Bir Avuç Süprüntü

Yarışmalarda ‘öyküsü’ olan insan merakıyla başladılar, yani şarkı söylemesi önemli değil, garson müşteriye bıçakla saldırmış yanlışlıkla parmakalarını doğramışsa yarışmaya katılmaya hak kazanıyor gibi...

Fuhuş veya uyuşturucu operasyonunda içeri girmişse, fevkalade hoop programa jüri... Anası babasına kezzap atmış, babası halasını doğramışsa kaçırılmaz, dizi çevirtmek lazım...

Bu örneklerin benzerleri şaka değil gerçek, bunların ünlenmeleri bu pisliklere bulaştıktan sonra tv’ler eliyle gerçekleştirildi...

Bu nedir arkadaş diye soran olmadı... Ahlaksızlık, uyuşturucu ve bir insanlık hali olan eşcinselliği karikatürize edercesine kimleri şöhret yaptılar... Bunların üzerinden para kazanmak, villalar almak, Cihangir lokanta ve barlarında dayılık taslamakla, kerhane işletmenin hiç bir farkı yokken yayıncılık nasıl yapılır dersleri birbirlerini değerli meslektaşım pohpohlamalarıyla çete dayanışması... Canlı yayına 45 dakika geç kalınca, izleyiciyi bekletince ve kibir taslayınca star olunuyor zanneden döküntülerle en az 15 yıl saygısızca büyük paralar ödenirken, makul paralar kazanan temiz bir yaşam için namuslarıyla yaşayan insanlar istismar edildi... Bu süprüntüleri seveceksin, sayacaksın diye dayattılar, şimdi bu süprüntülerin, namustan, bahsetmeleri, entelektüellik taslamaları hele hele vatanseverlik dersi vermesi, ne kadar densiz olduklarının göstergesi, sabırlar taşırmıştır...

Yalan dolanın kuvvetli edepsiz kadroları yüz surat hacı murat servetlerine servet katarlarken hangi meslek haysiyetinden bahsedilebilir ki?

Bizden ne istedikleri: Korkmamızı, tırsmamızı, evlere kapanıp beynimizi çökertmeyi, hayattan umudu kesmemizi, hayatı güzelleştiren ne varsa, şiir, şarkı, edebiyat, dans, güzel sözlerden vazgeçmemizi ve onlar gibi olmayanlardan nefret edilmesini, iyi insan olmaktan vazgeçmemizi, dostluğu ve birlik beraberliğimizi gömmemizi istediler. Ne var ki insanın onuruna düşkün olanlarını hiç anlayamadılar...

Kendinden başkası yaralanınca acı duyan insanlar olabileceğine ihtimal vermediler...

Öyle cahil, ahlaksız ve arsızlarken bizleri nasıl tufaya getirip güzelim yılları kaybettirdiler...

Sacit Aslan