Bilinmeyen yönleriyle Aydan Şener

Eskiden kedi ya da köpek gördüğünde korkudan eli ayağına dolaşan Aydan Şener, bu korkusunu bir yenmiş pir yenmiş. Şimdi evinde ‘çocuğum’ dediği 14 kedi ve üç köpekle yaşıyor.

Bilinmeyen yönleriyle Aydan Şener
Star Gazete'den İnci Döndaş'ın röportajı...

- Sokak hayvanlarıyla mesainiz ne zaman ve nasıl başladı?


Yaklaşık 20 yıldır hayvanlarla haşır neşirim. Eskiden çok korkardım. Sonra Puffy adında sokakta bulduğumuz terrier kaniş cinsi bir köpeğimiz oldu. Çünkü kızım Ecem, köpek istiyordu. Biz de o zaman henüz yavru olan Puffy’yi sokaktan aldık.

- Peki nasıl alıştınız?

Evlat hatrına katlandım ama bir ay boyunca ‘Aman bana yaklaşmasın’ diye uzak durdum Puffy’den. Bir ayın sonunda hayvanla aramızda öyle bir bağ kuruldu ki yaşadığı 13 yıl boyunca hep koynumda uyudu. Puffy benim ilk göz ağrımdı. 2008’de onu kaybettim. Çok acı çektim! Bir hayvanızı kaybetmek çok zor. Ona alıştıktan sonra ise bütün hayvanlara karşı aşırı bir düşkünlük başladı bende. Galiba duygularımı uçlarda yaşıyorum. O kadar korkarken bir anda aşırı sevmeye başladım. Benden sonra babam da hayvan sahiplendi, ona da aşıladım. Son yedi yıldır Sarıyer Zekeriyaköy’de yaşıyorum, burada sokak hayvanları çok fazla. Sokakta kedi ve köpeklerim var beni bekleyen, elimden geldiği kadar onlara yardımcı olmaya çalışıyorum.

- Otomobilinizin sesini duyar duymaz koşarak geliyorlar yanınıza.

Evet, çok seviyorum onları ve ihmal etmemeye çalışıyorum. Kar-kış demeden haftada bir-iki kere yanlarına gidiyorum. Otomobilimin bagajı kedi-köpek mamasıyla dolu.

- Haftada ne kadar mama gidiyor?

Son yedi yıldır 15 günde bir 20’şer kiloluk mama satın alıyorum. Evdeki kediler ve köpekler için ayrı. Sadece sokaktakiler için ayda 80 kilo mama satın alıyorum. Onlara biz bakacağız, onlar bize Allah’ın emaneti. Ağızları var dilleri yok. Dertlerini anlatamıyorlar. Dolayısıyla onlarla biz ilgilenirsek hayatlarını sürdürebiliyorlar. Zaten yaşam alanlarını işgal etmiş durumdayız. Onun için elimden geldiği kadar onlarla ilgilenmeye çalışıyorum.

'Sokakta dram yaşıyorlar'

- Yaşadığınız yerde çok fazla sokak hayvanı olduğunu söylediniz. Bunun bir nedeni var mı?


Çünkü getirip buraya atıyorlar! Yaz aylarında pikniğe geliyorlar, sonra o hayvanları bırakıyorlar sokağa. Kendilerini bırakan otomobillerin arkasından nasıl koşuyorlar, ‘Ne olur beni bırakma’ der gibi. Büyük dramlar bunlar. İnsanlardaki nasıl bir vicdansızlıktır bu! Gerçekten anlayamıyorum. Bir hayvanı sahiplenirken en az 10-15 yıl arasında onunla birlikte yaşamayı göze almalısın. Ayrıca hiç zor bir şey değil. Şu anda üç köpeğim, 14 kedim var.

- 14 kedi?

Çok tatlılar. Kiminin diyaframı yırtıktı kimi sokakta zayıflıktan ölmek üzereydi. Hepsinin ayrı bir hikayesi var.

