Başbakan Davutoğlu'ndan net mesajlar!

"Türkiye bu meseleyi çözdüğünde, bütün ağırlıklarından kurtulacak, adeta kanatlanacaktır. Biz hükümet olarak umudumuzu da, kararlılığımızı da koruyoruz, sonuna kadar da koruyacağız"

Başbakan Davutoğlu'ndan net mesajlar!
Milliyet'ten Kıvanç El'in haberine göre alevilere yönelik yeni bir açılım başlatacaklarını da ifade eden Davutoğlu, "Bu konuda inşallah önümüzdeki dönemde somut adımlar da atacağız. Ama bu somut adımların bir öncü adımı Hacıbektaş'ta Aşure gününe bizzat katılmak arzusundayım" diye konuştu.

Davutoğlu, "Yeni Türkiye Yolunda" başlıklı ikinci ulusa sesleniş konuşmasını bu akşam yaptı. Çözüm süreci, iç güvenlik paketine ilişkin mesajlar veren Davutoğlu, Alevi vatandaşlarla da ilgili yeni bir açılım başlatacaklarını açıkladı. Davutoğlu, şunları söyledi:

İZİN VERMEYECEĞİZ: 6-7 Ekim'de milletimiz Kurban bayramının güzelliğini yaşarken, bazı şehirlerimizde hepimizi üzen çok acı hadiseler yaşadık. Birtakım vandallar, yüzlerini maskeyle kapatan bir takım terör çeteleri Kobani'yi bahane ederek şehirlerimizi yakıp yıktılar. Sokaktaki insanlarımızı, polislerimizi yaraladılar, öldürdüler; kütüphaneleri, okulları, halk otobüslerini ateşe verdiler. Bütün bu terör eylemleriyle yapmak istedikleri, bu ülkede hakim olan kardeşlik iklimini ortadan kaldırmaktır. Kamu düzenini ortadan kaldırarak, çözüm sürecini baltalamaktır. Bölge insanının, çözüm süreciyle gelen ekonomik kalkınmadan ve huzur ortamından ümidini kesmesidir. Çünkü bu odaklar kandan, nefretten, düşmanlıktan besleniyorlar. Hiç kimsenin birlik ve beraberliğimizi zayıflatmasına, kardeşliğimize halel getirmesine, huzurumuzu bozmasına izin vermeyeceğiz.

HESAP VERECEKLER: Hiç kimsenin kamu düzenini bozmasına, vatandaşlarımızı rahatsız etmesine müsaade etmeyeceğiz. Şundan emin olun ki, 'devlet nerede?' diye soranlara, devletin Türkiye'nin her yerinde dimdik ayakta olduğunu da gösterecek güçteyiz. Hem çözüm süreci, hem bölgedeki kalkınma adımlarımız aynı kararlılıkla sürdürülecektir, bundan da kimsenin şüphesi olmasın. Bu olayların hemen akabinde gerekli talimatları verdim; onların her yıktığının yerine biz daha güzelini yapacağız. Ülkemize bu büyük zararları veren vandallar bilsin ki, yıktıkları her binanın, yaktıkları her yapının tazminatını kendilerine ödeteceğiz. Bu ülkenin tek bir karış toprağı, tek bir canı sahipsiz değildir, bu menfur cürümleri işleyenler adalete mutlaka hesap vereceklerdir. Yeni Türkiye, inşa edenlerin Türkiye’si olacak. Yeni Türkiye’yi eski Türkiye'ye döndürmek isteyenler kesinlikle bozguna uğrayacak ve tarihin çöplüğüne atılacaklar.

