Aşkın Nur Yengi: "Aşkı özlemeyen mi var?"

90’ların Türk Pop Müziği’nin efsane isimlerinden biri... "Serserim Benim, Susma, Bile Bile" gibi en dokunaklı aşk şarkılarının yorumcusu o. Aşkın Nur Yengi şimdi de ‘Aşktan Olsa Gerek’ adlı albümüyle yine gönüllere taht kuracak....

Aşkın Nur Yengi: "Aşkı özlemeyen mi var?"
Akşam'dan Aysun Yıldız Güngör'ün röportajı...

‘Aşktan Olsa Gerek’ adlı albümünüzle suskunluğunuzu bozdunuz. Ne hissediyorsunuz?


Yeni bir çocuğa kavuşmuş kadar heyecanlı ve bir o kadar anaç hissediyorum. Mutluyum, geri dönüşler çok güzel.

Beş yıl içinde neler yaptınız?

Bir önceki albümümün promosyonu bir-iki sene devam etti. Sonra yeni albüm için şarkı aramaya başladım. Şarkı bulmak artık eskisi kadar kolay değil. Melodiler kendini tekrar etmeye başladı, dolayısıyla bu süreç uzun bir zaman istiyor. Her gün bin tane şarkı dinledim ve içime sinen şarkıyı bulmak çok zor oldu (gülüyor).

“Köşeme çekileyim, kafamı dinleneyim” demediniz yani…

Yok, canım böyle bir şey olabilir mi? Bu kadar yıl emek verip akıl sağlığım için müzikle hayatımı devam ettirirken, bir yerlerde beklemek ancak beni mutsuz eder. Psikolojik olarak da kötü bir döneme sürükleyebilir…

Favori parçanız hangisi?

Hepsini çok seviyorum öyle bir ayırım yapamam. Mesela ‘Elin oğlu’ ve ‘Çağırma Lütfen’ 90’ların tadında. Zaten amaçlanan ve hedeflenen de oydu. ‘Altın Kaplama’ adlı şarkıyı Soner Sarıkabadayı yazdı. Ondan mutlaka bir şarkı alıp söylemek istiyordum çünkü onun şarkıları heyecanlandırıyor insanı ve sound tabii ki Erdem Kınay’la bambaşka bir yere gitti. Albümde beni en çok mutlu eden profesyonel kişilerle çalışmam oldu çünkü herkes işine sahiplenip üzerinde durdu.

Albümde hangi şarkıda sizi buluruz?

Hepsinde varım, benim olmamam mümkün değil. Çünkü hepimizin ortak bir hikâyesi var hayatta… Hepimizin başına öyle ya da böyle geliyor; bunun adı ayrılık olabilir, aşk olabilir, tutkulu sevmek, kaybetmek olabilir… Bütün şarkılarda bu var. Hepimizin hayatına dokunuyor. Müzik aslında hem akıl sağlığımızı korumak hem de hayata dokunmak için var.

SANILDIĞI KADAR MÜTEVAZİ DEĞİLİM

Motora biniyorsunuz, dövmeleriniz var, aslında bilinenin dışında çok başka bir Aşkın Nur Yengi var…

Benden içeri bambaşka bir ben daha var onu ben biliyorum. Sanıldığı kadar mütevazı değilim, ben de insanım. Yaşamın tüm lezzetlerinden faydalanıyorum. Hepimiz hayata bir kere geliyoruz ve o hayatın sunduğu zenginliği, çılgınlıkları herkes gibi yaşamak istiyorum. Sadece magazinle paylaşmıyorum, kendi yakınlarım ve çevremle paylaşıyorum.

En büyük çılgınlığınız nedir?

İstanbul’da evimden çıkıp İtalya’nın sonsuz güzel şehri Palermo’ya motosikletle gitmem oldu.

Gizemli bir tarafınız da var.

Ne güzel işte, her şeyi bilmek doğru değil. Merak uyandırmak daha güzel, bunu bilerek yapmadım ama tercihim, herkesin biraz namahremi olması gerektiği yönünde. Ben sizin dostunuz da olsam yine de bazı şeyleri bilebilirim. Her şeyi ortada yaşamak çok sağlıklı gelmiyor bana.

Paylaşmazsanız, dibe vurduğunuz dönemlerde nasıl çıkarsınız?