- En ilginç hikaye hangisininki?

En son gelen Ice, kızımın otomobilinin altına girmiş, Karaköy’den Levent’e kadar gelmiş. Parmak kadar bir şeydi, o haliyle düşmemiş. Bize ayağıyla gelmiş, onu nasıl bırakırım? Bir kedi evimde giyinme odama dört tane yavruladı. Şimdi o yavruları nasıl bırakırım? Evim bahçeli olduğu için bana hiçbir zorlukları yok.

- Köpekleriniz?

Biri Daisy. Diğer ikisi sokak köpeği Honey ve Haydut. Onları da minikken aldım, sokaktan kurtardım. Sevince hepsine bakılıyor. Her biri benim çocuğum.

- Siz yokken kim bakıyor onlara?

Evde yardımcım var. Ama en fazla iki-üç gün ayrı kalabiliyorum onlardan. Aklım hep evde.

- Kedilerin isimleri neler?

Tekila, Gölge, Puma, Minnoş, Karamel, Pıtırcık, Bıcırık, Rosemary, Yumoş, Dugo, Lessie, Ice, Şans ve Huriş.

- İsimleri neye göre belirliyorsunuz?

O an ne denk gelirse. Mesela Huriş’i kızım koydu. Ice’ın gözleri çok güzel. Ice’ın tek bacağı alındı, üç bacaklı. Puma, iri bir kedi.

- Türkiye’de sokak hayvanları sorunu Avrupa’da pek görülmüyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz, biz neyi eksik yapıyoruz?

Sokaklarda hayvan olmasından çok hoşnudum. Köşede uyuyan bir köpek, çöp tenekesinden çıkıveren bir kedi görmekten memnunum... Bu görüntüler çok bize ait. Yeter ki onlara iyi bakılsın, mahallerde yuvalar yapılsın, kısırlaştırılsın. Ama bunlar ütopya! Maalesef acılar içinde yaşıyorlar. Hem insanlar kötü davranıyor, işkence görüyorlar. İnsanlar inanılmaz acımasız! Hayvanların bizden çektiğini... Onlara eziyet edenler bunun günahını nasıl ödeyecekler? Yurtdışında bu havyanlar zamanında katledilmiş ya da kısırlaştırılmış. Baktığında sokakta kedi-köpek görmüyorsun ama mesela New York’ta sokaklar fare kaynıyor! En lüks restoranda bile ayağınızın altından fare geçiyor. Neden? Çünkü kedi yok. Mesela ben ormanlık bir yerde yaşıyorum evimde ne bir fare, ne bir akrep var. Tamam, ilaçlama da yaptırıyorum ama doğanın işleyişini unutmamak lazım. Bir tarafı yok ettiğin zaman bu kez ötekisi üremeye başlıyor. Doğanın dengesini korumak lazım... Dolayısıyla sokak hayvanlarını kısırlaştırılıp doğaya bırakılmasından yanayım. Ama barınaklarda yaşıyorlarsa onlara çok iyi bakılmalı.

'Hepsini almak istiyorum'

- Sahiplendiğiniz hayvanlara gelirsek... Ne durumdalardı?

Mesela siyah bir kedim var adı Gölge, onu arkadaşım bulmuş. Yaşadığı sitenin içindeki çocuklar bu kedi bebekken onunla top gibi oynuyormuş. Bana geldiğinde diyaframı yırtılmıştı, ölmek üzereydi. Çok zor bir ameliyat geçirdi, şimdi kocaman oldu. Bana kalsa hepsini alıp eve götüreceğim. Yanıma gelip bana sokulanı eve götürüyorum. Minnoş adlı kedim çok zayıftı, onu eve götürdüm. Dört tane 15 günlük kardeş kedi gördüm. Çocuklar anlattı, birileri kedileri naylon torbaya koyup torbanın ağzını da bağlamış, çöpe atmış. Buna ne hakkın var! Dördünü aldım Dugo, Karamel, Pıtırcık ve Bıcırık adlarını verdim. Şimdi benimle yaşıyorlar.

