm 10 yıl sonra çıktı. Bunun nedeni ortadan kaybolmak ya da ara vermek değildi. Hem mola vermek hem de demlenmek istedim. Çünkü ilk albümümü çıkardığımda daha tecrübesiz, daha heyecanlı, daha genç ve daha sabırsızdım. Bu demlenme döneminde ‘sanat yapıyorsan bir derdi olmalı’ diye düşündüm. Benim de bir derdim vardı ve bu meselemi sanatla anlatmalıydım. Dünyadaki ve Türkiye’deki örneklere baktığımda çok fazla aktivist sanatçı olmadığını fark ettim. Joan Baez, Zülfü Livaneli, Sezen Aksu’yu, bir de Mahsun Kırmızıgül’ü sayabilirim. Coşkun Aral’la bir festival komitesinde tanıştık ve çok iyi iki dost olduk. Bir gün Coşkun Bey, ‘toplumsal meselelerin bir albümde toplanmasının çok iyi olacağını’ dile getirdi ve ben de bu fikri değerlendirdim.

TASAVVUFLA İLGİLİ BİR PROJEM VAR

‘Ahde Vefa’ bir proje albüm oldu. Hiçbir şey aşksız olmayacağı için, içine aşk şarkısı da koyduk. Albümün çıkış şarkısı ‘Gözün Arkada Kalmasın.’ Çocuk gelinler ve kuma konusu için ‘Adım Gonca’, çözüm süreci için ‘Kavuşsa Eller’ ve Gaziantep’in kendisine sunduğu manevi değerlerle memleket âşığı Ezo Gelin’in hikâyesini anlatmasına bir vesile olan ‘Gaziantep Yolunda’ (Bahçalarda Mor Meni) eserlerine yer verdik. Barış Manço’nun ‘Halil İbrahim Sofrası’ cover’ı ise albümün sürprizlerinden... Balkan ezgilerinden oluşan bir şarkımız da var. Çünkü Türkiye, çok zengin bir müzik kültürüne sahip. Arap müziği de var, Çerkez müziği de… Ülkelerde sınır vardır ama kültürde sınır yoktur. Bu yüzden bu zenginliklerin hepsini yansıtabilmek istedim. Bu albümden sonra kafamda iki-üç tane daha proje var. Öncelikle tasavvufla ilgili bir projem var. Hatta çalışmalarına başladık bile... Diğerleri de sürpriz olsun. 

PİYANGODAN PARA ÇIKMADI

Tasavvufi yönüm güçlüdür. Şöhret sana beraberinde bir kibir getirir ve “Ben ne oldum” dedirtir. Mesela ben şöhret olduğumda bütün kıyafetlerimi arkadaşlarıma, akrabalarıma verdim. Sonra bir gün baktım, gardırobumda hiçbir şey yok. “Sadece ünlüyüm, niye böyle bir şey yaptım?” dedim. Sonuçta piyangodan para çıkmamıştı. O öyle bir duygu ki şöhret olduğunu sanıyorsun. Tanınıyorsun ama zengin değilsin ya da varlığına bir şey katmıyor içinde bulunduğun durum. Hatırladıkça hâlâ kendime gülerim. Fakat Antep’e döndüğümde kendimle baş başa kaldım. Arınma dönemine girdim, çok gözyaşı döktüm. Her şeyi sindirdim ve tevazu içinde, hiçbir şey olmamış gibi davrandım. Bir organizasyon şirketi kurdum. Müziği hayatımdan çıkarmıştım, sadece dinleyiciydim. Bir yandan da sosyal projelere destek oluyordum. Suriye’de savaş başlamıştı ve Türkiye’ye ciddi bir göç vardı. Ben de o dönem 50’ye yakın kadınla röportaj yaptım. Amacım onların gözünden savaşı dinleyip kitap yazmaktı. Coşkun Aral ile bir araya geldik. Fikrimi öğrendiğinde “Ben de belgeselini çekeyim” dedi. Çalışmalarımıza başlamıştık. Bir gün Coşkun Abi “Bu projenin bir barış şarkısı olsun” dedi ve albüm sürecine girdik.

TÜRKİYE BİZİ KONUŞUYORDU

Şöhreti ve popülariteyi çok yoğun yaşadım. Tüm Türkiye bizi konuşuyordu.  ‘Biri Bizi Gözetliyor’ projesi bana çok şey kattı. Asla pişman değilim çünkü kimse seni zorla o yarışmaya sokmadı. O zaman ‘Popstar’ gibi yetenek yarışmaları da yoktu. Her konservatuvar öğrencisi gibi ben de kendimi göstermek için bir alan seçmeliydim ve o dönemde de bu yarışmalar iyi bir basamaktı. Mesela Şafak Sezer, Hakan Yılmaz gibi isimler ‘İner misin Çıkar mısın?’ adlı yarışmadan çıktı. Bu tip yarışmalar yeteneğinizi göstermenize vesile oluyor. Yeteneğimle girdiğim yarışmada güçlü, hakkını arayan tavrımla karakterim daha çok ön plana çıktı. Aylarca bir evin içinde yaşadık, her anımız kamera önündeydi. Herkes sizi izliyor; başkasının yemeğini yiyemiyorsun, yalan söyleyemiyorsun, oturup kalkmana dikkat ediyorsun…

İLK PARAMI 14 YAŞINDA KAZANDIM

Bende ticari bir ruh vardır. Mesela ilk paramı 14 yaşımda katıldığım bir ses yarışmasında kazanmıştım; 750 TL. O parayla gecelik, tişört alıp satıyordum. Sonra organizasyon şirketi kurdum. Beş yıldızlı otellerde gitar çalıp şarkı söyler, kazandıklarımla okul harçlıklarımı çıkarırdım. Üniversitede bir orkestra kurmuştuk. Batı ve Türk müziği eğitimi aldığım için çok güzel repertuvarım vardır. Aryadan sanat müziğine kadar ne ararsan… Dolayısıyla aileme hiç yük olmadım, aksine destek oldum.