“bin üç yüz altmış beş” okuyucuyla buluştu!
Edebiyat ve Sanat dünyasından birçok ismin tanıdığı Nihan Şerbetçi ilk kitabını görücüye çıkardı.
The Others’ın arka bahçesinde gerçekleşen gece, Dilhan Şeşen
akustik performansıyla renklendi.
Nihan Şerbetçi ilk kitabının heyecanını sanat camiasından
dostlarıyla paylaştı.
Gecede Cihan Ercan, Sevinç Erbulak, Hakan Bilgin, Betül Arım,
Çiğdem Gürel, Hüseyin Tuncel, Emrah Kaman, Ceren Erginsoy, Sevil
Akı, Ceren Kumbasar, Erhan Cihangiroğlu, Mustafa Özkan gibi
ünlü isimler buluştu. Gerçekleşen okumalar sonucu çoğunluk
görüşü: “Yeraltı edebiyatının güçlü bir kadın
yazar kazandığı önünde olduğuydu.”
Sizin hikayenizin gizli sayısı
hangisi?
Herkesin bir hikayesi vardır ve her hikayenin görünenden çok farklı
bir arka planı...
Doğru bildiklerimiz, kimi zaman hayatın yegane doğruları değildir
ve bazen sayılar sadece birer sayı olmanın çok ötesindedir...
Mesela, bin üç yüz altmış beş tek sayıdır. Bir çocuğun kalbini
bırakabilecek kadar tek.
‘Peki sizin hikayenizin derininde saklı
olan sayınız hangisi?’
Çocukken ailelerimizin sırtımıza yüklediği her duygusal miras, bizi
günün birinde o mirasa sahip diğer insanlara biraz daha
yakınlaştırır. ‘bin üçyüz altmış beş’, farklı
çocukluk travmalarına sahip hayatların çakışma hikayelerini
şiirler, şairler, mektuplar, eski eşyalar, eski mahalle bakkalları
ve çocuk düşlerinin 90'larıileharmanlayan bir kitap olarak
okuyucuyla buluştu.
Okuyucusunu, mutsuz ailelerin sessiz çocuklarıyla biraz da
dokunaklı bir yolculuğa çıkaran‘bin üç yüz altmış beş” 20 yıldan bu
yana özel sektörde yöneticilik kariyerine devam eden Nihan H.
Şerbetçi’nin ‘uzun öykü, kısa roman’
olarak nitelendirdiği ilk kitabı. Başlangıç noktasını
‘babasızlık’ üzerine konumlandıran kitap,
ailelerin çocuklarına bıraktıkları duygusal mirasın hayatlardaki
yansımalarına yoğunlaşıyor.
Aslında biraz da dile gelmeyen özlemlerini ‘bin üç yüz
altmış beşle’ çarpıp naylon torbalarda biriktiren
büyüyememiş çocukların hikâyesi...
‘Ruhu yaralı gözler, tanırlar birbirlerini
kamburundan’
“Hep yarım kalarak büyüyen tüm babasız çocukların
ruhları kamburdur biraz. Ve ruhu yaralı gözler tanırlar
birbirlerini kamburlarından” ifadesiyle, kesişen
hayatlara dikkat çeken yazar Şerbetçi, bin üç yüz altmış beş adlı
kitabında, "X kuşağının günümüz dünyasındaki kayıp
yetişkinlerinden biri olan İrfan’ın kendisini, ruhunun eksik
tarafına aşık olduğu. Ruhunun eksik tarafını aşık olduğu Elif'te
aramasıyla başlıyor. Oysa, Elif de aynı kamburla yaşayan, kamburunu
gizleyen bir karakter. Kitapta o aynı kamburluğu nasıl farklı
yüklendiklerini görüyoruz. Sonraki gelişmeler, onlara bildikleri
doğruların hayattaki yegane doğrular olmadığını göstererek,
okuyucuları da kendi doğrularını sorgulatacak kadar
şaşırtıyor” diyor.
Şartların sertliğine insan olarak nasıl
çarpıyoruz?
“Söyledikçe anlamını yitiren kelimelerin, aslında büyüsünü
yitirdiğini bilen çocuklardık biz. O yüzden söylemelere korktuk
sevmelerimizi, gerçeklerimizi…”
“bin üç yüz altmış beş” bu ifadelerle, hikayedeki
karakterlerin aldıkları yüklerle hayatta sessiz kalışına gönderme
yapıyor.
Travmayı yaratanların en yakınlarımız olduğuna, yaratılan o
travmaların bir çocuk üzerinde yarattığı kamburların, hayatlara
nasıl yansıdığına küçük bir pencereden bakan bin üç yüz altmış beş,
bu hayatta dayatmaların ve şartların sertliğine kadın-erkek
ayrımına gitmeden insan olarak nasıl çarptığımıza dikkat
çekiyor.
Okuyucuyu kalbine bakmaya yöneltiyor.
Kitabın okuyucunun kalbine seslenen yanı, hepimizin hikayelerinden
ortak kesitler barındırması ve bizi kendi hikayemize ve kalbimize
yeniden bakmaya yöneltmesi...
Puksavida Yayınları, “bin üç yüz altmış beş’ ile
yeni ve yetenekli bir yazarı daha böylece okuru ile buluşturdu.