- Sokaktan bir hayvanı kurtardığınızda ne hissediyorsunuz?

Biliyorsun ki eğer o hayvan sana rastlamasaydı belki bir-iki, belki beş-on gün içinde ölecekti. O da Allah’ın yarattığı bir can; kalbi var, nefes alıyor, gözleri var size bakıyor.

'Günde üç öğün yiyince kilo alıyorum'

- Yıllardır hiç değişmiyorsunuz. Bir sırrınız var mı?


Hiçbir şey yapmıyorum.

- Yüzünüzde bir estetik müdahale de yok.

Çok ufak tefek şeyler var. Kendimle uğraşmıyorum. Biraz genetik avantajım var, onu kullanıyorum. Annemi babamı tanıyanlar zaten bunu hemen anlıyor. Onun haricinde düzenli ve huzurlu yaşamak, hayvan sevmek, huzurlu olmaya çalışmak... Cildimin temizliğine dikkat ediyorum. Beslenme de önemli. Aslında bilmeden doğru beslenmişim. Şimdi bunun çok bilincindeyiz ama eskiden fazla bilinmezdi. Kendimi bildim bileli balık ve deniz mahsullerini, sebzeyi çok severim. Haftada bir iki kez mutlaka somon tüketirim. Günde iki öğün yemek yerim. Üç öğün yersem kilo alıyorum. Düzenli olarak vitamin kullanıyorum. Bir tek spor eksiğim var. Nadiren yürüyüş yapıyorum.

'Bu saatten sonra birinin annesi olarak ortada dolanamam'

- Uzun zamandır ekranlarda yoksunuz. Tiyatro yapıyorsunuz değil mi?


Evet. Yeni bir oyuna başladık, Başarımı Karılarıma Borçluyum adında. Aziz Nesin’in bir oyunu. Ağırlıklı olarak Mecidiyeköy’deki Trump Towers’ta oynuyoruz. Şu ara tiyatroya ağırlık verdim.

- Neden?

Çünkü çok seviyorum. Turnelere çıkıyoruz. Türkiye’nin her yerinde insanlarla birebir iletişim halinde olmak hoşuma gidiyor, beni tatmin ediyor.

- Siz bu kadar dizinin ekranda olmadığı yıllarda çok popülerdiniz.

İstediğim gibi bir şey olursa yine dizi yaparım. Ama gelen öneriler pek benim istediği doğrultuda olmuyor. Sadece ortada birinin annesi olarak dolanan bir karakter olmak istemiyorum. Bu saatten sonra altı sağlam, dramatik yapısı güçlü rollerde yer almayı tercih ederim.  Yoksa sırf televizyonda görüneyim diye bu işin içinde olmam. Bu lüksümü kullanıyorum. Dizilerin çok çabuk tüketilmesi de beni kopardı açıkçası. Ya tutmuş bir işe sonradan dahil olmak en güzeli ya da yüzde 100 tutacağına inandığım diziye girerim. İnsanlar beni ekranda görmeyi çok istediklerini söylüyor, çok özlediklerini anlatıyorlar.

'Gözlerine bakmanız bile yeterli'

- Barınaklara gidiyor musunuz?


Evet gidiyorum. Onlara mama götürüyorum. Oraya gittiğimde çok üzülüyorum ama. Çoğu hayvan hayatından bezmiş vaziyette. Onların tek beklentisi sevgi ve yiyecek. Hayvanlara bir zarar vermediğiniz sürece size hiçbir şey yapmazlar. Bir köpeğin gözünün içine bakmak zaten onu anlamaya yetiyor. Ben hayvanlar, çocuklar ve yaşlılar konusunda çok duyarlıyım. Bu üçüne hiç dayanamam.
Konular Röportaj