Alperen'in acılı ailesinden kabir ziyareti

İzmir'de geçtiğimiz yıl ağustos ayında servis aracında unutulduğu için hayatını kaybeden 3 yaşındaki Alperen Sakin’in acılı ailesi, çocuklarının mezarını ziyaret etti.

Alperen'in acılı ailesinden kabir ziyareti
İHA'nın haberine göre acılı anne Buket Sakin, "Ev nasıl nem kaparsa, eşim de ben de içten içe ağlaya ağlaya eridik" derken, baba Serkan Sakin ise, karar davasının 28 Haziran’da görüleceğini söyledi.

Türkiye, geçtiğimiz yıl ağustos ayında 3 yaşındaki Alperen Sakin’e ağladı. Gittiği kreşin servis aracında unutulduğu için hayatını kaybeden Alperen’in ölümünün üzerinden neredeyse bir yıl geçti ancak ailesi o acıyı ilk günkü gibi yaşıyor. Ramazan Bayramı dolayısıyla oğullarının çiçeklerle bezeli kabrini ziyaret eden acılı aile uzun süre gözyaşı döktü, Alperen’in yanı başındaki diğer çocukların mezarlarını sulayıp üzerilerine çiçekler bırakan aile dua etti. Anne Buket Sakin, gözyaşlarını tutamazken, baba Serkan Sakin ise 28 Haziran’da görülecek karar davasından beklentilerini anlattı.

"Baba kalbimizi versek, oyuncağımızı versek Alperen çıkar mı?"

Dalları kırık bir şekilde bayram geçirdiklerini söyleyen baba Serkan Sakin, "Alperen’in eksikliğini sadece bayramlarda değil her saniye yaşıyoruz. İlk gün nasıl yandıysak, bizim için aynı acı hala devam ediyor. Oğlumuzun kabrine eşimle geldik. Çocuklarımı getiremiyorum. ‘Baba kalbimizi versek, oyuncağımızı versek Alperen çıkar mı?’ diyorlar. Yıkılıp kalıyoruz. Allah sabır versin, dayanılacak gibi bir şey değil" diye konuştu.

"Çocuğunuzu adli tıpta kesilmiş, kalın ipliklerle dikilmiş halde yıkadınız mı?"

Alperen’in vefatından sonra yanmanın ne demek olduğunu anladıklarını ifade eden baba Sakin, karar davası ile ilgili şunları söyledi:

"Karar davasıyla ilgili diyeceğim şu; Türkiye Cumhuriyeti’nde bu mercide kim varsa elini vicdanına koysun ve şu çocuğun mezarına bakıp ondan sonra karar versin. Benim çocuğuma ilk yardım yapılmadan üzerine bir kova su dökülmüş. Kreş sahibi beklenmiş, kamera kayıtları silinmiş. Çocuğum en yakındaki hastaneye bile götürülmemiş. Kalp masajı bile yapılmamış. Dava hala taksirle adam öldürmekle yürüyor. Bu kadar ihmal var. Yandık, toparlanamıyoruz. Çocuğunuzu adli tıpta kesilmiş, kalın ipliklerle dikilmiş halde yıkadınız mı? Ben yıkadım. Parmaklarım değdikçe benim canım yandı. Elinizi vicdanınıza koyun, taksir mi, cinayet mi düşünün. İlla birilerinin çocuklarını mı kaybetmesi gerekiyor bunu anlamaları için. Bunun acısı çok başka, bu acının tarifi yok. Lütfen bütün halkımız da bu davada bizi yalnız bırakmasın."

"Bu taksirle öldürmek değil"


Olayın taksirle öldürmek olmadığını savunan baba Sakin, "Servis içerisinde çocuğu bindirdiğimiz koltuk belli. Servise çocuğunu en son bindiren veli de bizle hemfikir. Alperen kapının karşısındaki koltukta oturuyordu. Alperen’in ölü bulunduğu koltuğu ise bizde farklı olarak gösteriyorlar. Görenler 'Alperen uyanıktı' diyorlar. Çocuk uyumuyordu. Kamera kayıtları hala ortaya çıkarılmadı. Usta biri tarafından silindi. Çocuğun serviste öldüğüne inanmıyorum. Çocuğun çantası içeriye alınmış. Alperen çantayı taktığında biz bile çıkaramazdık. Ağlardı. Çok severdi çantasını. Alperen’e içeride ne oldu bilmiyorum. Alperen’in çantasından bezi alınıp kullanılıyor ama Alperen serviste kalıyor. Bu nasıl iş? Hiçbiriniz kontrol yapmaz mısınız? Bu çocuğun karnı aç mı kalıyordu orada hep? Biz 'bu kreşte teftiş olur' dedik, 'kontrol yapılıyordur' dedik ama Alperen şu an mezarda. Biri bunu açıklasın. Alperen’in sünnetlikleri duruyor. Doğru karar çıkmazsa o sünnetlikleri adliyenin önüne bırakacağım" ifadelerini kullandı.

Sarı çiçek

Acılı anne Buket Sakin de konuşmakta güçlük çekerek şöyle konuştu:

"Ben ağlamayı seven biri değilim. Dışarıya vermeyi sevmem, içimden ağlarım ama mezarlığa gelince dayanamıyorum. İki tane daha çocuğumuz var. Ev nasıl nem kaparsa, eşim de ben de içten içe ağlaya ağlaya eridik. Geldiğimiz duruma bakın. Alperen olduğu zaman cümleler kuramıyorum, konuşamıyorum. Oğlumun mezarına sarı bir çiçekle birlikte birkaç tane daha dikmiştik. Bir tek sarı çiçek tuttu. Çünkü babası onu hep ‘sarı’ diye çağırırdı."