UMUDUMUZU KORUYORUZ: Geçmişte terörle mücadele adı altında pek çok yol ve yöntem denendi. Bunlardan milletimizin içini serinletecek, kardeşi kardeşe düşüren bu kanlı döngüyü sona erdirecek bir netice çıkmadı. Bunların bir kısmı şiddetin karşısına şiddeti çıkaran, suçu önlemek adına suç işlemeyi meşru gören anlayışların ürünüydü ve yanlıştı. Bu yanlışlar yangını söndürmek yerine daha da büyüttü. Yıllarca kan aktı, maddi ve manevi birçok bedeller ödedik. Maalesef, siyaset kurumu köklü çözümler geliştirmek yerine, sorunu asayiş tedbirlerine terk ederek, akan kanı seyretti. Allah’a şükür, bu anlayışlar artık geride kaldı. 2002’den başlayarak hükümetlerimiz, cesaretle bu sorunun üzerine gitmeye, kapsamlı çözümler geliştirmeye başladı. Siyaset kurumu, bu meseleyi uhdesine alarak kararlı ve cesur adımlar attı. Çözüm süreci, Türkiye’nin geleceği için, insanlarımızın huzuru ve esenliği için attığımız en önemli adımlardan biridir. Türkiye bu meseleyi çözdüğünde, bütün ağırlıklarından kurtulacak, adeta kanatlanacaktır. İnsanlarımızın acıları sona erecek, kanayan yaralar sarılacaktır. Biz hükümet olarak umudumuzu da, kararlılığımızı da koruyoruz, sonuna kadar da koruyacağız. İhtiyacımız olan; bu ortak akıl ve bu ortak vicdan temelinde bütün kesimlerin aynı hassasiyetle bir araya gelmesidir. Bu sürecin bir parçası olan herkes ve her kesim aynı hassasiyet ve sorumluluk ile hareket etmeye mecburdur. Herkes bu zorbalık kültürüyle, bu terörist zihniyetle, bu vandalizmle arasına net ve açık mesafeler koymalıdır.

DÜZENLEMELERİ DAHA ÖNCE PLANLADIK: Bir ülkede sokaktaki masum insanların, gençlerin, çocukların, yaşlıların can güvenliği yoksa orada zaten özgürlüklerden söz edemezsiniz. Eğer bir grup silahlı, bombalı, örgütlü insan, bir diğer gruba karşı sırf kendisi gibi düşünmüyor ya da inanmıyor diye saldırıyorsa orada sadece terör vardır. Hiçbir endişeniz olmasın, hükümet olarak her adımımızı özgürlük-güvenlik uyumunu gözetecek bir hassasiyetle atıyoruz. İç güvenlik paketi ile ilgili yanlış algıyı da düzeltmek isterim. Özgürlükleri Koruma ve İç Güvenlik Reformu, yaşanan son olayların neticesinde ortaya çıkmış bir konu değildir. Bu düzenlemeler uzunca bir zamandır planlanıyor, hazırlıkları sürdürülüyordu. Hepimize acı veren bu menfur olayların bir daha yaşanmaması için elbette bazı tedbirler alacağız. Ancak; suç işleme niyeti taşımayanlar için endişeye, telaşa kapılacak herhangi bir durum yoktur. Türkiye demokratikleşme yolunda son 12 yılda elde ettiği kazanımları asla kaybetmeyecek, asla bunlardan taviz vermeyecektir. Bundan herkes emin olsun.

ELİ BAĞLI KALMAYACAK: Bu zorbalıkları, bu zulümleri yapanlar maskelerin ardına gizleniyorlar. Hak ve Hürriyet arayışında olduğunu iddia eden kişilerin kimliklerini maske ile perdelemeye ne ihtiyacı olur? Bir insan böyle bir ortama maske takarak geliyorsa amacı açık bir şekilde suç işlemektir. Bundan böyle buna izin vermeyeceğiz, gösterilerde maske takmayı suç kapsamına alıyoruz. Yeni düzenlemeyle molotofkokteylini de saldırı silahı kapsamına alıyor ve bu konuda kanunlarımızdaki muğlaklığı kesin bir şekilde ortadan kaldırıyoruz. Molotofkokteyli ile bir yere yaklaşanlar, aynen ateşli silahla yaklaşmış gibi muamele görecekler. Eşkıyanın, vandalın, hırsızın eli serbest olacak, kendilerinden güvenliği temin etmelerini beklediğimiz kolluk güçlerimizin eli bağlı kalacak; bu kabul edilemez. Yeni düzenlemeyle şiddete dönüşen her türlü eylemi suç sayıyoruz. İzinli gösteri haklarını kullananlara müdahale eden, onlara saldırıda bulunan gruplar da güvenlik güçlerimizce engellenecektir. Bilindiği gibi ülkemizde halen polisin gözaltına alma hakkı yok, bu emniyet birimlerimizin olaylara müdahale etmesini zorlaştırıyor.

