Banu Alkan: 'Uluslararası bir beynim var'

Türk sineması’nın Afrodit’i Banu Alkan, kendisini şu sözlerle tanımlıyor: “Uluslararası bir beyne sahip, muhteşem güzel filmler çekmiş, doğayı, hayatı, insanları, her şeyi seven, çok iyi kalpli biri...”

Banu Alkan: 'Uluslararası bir beynim var'
Milliyet'ten Fulya Omaç'ın röportajı...

Öncelikle Banu Alkan’ı kendi ifadeleriyle tanıyalım...


Banu Alkan gerçekten başarılı, hayatı çok seven, uluslararası bir beyne sahip, muhteşem filmler çekmiş, doğayı, hayatı, insanları, her şeyi seven, çok iyi kalpli biri. Güzel bir kalbe, ruha ve iyi bir beyne sahip olduğumu söyleyebilirim.

Liseyi yarım bırakıp mankenliğe adım attınız... Bize bu dönüm noktasını anlatır mısınız?

Lise son sınıfı doğru düzgün okumadan Nişantaşı’ndaki El Sisi Manken Okulu’na gittim. Tesadüfen oraya da dünyaca ünlü bir yönetmen geldi. Okulda da 150 kız arasından beni seçti ve sabun Reklamı çektik. O reklam filminde Memduh Ün görüyor beni.

İlk reklam filminizde hemen ünlü bir yönetmenin dikkatini çekmişsiniz...

O tarihte yönetmen asistanı ama sonrasında çok önemli bir yönetmen olan Temel Gürsu’ya söylüyor. Gürsu da “Aradığınız kız sinema yarışmasına giriyor” diyor. Memduh Ün, “Gökte ararken yerde bulduk, ben jüri başkanıyım” diyor ve ekliyor “Benim onunla görüşmem gerekiyor. Onun üzerinden sinemanın çok önemli filmlerine yatırım yapmak istiyorum, seçilsin seçilmesin o benim yıldızım.”

Memduh Ün çok ısrarlı... Sonra?

Sonra işte günlerce benim peşimden koştu ve dedi ki “Banu Hanım, yarışmadan lütfen çekilin. Ben sizin üzerinize oynamak istiyorum.” O zaman öyle bir şey vardı; bir starın üzerinde oynardı prodüktörler. Örneğin Türker İnanoğlu, Erler Film olarak Filiz Akın ve Gülşen Bubikoğlu’nun üzerine oynadı ki her ikisi de eşiydi. Türkan Şoray’ın Rüçhan Adlı’sı vardı. Ve tabii benim de arkamda güçlü bir adam oluşuverdi; Gürbüz Hanif.

Toplam kaç film projesinde yer aldınız?

Çok önemli 42 film çektim. Bu arada iki lady’s okuluna gittim. Biri Cenevre’de, diğeri Paris     yakınlarında.

‘Her şeye doydum’

Gürbüz Hanif’le ilişkinizin sinemada size bir katkısı oldu mu?

Sinemada beni yaratan kişiydi diyebiliriz. Gürbüz Hanif, aristokrat, çok zeki, çok kültürlü, çok şık,  bana her şeyi veren, hayatı, dünyayı, her şeyi önüme seren, güçlü bir beyin. Onun sayesinde muhteşem bir zekayla yoğrulmuş bir Banu Alkan var karşınızda.

Hayatınızda çok özel yeri olduğu belli...

Gürbüz Hanif benim için çok şey ifade eder. Sevgiyi, aşkı, bir kadına verilen değeri.. Venedik’te Daniella Otel’de içinde sadece gül olan tepsiyi yatağa getiren bir centilmendi. O başka bir rüyaydı. Bana olduğu kadar anne ve babama da aynı centilmenliği yapmaya gayret eden bir kişiydi.

Birçok kişinin hayallerini süsleyen bir yaşantınız oldu. Biraz o günlerden bahseder misiniz?

15 yıl süren birlikteliğimiz boyunca dünyayı öylesine bitirdim ki; ünlü mücevherlerin, kayak merkezlerinin, tropik adaların her türlü otelini, her şeyi gördüm. Bugün her şeye doymuş biriyim.
Benim için artık lüks; altın koltuklar, altın çatal bıçak, avizeler değil. Egzoz gazının olmadığı bir hava, hormonsuz bir kiraz... Artık bunlar benim için lüks.

Peki o günleri yine yaşamak ister misiniz?

Tabii ki yaşamak isterim, tekrar tekrar. Mutlaka yine şık olmayı isterim. Cartier’den en güzel takıları takmak isterim. Ama bugün dünya benim için daha önemli olmaya başladı. Çünkü dünya her geçen gün daha çok kirleniyor. Çok fazla nüfusa sahip ve atıklarla hızlı kirletiyoruz.

‘Burak Özçivit çok yakışıklı’

Şimdilerde neler yapıyorsunuz?


Son 15 senedir televizyon yıldızı oldum. Üç dizi yaptım ama artık dizi çekmiyorum. Çünkü ben özgürlüğüne düşkün bir insanım. Yani ben biraz sonra Paris’e uçmak istiyorsam ya da atıyorum bir tropikal adaya gitmek istiyorsam gitmeliyim. Dizi yaptığın zaman maalesef bağlı kalıyorsun.

Günümüz sanatçılarından kimleri beğeniyorsunuz?

Burak Özçivit’i çok beğeniyorum. Çok cool, çok yakışıklı. O benim yakışıklım. Kadınlardan çok beğendiğim yok gibi. Yine de Bergüzar Korel, Beren Saat hoş.

Kriteriniz nedir beğenme konusunda?

Bir starı beğenmem için boyuna posuna, yüz hatlarına bakarım. Ağzının genişliği, burnunun kalkıklığı, gözünün ayrık olmaması, alnının ne kısa ne uzun olması... Yani her şeyiyle akademik olması lazım. Sinema öyle bir şeydir ki dört dörtlük olmayınca atar sizi. İkinci karaktere dönüşürsünüz. Yani mesela Türkan Şoray, Banu Alkan, Hülya Avşar, Sophia Loren, Claudia Cardinale ve Romy Schneider gibi bir kadın istiyor sinema. diyeceksiniz ki, “Liz Taylor 1.60 boyundaydı ama dünyayı yerinden oynattı.” Ama o,  gözlerini, yüzünün akademik oluşunu ve göğüs dekoltesiyle vücut dilini iyi kullanarak aradaki farkı kapattı. 
Konular Röportaj