Bilgisayar bile kullanmadan sözlük yazdı!

Prof. Dr. Ahmet Topaloğlu, hiç Google'a girmeden hatta bilgisayar bile kullanmadan 3 ciltlik bir sözlük yazdı.

Bilgisayar bile kullanmadan sözlük yazdı!
Sabah'ta yer alan habere göre 42 Yıl eğitmenlik yapan Prof. Dr. Ahmet Topaloğlu'un çok ilginç bir hayat hikayesi var. Virgül Düşmanı olarak da tanınan Topaloğlu hiç Google'a girmeden ve hatta bilgisayar kullanmadan 3 cilt sözlük yazdı. 42 yıl eğitmenlik yaptı, 30 sene boyunca ise ansiklopedi redakte etti. Bu zaman zarfında pek çok Türkçe sözlük de hazırladı. Prof. Dr. Ahmet Topaloğlu durmadı, günümüz Türkçesi'ndeki kelimelerin yer aldığı bir sözlük daha yazdı. 'Kelimelerin efendisi' Topaloğlu ile virgülü neden sevmediğinden Türkçeyi en iyi kullanan yazarın kim olduğuna, üç ciltlik bir ansiklopedide imzası konulmayarak hakkının nasıl yenildiğini anlattı.

Türk Dili ve Edebiyatı profesörü Ahmet Topaloğlu'nun 42 yıllık meslek hayatına sığdırdıklarını alt alta yazsak epey uzun bir liste olur. İki üniversite bitirdi, üç yıl lisede öğretmenlik yaptı, sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde 13 yıl, ardından Marmara Üniversitesi Eğitim Fakültesi'nde 26 yıl çalıştı.

Topaloğlu, aynı zamanda bir sözlük yazarı. Şimdiye kadar üç ciltlik Misalli Büyük Türkçe Sözlük, Türkçe Sözlük, Dilbilgisi Terimleri Sözlüğü, Kur'an Tercümesi Sözlüğü hazırladı. Türkiye Diyanet Vakfı'nın kurduğu İslam Araştırmaları Merkezi'nin yayımladığı 44 ciltlik ansiklopedinin redaksiyonunu yaptı. Son olarak ise '21'inci yüzyılın sözlüğü' olarak tanımladığı Türkçe Sözlük'ü yayımladı. Kapı Yayınları'ndan çıkan sözlüğü yeni yüzyılın sözlüğü olarak tanımlamasının nedeni günümüz Türkçesi'nde kullanılan kelimeleri içermesi. Sözlükçülüğün Türkiye'de çok yeni olduğunu belirten Topaloğlu "Fransa'da 17'nci yüzyılda, bizde 20'nci yüzyılın ilk yarısında başladı" diyor.

İşte 'kelimelerin efendisi' Ahmet Topaloğlu'nun cilt cilt ansiklopedi ve sözlükler arasında geçen hayatı...

BABAM KARA LASTİK AYAKKABI YAPARDI

Kendimi bildim bileli okuyorum. Evde eğitimli olan tek kişi ağabeyim Birol Topaloğlu'ydu. Köyde doğdum, köyümüz Trabzon'a çok uzaktı. Babam okur-yazar değildi, eski yazıyı biraz okurdu. Babam 'kara lastik' olarak bilinen ayakkabıları yapardı. Köyde herkes yalınayak geziyordu, ben de öyleydim. Anadolu'da herkes çok fakirdi, o kara lastik yapıldı da insanların ayağı bir şeyin içine girdi. Babamın içinde okumak ukte kalmış. Bizi okuttu. Önce İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü, ardından İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdim.

SÖZLÜKLE TANIŞMASI

İmam Hatip Lisesi'nde Fransızca okumaya başlayınca...

İLK SÖZLÜĞÜMÜ MUM IŞIĞINDA YAPTIM

Kur'an Tercümesi Sözlüğü. Doktora tezimi satır-arası Kur'an Tercümesi üzerine hazırladım. İki cilt sözlüğünü yaptım. Altı yıl sürdü. 70'li yıllardı, elektrik kesintisi vardı. Mum ışığında çalıştım. Kültür Bakanlığı yayımlamıştı o zaman, şimdi müzayedeye düşmüş. Yeniden yayımlanacak, tekrar tashih yapıyorum. Sözlük deyip geçmeyin, bu sözlüğü yapınca bayağı yetiştim.