ALEVİLER İÇİN SOMUT ADIM: Toplumsal barışın tesisi için çok hayırlı olacağına inandığım yeni bir açılımımızı duyuruyorum. Geçmiş hükümetlerimiz döneminde sizlerin de şahit olduğu üzere Alevi vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını giderebilmek ve sıkıntılarına çareler bulabilmek için çalıştaylar yaptık. Bu çalışmalar neticesinde, yıllardır bir araya gelemeyen aktör ve kesimler bir araya geldi. Sorunlar enine boyuna tartışıldı, muhtemel çözüm formülleri geliştirildi, pek çok adım atıldı. Şimdi atacağımız yeni adımlarla bu süreci inşallah hayırlı neticelere bağlamanın hazırlığı içindeyiz. Bu çalışmaları yürüten bakan ve bürokratlarımızla birlikte detaylı biçimde görüştük, çalıştaylardan çıkan neticeleri bizzat dikkatlice inceledik. Bu konuda inşallah önümüzdeki dönemde somut adımlar da atacağız. Ama bu somut adımların bir öncü adımı olarak şu düşüncemizi hemen sizlerle paylaşmak istiyorum. İnşallah 8 Kasım tarihinde, yani Muharrem ayının 13. günü Hacı Bektaş Derneği'nin Hacıbektaş'ta düzenlediği Aşure gününe bizzat katılmak arzusundayım. Tarihin en acı hadisesi olarak hepimizi kederlere gark eden Kerbela hadisesini ve Kerbela şehitlerinin aziz hatırasını inşallah Alevi dostlarımızla, canlarımızla birlikte yad edeceğiz. Muharrem orucunu hep birlikte açacağız ve Kerbela şehitleri anısına pişirilen Aşure'yi yine birlikte kaşıklayacağız. Bu buluşmanın heyecanını şimdiden bütün kalbimde hissettiğimi samimiyetle ifade etmek isterim.

BU BELAYI ÖNLEYECEĞİZ: Uyuşturucuyla mücadeleyi nesil emniyetimiz bakımından son derece hayati bir mesele olarak görüyorum. Özellikle anne babalarımızı endişelendiren bu illetin, bu belanın önlenmesi için ne gerekiyorsa yapıyoruz, yapmaya devam edeceğiz. Uyuşturucuyla mücadele suçlarını artıran, okul çevresinde işlendiğinde cezayı iki misline çıkaran bir düzenleme üzerinde çalışıyoruz. Uyuşturucu işi yapanlar, zehir tacirliği yapanlar bundan böyle bizden ve devletten terörist muamelesi görecekler.

ESKİ İHTİŞAMINA KAVUŞUYOR: Bizim fiziki coğrafyamız bugünkü Türkiye haritası ile sınırlı olabilir ama mana ve gönül coğrafyamız üç kıtanın derinliklerine kadar ulaşıyor. Orada da kalmıyor, bütün bir İslam âlemine uzanıyor. Orada da kalmıyor, yeryüzünde ne kadar mazlum insan varsa her birinin yüreğine uzanıyor. Bu mana coğrafyasını anlamayan Türkiye’yi anlayamaz. Bu insanlık kadar büyük davaya inanmayan Türkiye’nin büyüklüğünü idrak edemez. Bizim kimsenin bir karış toprağında gözümüz asla yok; aksine her millet kendi ülkesinde, toprağında barış ve huzur içinde yaşasın istiyoruz. Ama bizim asırlar öncesine uzanan tarihimizden bugünlere kadar taşıdığımız bir medeniyet mirasımız var. O mirasın bize yaşattığı dostluklar var, kardeşlikler var, akrabalıklar var. O mirasın bize öğrettiği bir 'insanlık' şuuru var. Biz tarih boyunca zalimlere karşı kim olduğuna bakmaksızın mazlumların yanında olmuş bir milletiz. Türkiye böyle zor bir zamanda, zor bir coğrafyada, felaket tellalları ne derse desin, o eski büyüklüğüne adım adım geri dönüyor. O eski ihtişamına yeniden kavuşuyor.

BENİ EN DUYGULANDIRAN OLAY: Dünyadaki gelişmeleri dikkatle izliyoruz, küresel ekonomik risklerin elbette farkındayız ve hesabımızı da ona göre yapıyoruz. Ekonomimizin sağlıklı işlemeye devam etmesi için tedbir almamız gerekiyorsa, hiç popülizme düşmeden gerekli her türlü tedbiri alırız. Beni en çok sevindiren, çok duygulandıran bir bilgi de; Türkiye, Gayrisafi Milli Hasıla bazında en çok uluslararası insani yardım yapan ülke oldu. Bu sıralamada geçen yıl 3. durumdaydık. Belki biz dünyanın en zengin ülkesi değiliz ama görülüyor ki gönlü en zengin milletiyiz, bununla da ne kadar gurur duysak aziz milletim azdır.