Ayşe Kökçü'nün stand-up heyecanı!
"Bu aralar biraz yoğunum. Cafe Theatre’da ‘Anlat Anlat Rahat Et’ adlı bir stand-up gösterimiz var. Genelde Cuma günleri sahneliyoruz..."
Efsane "Bizimkiler" dizisinde
canlandırdığı 'Nazan' karakteriyle Türk
televizyon izleyicisinin kalbinde kocaman bir düğüm atan usta
oyuncu Ayşe Kökçü, Akşam'dan Emine Bıyık'a
konuştu...
50 sene evvelki gibi
kutlanmıyor
Bayram demek aile demek. Aileyle yenilen yemek demek. Yeni bir
elbise, yeni bir ayakkabı demek. Çocukluğum demek. Tabii
çocukluğumdaki bayramlar yok artık. Çağ değişti. 50 sene evvelki
gibi kutlanmıyor. Şimdi işten güçten bunalan insanlar aile ziyareti
yapmak yerine tatile çıkmayı tercih ediyor. Eskiden ilk önce aile
büyükleri ziyaret edilir, ziyafet sofraları kurulur yenilir
içilirdi. Çocuklar eğlendirilir, harçlık verilirdi. Sonra gelen
giden olurdu. Şimdi bayramlarda ziyarete gitmeden evvel telefon
açılıyor 'Evde misiniz?' diye. Halbuki
benim çocukluk yıllarımda telefon öyle pek kimsede yoktu. Büyükler
evde küçüklerin ziyatere gelmesini beklerdi. Kalmadı
artık.
ÇOCUKLUĞUMUN EN HEYECANLI
SABAHLARIYDI
Mütevazı bir çocukluk geçirdim ama yokluk da çekmedim.
İmkânlarımızın el verdiği ölçüde istediklerimi alırlardı. Her
bayram mutlaka yeni bir elbise dikilir, organze tül kumaştan da
kurdele yapılırdı. En çok ayakkabılarımı severdim. Geceden başucuma
koyar, sabah fırfırlı çoraplarımla ayakkabılarımı giyerdim.
Çocukluğumun en heyecanlı sabahlarıydı. Bir an evvel kalkıp
bayramlıklarımı giyinmek için sabırsızlanırdım. Hani
“Büyüdükçe o heyecan kalmıyor” diyorlar
ya, bende o duygu hâlâ mevcut. Mutlaka her bayram imkânım dahilinde
mutlaka yeni bir şey giyerim. Yeni bir etek ya da bir bluz
olabilir. Alır, saklar bayramda giyerim. Bu özelliğimi de kimse
bilmez. Her ne kadarbayram çocuğu olmasam da artık, bayramlarda
küçük bir çocuk gibi özenerek giyinmeyi severim.
KİRLİ PARA VERİLMEZDİ
Kuzguncuk’ta anneannemlerle altlı üstlü oturuyorduk. Bayramın ilk
günü önce anneanneme çıkar, bayramlaşılır, oradan da babaanneme
gidilirdi. Sonra dedelerim, babamın dedesi, babaannem, anneannem
harçlık verirdi. Harçlıklar mendilin arasına koyulur öyle
verilirdi. Şimdiki gibi eline sıkıştırılmazdı yani. Sonra nereden
bulunurdu, saklanır mıydı bilmem ama kirli para verilmezdi, kağıt
paralar gıcır gıcır olurdu. Demir 2,5 liralar vardı hatırlıyorum.
Parlarlardı. Tabii bayram harçlıklarımla ne yaptığımı çok
hatırlamıyorum. Herhalde kumbarama atılıyordu.