Çoğu zaman dans ederim, saçlarımı boyatmam. Dans ve müzik insanı psikolojik anlamda gerçekten rahatlatıyor. Hem bedene iyi geliyor hem kafa dağıtıyorsun hem de sosyal bir çevren oluyor. Bu benim kendi yöntemim. Prozac içen bir toplum olmak yerine, böyle yaşamayı seçtim ve bu yöntem bana çok iyi geldi.

AŞKI ETLİ, BUTLU YAŞAMAYI SEVERİM

Aşklar artık çabuk tüketiliyor. Siz nasıl yaşarsınız aşkınızı?

Artık her şey fastfood. Ben aşkı etli butlu yaşayan, öyle seven bir kadınım. Benim anladığım gibi değil artık aşklar, o yüzden tarifi bana uzak. Freud’un da dediği gibi, aşk aslında libidodan ibaret. İnsanı birbirine yaklaştıran libido ve kokunun uyaranları… Yani hormonel bozukluk. Neredeyse günlük olabilecek kadar çabuk olan bir şey ve aşka karşı ayıp ediyoruz. 

Aşkı özlüyor musunuz?

Özlerim tabii, aşkı özlemeyen insan mı var ama belli zamandan sonra aşk başka bir şeye dönüşüyor. Yol arkadaşı oluyor, o heyecanı başka olgunluklara bırakıyor. Bizim o deli-dolu, hırçın, ezgisi-sezgisi farklı olan aşk kalmıyor.

İlişkiyi kadınlar mı ayakta tutuyor?

Kadınların emeği çok büyük ama artık onlar da akıllandı. Herkes hayatı kendine göre yaşıyor. Ben son zamanlarda ne aşklara ne de evliliklere inanıyorum. Bir menfaati olmadan kimse kimseyle durmuyor artık.

Fedakâr mısınız?

Çok salakça fedakârım. Burcumun özelliğidir zaten. Yengeç burcu kadınlarının birçoğu böyle bir hüsran yaşamıştır hayatında. İnsan olmanın doğasında var bu. Bunu çocuğun için de yapıyorsun, arkadaşın için de, iyi gitmesini arzu ettiğin bir sürü şey için yapıyorsun. Hayatın içinde ‘fedakâr’ olmak var.

Evlilik aşkı öldürüyor mu?

Yok, ben katılmıyorum. Evlilik ilişkileri derinleştiriyor ama bu zamanın evlilikleri için söylemiyorum bunu. Geçmişte hakikaten herkesin aidiyet duygusunun olduğu dönemler için söylüyorum. Hani analarımızın babalarımızın yaşadıkları, onlarda sondu zaten.

HAYAT BÖYLE İNİŞLİ ÇIKIŞLI

Geçmişe döndüğünüzde keşkeleriniz var mı?


Var tabii, gözü kara olup yaptığım şeyler oldu. Ama hayat böyle bir şey, inişli çıkışlı çukurlarıyla düşe kalka büyüdüğün… Zaten büyüdüğün gün, hayat bitiyor.

Siz şu an hayatınızın hangi dönemindesiniz?

Kadınlığımın en verimli, kendimi de en iyi hissettiğim dönemdeyim. Mesleki olarak da bir yenileşme sürecindeyim ve bu bana müthiş bir güç veriyor. Şu an beynimin bütün kılcal damarlarına kadar bu mutluluk ve enerji gidiyor. Tabii mesleğimin dışında yaşsal olarak da iyi hissettiğim bir yaştayım. Çünkü o kadar küçük yaşta başladım ki bu işe, keşkelerimin arasında bu da var mesela.

BENİM DEĞİL HAYATIN KURALLARI VAR

Nasıl bir annesiniz, kurallarınız var mı?


Benim değil hayatın kuralları var. Kural kelimesi beni iğreti eder ama ikimizin bazı kuralları olmak zorunda çünkü hayatın bize sunduğu bazı kurallar var…

Kızınızın gelecekte ne olması gerektiğiyle ilgili kaygılarınız var mı veya yönlendirme yapıyor musunuz?

Şu anda hiç düşünmüyorum çünkü bahtını ben yapamayacağım. Ben bir anne olarak her şeyden önce onun sağlıklı ve ahlaklı büyümesini sağlamak isterim. Yani yaşamın ona sunacağı karanlık kuyuları azaltmak isterim, hikâyesi güzel olsun diye uğraşırım.
Konular Röportaj