1965'TE KARAR VERDİM

O sözlük konusunda büyük bir talihsizlik yaşadım. O sözlüğü Kubbealtı Kültür ve Sanat Vakfı yayımladı. Bu vakıf yetkilileri 1965'te böyle bir sözlük hazırlamaya karar vermiş. İşi, benim de hocam olan Prof. Dr. Faruk Kadri Timurtaş'a ihale etmişler. Misalli sözlük olduğundan o örnekleri bulmak için 1975'e kadar eserler taranmış. Bu üç ciltlik sözlük 13'üncü yüzyıldan 20'nci yüzyıla kadarki Türkçe'nin sözlüğüdür. Ama bu sözlükle ilgili bir gönül yaram var.

VEFAKAR BİR İNSANIM, BAŞLADIĞIM İŞİ BIRAKAMIYORUM

Sözlükten sıtkım sıyrıldı! İmza konusunda hakkım yendi. İlhan Ayverdi, Kubbealtı Kültür ve Sanat Vakfı'nın kurucularındandı. Çok kültürlü bir hanımefendiydi. Sanat tarihçisi Ekrem Hakkı Ayverdi'nin eşiydi. Dilbilimci değildi. Bu sözlük için 10 yıl boyunca çalışılmış. Sonra Faruk Kadri Timurtaş, bu sözlüğü yazamayacağını, sadece kontrol edebileceğini söyledi. Benim de içinde bulunduğum dört kişi belirlendi. Yıl 1975'ti. Sonra hoca ile diğer arkadaşlar arasında benim olmadığım bir toplantıda tartışma çıkınca o arkadaşlar çalışmayı bırakmış. Vakfın kurucularından İlhan Ayverdi, Beylerbeyi'ndeki yalısına davet etti bizi, daha önce başladığımız dört arkadaşla konuştu. Çalışmaya başladık, en son hepsi ayrıldı bir ben kaldım. Çünkü vefakar bir insanım, başladığım işi bırakamıyorum. Bir de Türkiye'nin böyle bir sözlüğe ihtiyacı vardı.

DİREKSİYON BENİM ELİMDE

Ben hayatımda yalan konuşmadım, abartmayı da sevmem! Türkiye'de dilbilimi kurallarına göre bir dilci tarafından hazırlanmış ilk sözlüktür bu! Türk Dil Kurumu'nunki hariç diğer sözlükler dilciler değil farklı meslek grubundakiler tarafından hazırlanmış. Neyse... İlhan Hanım ile haftada üç gün çalışmaya başladık. Bir süre sonra İlhan Hanım'a 'Bu işin adını koyalım' dedim. Çünkü direksiyon benim elimde, ne yapılacağını ben biliyorum. Bu sözlüğü hazırlamak için kültürlü olmak gerekiyor. Sağlam bir mantık da lazım. İlhan Hanım şimdi rahmetli oldu, çok kibar ve temiz bir insandı ama bir zaafı vardı, o da 'Benim de hayatımda bir eserim olsun' idi. Bu sözlüğün kendi eseri olmasını istiyordu. Bunu sezdim, anladım... Epey ilerlediğimiz için devam ettim. Bu sözlüğün imzası konusunda anlaşmamız gerektiğini, sadece redaksiyon yapmadığımı söyledim. Bana 'Bu işi yapalım, en son bir imzada anlaşacağız' dedi. Fakat işin sonlarına doğru çok hastalandı, sözlüğün bitimine üç yıl kala iyice kötüleşti. Son üç yılında tek başıma çalıştım.

BU HAKSIZLIĞI ALLAH'A HAVALE ETTİM

Sözlüğün sahibi vakıf, parayı onlar verdi, İlhan Hanım hasta... Vakfın hakkımı yemeyeceğini düşünmüştüm. Ama sözlüğe ismimi redaktör olarak yazdılar. İmza İlhan Ayverdi'nin oldu. Bu haksızlıktır! Allah'a havale ettim. Üzüldüğüm şu: İlhan Hanım haberi olmadığı halde bundan azap çekecek. Bu üç ciltlik sözlük, ahirete yatırımım oldu! Fena bir yatırım değil (gülüyor).