O YILLARIN GERİ GELMESİ MÜMKÜN
DEĞİL
Eski bayramları düşündüğümde anlattığım o güzel günleri çok
özlüyorum. Ama geçen yılların geri gelmesi mümkün değil. O zaman
İstanbul’da ulaşım daha rahattı. Şimdi çok zor. Trafik bütün
enerjinizi emiyor. Yola çıkmak istemiyorsunuz. Bir de insanlar bu
yoğun çalışma temposundan, şehrin keşmekeşinden bunalıp üç-beş gün
de olsa şehir dışına çıkıp dinlenmek istiyor. Şimdiki çocukların
çoğu bayramları, tatil oluyor diye seviyor. E tabii bir de yine
çocuklar sevindiriliyor. Eskiden bizi lunaparka götürülerdi, şimdi
oyun salonları var, oraya götürüyorlar.
ANLAT ANLAT RAHAT ET
Bu aralar biraz yoğunum. Cafe Theatre’da ‘Anlat Anlat
Rahat Et’ adlı bir stand-up gösterimiz var. Genelde
Cuma günleri sahneliyoruz. Çünkü bir yandan Nedim Saban’ın
yönettiği Tiyatrokare’nin yeni oyunu
‘Ahududu’nun provaları devam ediyor, bir
yandan da yakında Fox TV ekranlarında yayınlanacak bir sinema
filminde uyarlanan dizimizin çekimleri var. Hatta birinci bölüm
çekimleri tamamlandı.
ZOR AMA GÜZEL İŞ
Metin Zakoğlu'nun yazdığı bu stand-up gösterisinde bendeniz bir
kadınla, bir erkeğin yüzyıllardır süren traji komik hikâyesini çok
ama çok komik bir dille sizlere anlatıyorum. Metin’in bu projesi
ülkemizde ilk olma özelliği taşıyor. Zor bir iş ama çok güzel bir
deneyim. 60 yaşında değişik rolleri denemekten çok hoşlanıyorum.
Mesela Kardeş Payı da özel bir deneyimdi. Çok farklı bir çalışma
sergiledik. Genelde benim jenerasyonumdaki oyuncular böyle işlerde
yer almayı tercih etmiyorlar. Çünkü çoğunun belli kuralları var ve
o kurallar içinde çalışmak istiyorlar. Bense hep o kuralları
yıkarak çalıştım. Televizyonda Bizimkiler’den sonra yaptığım en iyi
iş diyebilirim.
'ÇALGI ÇENGİ 2' İYİ GİŞE
YAPACAK
Selçuk Aydemir’in yönettiği Çalgı Çengi 2’de bir anneyi oynuyorum.
Zaten kabul etmem için Ahmet’in (Kural), Murat’ın
(Cemcir) ve Selçuk’un olması yeterliydi benim
için. Sadece bu filmin içinde olmak istedim. Açıkçası rolüme bile
bakmadım. Enteresan bir film oldu. Adeta bir müzikal gibi… Çocuklar
sürekli şarkı söylüyor. Sürprizlerle dolu. Onun için daha fazla
detay veremeyeceğim çünkü sürprizi bozmak istemiyorum. Ama çok
büyük gişe yapacağına inanıyorum.
SABAHA KADAR KONUŞURUM
2017’de 40. sanat yılımı kutluyor olacağım. Bu kırk yılın içinde o
kadar çok hikâye var ki… Evlendim, anne oldum, boşandım. Sonra yine
evlendim, yine boşandım. 17 yıl ‘Lüküs
Hayat’ta, 14 yıl
‘Bizimkiler’de, beş-altı yıl
‘Kanlı Nigar’da, beş yıl da
‘Bir Kadın’da oynadım. Bu son beş yılda
da aşağı yukarı 20 işte daha… Sonra bir yığın ödül aldım.
Plan yapmıyorum
Bundan sonrası içinse hayallerim var ama plan yapmıyorum. 60
yaşındayım. Bu yaşlarda çok plan yapılmaması gerektiğini
düşünüyorum. Çünkü hayat bu belli olmaz. ama sağlığım yerinde
olursa, enerjim de varsa sahnelerde olmayı arzu ediyorum.