Başbakan'dan önemli açıklamalar

Başbakan Binali Yıldırım, "Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) 10. Avrupa Bölge Toplantısı"nda konuşuyor.

Başbakan'dan önemli açıklamalar
Yeni Şafak'ta yer alan habere göre işte Başbakan'ın konuşmalarından bazı notlar:

"Maalesef AB bölgedeki gelişmeleri izlemekle ve sırtını sıvazlamakla yetindi. Türkiye büyük bir ülke yardım gelse de gelmese de insanlık için bu işleri yapmaya devam edecek.

İnsani yardım açısından GSMH'da ayırdığı pay bakımından Türkiye dünyada ikinci sırada yer alıyor. Bizim küresel konulara bakışımızı da bu sonuçlar açık bir şekilde ortaya koyuyor. 2008'de başlayan ekonomik krizin etkileri tam anlamıyla bitmiş değil. Küresel büyüme artış eğilimine girmiş olmakla beraber yeni yeni küresel sorunlar kapımızı çalıyor. Öylesine derin bir kriz yaşadı ki dünya birçok ülke iflasın eşiğine geldi.

"TÜRKİYE HAVACILIKTA MERKEZ ÜLKE"

İnsan ve toplum merkezli çalışmalarımız, ortak diyaloğumuz toplumsal barışımıza katkı sağladı. Büyük ekonomik kriz, iş piyasalarını da olumsuz etkiledi, istihdamı da olumsuz etkiledi, ekonomik-sosyal hayatta da ciddi çalkantılar meydana getirdi. Türkiye'nin bulunduğu konum çok özeldir. Hem coğrafi olarak hem de medeniyet birikimi olarak Avrupa- Asya arasında bir köprü görevi ifa etmektedir. Medeniyetlerin çatışmasını önlediği gibi, medeniyetlerin buluşmasına da fırsat sağlıyor bu konum. Bu durum, ekonomik geçirgenliği de köprü vazifesiyle de sağlıyor. Geçtiğimiz 40 yılda zenginlik Doğu'dan Batı'ya göçüyordu. Gelişmiş Batı ülkeleri şimdilerde doygunluk seviyesine geldi, Doğu, Uzakdoğu kalkınma hızını artırmaya başladı. Bu sefer de zenginlik noktaları Batı'dan Doğu'ya hareket ediyor. 70'li yılların başında havacılığın merkezi Amerika'ydı. 90'lı yıllarda havacılığın merkezi Avrupa'nın merkeziydi. Son yıllarda havacılıkta merkez biziz. Bu nedenle de Türkiye dünyanın en büyük havalimanını yapıyor. Öyle bir ülkedesiniz ki 3 saatte 56 ülkeye ulaşabiliyorsunuz. Küreselleşen dünyada artık hiçbir ülke sorunlarımızı biz kendimiz çözeriz, başkasına ihtiyacımız yok deme şansına sahip değil. Ülkelerin kaderi birbirine bağlı. Sorunların çözümüne birlikte çare bulmak lazım. Başka ülkelerle iş tutmak bölgesel barışa katkı sağlamaz.

"TÜRKİYE'DEN BÜYÜK FEDAKARLIK"

15 Temmuz'da demokrasimiz kurtuldu, bağımsızlığımız güvence altına alındı. Milletimiz ülkesine, geleceğine sahip çıktı. Darbeyi yapanların gerekli cezayı almaları için Türk yargısı harekete geçti. Bürokraside, orduda yuvalananlar öyle ya da böyle onlarla ilişkide olan unsurların temizlenmesi bir ülkenin en doğal hakkı. Hiçbir devlet kendisine sadakatle tabi olmayanlarla yoluna devam edemez. Bunun en yakın örneği Almanya'nın birleşmesinde görüldü. 500 bin kamu çalışanının görevine son verildi. Kimse Almanya'ya bir şey demedi. AİHM, "Kimse ülkesine sadakatle bağlı olmayanla çalışmaz" dedi ve noktayı koydu. Türkiye de bir hukuk devleti, kimsenin yaptığı yanına kalmayacak. Tasfiyede mağdur olanlar da olabilir. "İtirazlar gelsin, incelenecek, haksızlığa uğrayanlar işlerine dönebilecekler. Hala tatmin olmayan varsa onlara da yargı yolu açılacak" dedik. Ben bu konularda çok farklı düşünceler, önyargılar olduğundan dolayı konumuzun ilgisi alanında olmayabilir ama bunu yapma ihtiyacını duydum. Konumumuz dinamik bir bölge. Türkiye üstlendiği misyonla Suriye'de, Irak'ta cereyan eden otorite boşluğundan kaynaklanan terör faaliyetlerinin Balkanlara yayılmasını önlediği gibi, barışın sağlanması için de önemli çalışmalar içerisindeyiz. Gerek Irak'ta, gerek Suriye'de, gerek Filistin'de her türlü istikrarsızlığın birinci derecedeki faturasını biz ödüyoruz. Bunu Avrupa'daki dostlarımıza ödetmemek için büyük bir fedakarlık gösteriyoruz. Bu fedakarlıkların görülmesini beklerken, darbenin arkasındaki FETÖ unsurlarına, PKK'ya kucak açılması bizi üzüyor. Bunu dostlarımıza hep söylüyoruz. BM, AB, İLO'nun da önemli görevleri var. Çatışma yerine, uzlaşmayı esas alan bir yaklaşımla geleceği inşaa etmeye ihtiyacımız var.

"SENDİKALAŞMAKTAN KORKMAYIN"

Eğer işyeri devam edemezse ne işyeri kalır, ne de işçi haklarından bahsedebiliriz. Değişimler endişeyle karşılanır ama değişimi ıskalarsak mücadele imtihanımız ortadan kalkar. Bugün de insanlarımız bu kaygıyı duyuyor. Bizden rahatlatıcı çözüm yollarını bekler. Bölgemizin huzuru için, toplumsal barış için yapmamız gereken şey vatandaşımızın sesine kulak vermek ve birlikte çalışmak. Tüm değişim unsurlarını dikkate alarak insanlarımıza çalışacak iş imkanı bulmak önceliğimiz olmalı. Türkiye genç bir ülke. Türkiye son 10 yılda istihdama katılış açısından yüzde 45'lerden yüzde 55'lere yükseldi. Her yıl Türkiye 1 milyon vatandaşına iş buluyor. Ama istihdama katılım 1 milyon 300 bin. Demek ki daha fazla fabrika açmalıyız. Ülkemiz uzunca yıllardır istikrar yanında ekonomik büyümenin nimetlerini adil paylaşımla başarmıştır. Bizim için önemli olan vatandaşlarımızın mutluluğu. Bizim politikalarımızın esası budur. Onların yaşam kalitesini artırmak ve onları mutlu etmek. Bu yüzden de sosyal adaleti, gelir dağılımındaki birbirine yakınlığı, iş güvencesini son derecede önemsiyoruz. Sendikadan korkmayalım. Yeter ki olaylara bakış ortak olsun. Zıtlaşmayla değil. Sendikacılık, temsil ettiğiniz işçilerin hakkını hukukunu savunmak. İşveren-işçi-işyeri gerçeğini koparmamak."