BANA VİRGÜL DÜŞMANI DERLER

1985'te çalışmaya başladım. 44 cilt yayımlanan İslam Ansiklopedisi'nin maddelerini redakte ediyorum. 44 ciltte 18 bin civarında madde var. Kaç daktilo kağıdı, kaç milyon kelime bilmiyorum! İki cildi daha var. Herhangi bir ansiklopedik eser bulursanız, bir kişinin elinden çıkmış, 20-30 yıl oturmuş okumuş, bana telefon edin! Bulabilmeniz mümkün değil! Fransız filozof Alain 'Düşünmek için durmak lazım' demiş. Ben de 'Çalışmak için oturmak lazım' diyorum. Çünkü ben burada 30 yıl oturmasam bu iş çıkmazdı. Kolay değil her gün aynı masa başında oturmak...

Düzeltmelerimi yeşil kalemle yaparım. Mavi ve siyah klasik, kırmızıyı herkes kullanıyor. Ben de yeşil kullanayım istedim. Şimdi hocalar bana takılıyor 'Ya sana maddeyi bir gönderiyoruz, yeşil bahçeye dönüp geliyor bize' diyorlar.

İKİ DE BİR VİRGÜL KONMAZ

Çok virgül kullanmam ben. Niye? Ya çocuk mu bu adamlar? Bir cümle gidecek, bir yerde duracak. İkide bir virgül konmaz! O karşıdakini cahil kabul etmektir, 'Dikkat et, burada biraz duracaksın' demektir. Virgülleri sevmem, bana burada 'Virgül düşmanı' derler.

BİLGİSAYAR ÖĞRENMEYE VAKTİM OLMADI

Bilgisayarı öğrenmeye vaktim yoktu. Bilgisayarla çalışmamanın cezasını en çok son sözlüğü hazırlarken gördüm. Öğrenilebilir ama bundan sonra sözlük yazmayacağım zaten. Sanmıyorum.

71 YAŞINDAYIM HALA ÇALIŞIYORUM

Çok yoruldum. Kur'an Tercümesi Sözlüğü tekrar yayımlanacak, onu tekrar elden geçireceğim. Üzerinden 40 yıl geçmiş. İslam Ansiklopedisi'nin son iki cildi kaldı. E yaşlandım... 71 yaşımdayım.

GOOGLE'I BİLİYORUM

Google'ı biliyorum. Arkadaşlar giriyor, ben de o zaman bakıyorum. Herşeyi biliyormuş. 

Ben insanların herşeyi Google'da aramalarına karşıyım. Böyle kültür edinilmez, kültür gelişmez. Sadece aradığınız kelimeyi görürsünüz oradan aradığınızda. Bu kitabı göreceksin, bunu elinde tutacaksın, öğrendiğin kelimeyi yazacaksın ki unutmayasın. Benim kanaatimce bu gidiş gidiş değil. Sosyal bilimler bakımından şunu söylemek istiyorum, övgü gibi olacak ama benim gibi bir adamı yetiştirmek mümkün değil yani.

BENİM SÖZLÜĞÜM 21. YY SÖZLÜĞÜ

Çok Türkçe sözlük var, Türk Dil Kurumu'nun sözlüğü var, ilk baskısı 1945'te çıktı. Son baskısı ise 2010-2011'de. Benim hazırladığım 21'nci yüzyılın sözlüğü. Bugün Türkiye'de konuşulan ve yazılan dilin sözlüğü. İçinde Arapça ve Farsça kelimeler var ama bir yere kadar. 100 bine yakın kelime var. 

TÜRKÇEYİ EN İYİ KULLANAN YAZARLAR...

Eskilerden Refik Halit Karay, Reşat Nuri Güntekin, Peyami Safa... Günümüze yaklaşırsak Tarık Buğra var. Elif Şafak'ı da beğeniyorum. Bütün romanlarını okudum. Türkçeyi iyi biliyor ama ilk romanları daha derindi. Mahrem adlı bir romanı var, o yaştaki bir insan onu nasıl yazar ya! Orhan Pamuk'u da severim. Orhan Pamuk'u beğenmemek amacıyla okumuştum ama maalesef beğendim (gülüyor). Orhan Pamuk'un gazetelere çarşaf çarşaf röportaj verdiğini görüyorum; 'Kim ki bu, bu güzel yazamaz, niye bunu bu kadar övüyorlar' diye düşündüm. Cevdet Bey ve Oğulları romanını okudum. Beğendim. Sonra yazdığı tüm romanları okudum.


PROF. DR. AHMET TOPALOĞLU KİMDİR?

Ahmet Topaloğlu 1943 yılında o zaman köylerinin bağlı olduğu Of kazasının Taşçılar (Fotgene ) köyünde doğdu. Bu köy daha sonra Çaykara ilçesine bağlandı. Ağabeysinin nezaretinde başladığı hafızlığını tamamladıktan sonra 1952 yılının Eylül ayında Taşçılar Köyü İlkokulu'nda üçüncü sınıftan ilkokula başladı. Topaloğlu, hafızlığından söz ederken İstanbul'da imam hatip okumakta olan ağabeysi Prof. Dr. Bekir Topaloğlu'dan zaman zaman faydalandığını, onun İstanbul'dan kendisine gönderdiği bazı kitapları okuyarak okuma alışkanlığı edindiğini belirtir. Daha sonra da çok yoğun çalışmalarına kadar yıllarca her alanda birçok eser okumuş ve bu şekilde bir anlamda ansiklopedi maddelerini okuma kültürünü edinmeye başlamıştır. 1953'te ailece Trabzon'a taşındıkları için ilkokulu 1955'te Yeni İlkokul'da bitirdi. Aynı yıl Trabzon İmam Hatip Okulu'na kaydoldu, yedi yı llık imam hatip okulunu 1962'de tamamladıktan sonra İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü'nün yazılı sınavlarına Trabzon'da girdi. 1961'de babasını kaybettiğinden ailece ağabeysinin Yüksek İslam Enstitüsü'nü okuduğu İstanbul'a taşındı. O zamanlar Fındıklı'da bir ilkokulun çatı katında eğitim veren Yüksek İslam Enstitüsü'nün sözlü sınavını da kazanarak bu okula kaydoldu. Aynı yılın Eylül döneminde Rize Lisesi'nde liseyi dışardan bitirme sınavlarına girdi ve ertesi yıl lise diplomasını da aldı.

1963 yılının 30 Mayısında Yüksek İslam Enstitüsü'nde talebe olduğundan Sultan Ahmet'te bulunan Firuzağa Camii'ne imam tayin edildi. Merkezî sınavın ilk kez uygulandığı 1964'te sınava girerek İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü kazandı. Prof. Dr. Ali Nihat Tarlan, Prof. Dr. Faruk Kadri Timurtaş, Prof. Dr. Mehmet Kaplan, Prof. Dr. Muharrem Ergin, Prof. Dr. Ömer Faruk Akün hocaların derslerini takip etti. Aynı yılın Kasım ayında evlendi.

Askerlik tecili dolayısıyla Yüksek İslam Enstitüsü'nü bir yıl uzattı. Fındıklı'dan Bağlarbaşı'ndaki kendi binasına taşınan Yüksek İslam Enstitüsü'nde (şimdiki İlahiyât Fakültesi) dördüncü sınıfı okudu ve sonuçta 1968 yılının Mart ayında mezun oldu. Aynı yılın Haziran ayında
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fak ültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldu. 1968'de imamlık görevine devam ederken doktora sınavına girdi ve sınavı kazanarak doktorasına başladı. Kadrosuzluk yüzünden bir süre daha imamlık görevine devam etti. Kadro boşalınca 30 Mayıs 1971 tarihinde İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde asistan olarak göreve başladı. Uzun araştırmalar sonucunda Anadolu sahasında Satırarası En Eski Kuran Tercümesi olduğu tahmin edilen eser üzerinde Prof. Dr. Sadettin Buluç danışmanlığında çalışmaya başladı.

Danışmanıyla Kuran'ın ilk on cüzü olan 100 varak üzerinde çalışmasına karar verilmişken ilerleyen dönemde kendi isteği ve teklifiyle bu önemli eserin gün yüzüne çıkması için çok yoğun bir çalışmayla tamamını metin ve sözlük şeklinde hazırladı ve 1974'te doktor oldu. Hazırladığı sözlük
Arapça ile karşılaştırmalı bir sözlüktür ve o güne kadar hiç denenmemiş yeni bir metot ile düzenlenmiştir. Bu metot daha sonraki yıllarda ve günümüzde hâlâ uygulanmaktadır.

1975'te İzmir Bornova'da kısa dönem olarak askerliğini yaptı. Yeniden ele aldığı doktora tezinin birinci cildi 1976'da, çeşitli düzenlemelerle metin olarak Kültür Bakanlığı tarafından yayımlandı. Üzerinde iki yıl daha çalıştığı sözlük ise 1978'de basıldı. Derslerine ve çalışmalarına devam ederken 1980 yılının başında üniversite tarafından Fransa'ya gönderildi. Paris Bibliotheque Nationale'de bulunan Türkçe el yazmaları üzerinde
çalışırken zaman zaman Sourbonne Üniversitesi'nde Dilbilim derslerine katıldı. 1981 yılının başında yurda döndü. 

1982'de Cevâhirü'l - Asdâf üzerinde yaptığı çalışmayla Prof. Dr. Hasan Eren, Prof. Dr. Talat Tekin, Prof. Dr. Doğan Aksan, Prof. Dr. Hasibe Mazıoğlu ve Prof. Dr. Muharrem Ergin'in bulunduğu jürinin yaptığı sınavı geçerek doçent oldu. İlhan Ay verdi'nin hazırlamaya koyulduğu sözlük çalışmasına 1975'te katıldı ve eserin tamamlandığı 2005 yılına kadar Misalli Büyük Türkçe Sözlük üzerinde çalıştı. İlhan Ayverdi'nin rahatsızlığı yüzünden son iki üç yıl içinde bütün sözlüğü tek başına toparlayıp çeşitli tashihlerle yeniden düzenledi ve eser bu şekilde baskıya hazırlandı. Herkesin samimiyetle desteklediği, büyük ümitlerle ve sabırsız lıkla beklenen bu sözlükteki her bir maddenin tashihini ve bugüne kadar hiçbir sözlükte yer almayan madde başı olan Türkçe kelimelerin etimolojisini, diğer kelimelerin kontrolünü ve gramer kısaltmalarını yaptı. 1984'de Marmara Üniversitesi'nde yeni kurulan Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'ne kendi isteği ile doçent olarak gitti ve bölüm başkanı oldu. Bölümü teşkilatlandırdı, ilk defa çeşitli anabilim dallarında asistanlar aldı. 

Hazırlık çalışmaları 1983'te başlayan Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisine 1985'te redaktör olarak davet edildi ve haftada bir gün Ansiklopedi çalışmalarına başladı. İki buçuk yıllık bölüm başkanlığının ardından bölüme bir profesör tayin edildiği için bölüm başkanlığı görevini bıraktı ve daha önce haftada bir gün meşgul olduğu Ansiklopedi'ye yöneldi. 1988'de yayımına başlanan Ansiklopedi'deki işi arttığından fakültedeki derslerini azaltarak kesif bir biçimde bu işe yoğunlaştı. Bu arada 1989'da Dilbilgisi Terimleri Sözlüğü' nü çıkardı.

1991'de profesör oldu. Derslerinden ve yönettiği tezlerinden arta kalan bütün zamanını Ansiklopedi'ye ayırdı. Çeşitli müelliflerin yazıp yirmi ayrı ilim heyetinin kontrolünden geçen bütün maddeleri birçok düzeltmeler yaparak tek başına okudu ve Ansiklopedi 2013'te 44 cilt halinde tama
mlandı. 2010'da yaş haddinden emekli oldu. Hiçbir ders teklifini kabul etmeyerek Ansiklopedi'ye devam etti. Halen aynı kurumda Ansiklopedi'nin çıkarılmasına karar verilen iki ek cildin maddelerini okumaya devam etmektedir. Çok zor ve yeniliklerle dolu sözlük çalışmalarına rağmen kendisi hayatının en büyük eseri olarak bu Ansiklopedi'yi kabul etmektedir.

YÖNETTİĞİ YÜKSEK LİSANS TEZLERİ

1. Latif Beyreli, Lehçetü'l - Lugat, 1988.
2. Zuhal Kültüral, Galatat Sözlükleri, 1989.
3. Bekir Sarıkaya, Arif Mürşidü'l - Ubbâd, Nusha - i Âlem ve Şerhül Adem, Mevlid (Giriş - Transkripsiyonlu Metin - Sözlük), 1992.
4. Nebahat Gülsoy, Arif, Mîrâc - nâme, Vefât, İsimsiz Bir Mesnevi (Giriş - Transkripsiyonlu Metin - Sözlük), 1993.
5. Tülay Alpay, Hilyetü'l - Ric'al, 1994. 
6. Birgül Özel, Letâyif - nâme, 1995. 
7. Engin Yılmaz, Gazavat - nâmeler ve Niyazî'nin Gazavat - ı Nebî'si, 1995.
8. Oya Yasav, Hilyetü'l - Envâr, 1995.
9. Esra Keskinkılıç, Eşrefoğlu Rûmî Tarîkat - nâme, 1996.
10. R. Şenay Şişman, Defter - i Galatat, 1997.
11. Sadi Yılmaz, Kitabü't - ta'bîr (Tabir - nâme - i Türkî), 1998.
12. Sadettin Şahin, 17. Yüzyılda Yapılmış Mensur Şehnâme Tercümesi (1a - 40b), 2000.
13. Sema Demirel Şahin, 17. Yüzyılda Yapılmış Mensur Şehnâme Tercümesi (41a - 80b), 2001.
14. Kerim Sandal, Zîver Divanı, 2001.
15. Faysal Okan Atasoy, Melhâme - i Şeyh Vefâ (Giriş - Metin - Sözlük), 2001.
16. Songül İpek, Ali Himmet Fazıl'ın Galatat Defteri, 2001. 
17. Ahmet Isparta, Türk Edebiyatında Baz - nâmeler ve İndî'nin Baz - nâmesi (Metin - Sözlük), 2002.
18. Funda Gökçe, Livâî, Bahrü'l - İrfân (Metin - Sözlük), 2003.
19. Serhat Küçük, Faik Reşad, Külliyât - ı Letâif (Giriş - Metin - Sözlük), 2004. 
20. Mehmet Akif Gündeş, Faik Reşad, Külliyât - ı Letâif (Giriş - Metin - Sözlük), 2004.
21. Sedat Şener, Faik Reşad, Külliyât - ı Letâif (Giriş - Metin - Sözlük), 2004. 
22. Nilgün Yıldız, 17. Yüzyılda Yapılmış Mensur Şehnâme Tercümesi (80a - 119b), 2005.
23. Mehmet Gürlek, 17. Yüzyılda Yapılmış Mensur Şehnâme Tercümesi (380a - 408b), 2006.
24. Zahide Okun, 17. Yüzyılda Yapılmış Mensur Şehnâme Tercümesi (320a - 350b), 2006.
25. Selvet Isparta, 17. Yüzyılda Yapılmış Mensur Şehnâme Tercümesi (291a - 320b), 2006.
26. Mustafa Bülent Türkoğlu, Faik Reşad, Külliyât - ı Letâif, 2007. 

YÖNETTİĞİ DOKTORA TEZLERİ
1. Mehmet Aydın, Aybastı Ağzı (İnceleme - Metin - Sözlük), 1992.
2. Zuhal Kültüral, Şerifî Şehnâme Tercümesi (I. cilt Metin - Sözlük)1994.
3. Latif Beyreli, Şerifî Şehnâme Tercümesi, (II. cilt Metin - Sözlük)1994.
4. Nevnihal Bayar, 1930'lu Yıllardan Günümüze Kadar Türkçede Yeni Türetilen Kelimelerin Yapımı ve Dilbilgisi Bakımından Değerlendirilmesi, 2003.
5.Bekir Sarıkaya, Rükneddin Ahmed'in Acâibü'l - Mahlûkat Tercümesi (Giriş - Metin - Sözlük), 2010.