Birce Akalay'dan 'çocuk' sorusuna yanıt

Birce Akalay, kariyerinin en başarılı dönemini geçiriyor. Bir yandan “Evli ve Öfkeli” dizisiyle ekranda, bir yandan “Deliormanlı” filmiyle sinemaseverlerin karşısında...

Birce Akalay'dan 'çocuk' sorusuna yanıt
Birce Akalay'ın Elele'de yayınlanan röportajı...

* Şu sıralar nasıl bir ruh hali içindesiniz?


- Mesleki olarak verimli bir dönemden geçiyorum. Yepyeni bir heyecanım var, “Deliormanlı”. Seyircinin çok seveceğine inandığımız bir film oldu. Onun dışında “Evli ve Öfkeli” devam ediyor. Dolayısıyla kendime vakit ayıramadığım yoğun bir sezon geçirdim. Bunun dışında hepimizin ruh hali aslında koca bir bütün son günlerde. Yüreklerimiz bir atıyor. Kayıplarımız büyük; kolluk kuvvetlerimiz, sivil halkımız... Ama inanmak istiyorum ki güzel günler göreceğiz, güneşli günler. Yani umut var, umut olmazsa olmazımız.

* Nasıl bir aileden geliyorsunuz?

- Annem ev hanımıydı ama formatı biraz değişiktir onun. Aktif siyasetle uğraştığı uzun bir dönem de oldu, Türk sanat müziğiyle de ilgilendi, ebru da yaptı. Babam beyaz eşya, klima ve havalandırma sistemleri üzerine İstanbul’un ilk teknik servislerinden birini kurmuş vakti zamanında. Hâlâ aynı işi yapıyor, aynı zamanda doğal hayatı koruma derneklerinden birinde de aktif üye. Biz hep tam manasıyla demokratik bir aile olduk. Çok küçük yaşta fikri sorulan, fikri değerlendirilen bir çocuktum.

* Güzellik yarışmasına katılmak kimin fikriydi?

- Çocuk yaşlarımda mahallede hep söylerlerdi, ben de bir heves bizimkilere giderdim. Annemle babam hep aynı cevabı verirdi, önce oku ondan sonra yine istediğinde biz de destek oluruz. Gel zaman git zaman ergenlik dönemi çirkin ördek yavrusu olduk tabii. Daha da sonra bu bahis öylece kapanıp gitti. Yıl 2004, o zaman İstanbul Üniversitesi Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturji Bölümü’ndeyim, okulun hiyerarşisine sinirimden ikinci dönem okulumu dondurmuşum. Her yerde yarışmanın tanıtımları karşıma çıkmaya başladı. “Hadi” dedi bir arkadaşım... Sonra anneme söyledim, ufak bir git gel yaşadık, sonra eğlence olur dedik. Ve üçüncü oldum.

* Kendinizi oyuncu olarak hayal etmeniz hangi döneme rastlıyor?

- 16 yaşında sakatlanıp baleyi bırakmak zorunda kaldım. Lisede tiyatro okumaya başladığım zamanlar hâlâ baleyi özlüyordum. İstanbul Üniversitesi zamanında okulu dondurduktan sonra bir süre televizyonda çalıştım. Dedim ki yapamayacağım; ben tiyatroyu özledim. Meğer çok sevmişim. Sonra tekrar üniversite sınavlarına girip konservatuvarı kazandım.

YÜRÜYÜŞ YAPMAM BİLE YASAK

* Spor spikerliği de yaptınız. Aranız nasıl spor ile?


- Günlük koşturmada pek vaktim olmuyor spor yapmaya, halen sakatlığım devam ettiği için de çok dikkatli olmak mecburiyetindeyim spor yaparken. Maalesef yürüyüş yapmam bile yasak. Ama yoga ve pilates serbest.

* Ben sizi geçmişe gidince en çok ‘Yer Gök Aşk’ dizisi ile hatırlıyorum. “Yer Gök Aşk”tan “Evli ve Öfkeli”ye nasıl bir gelişim içindesiniz?

- Sakin sakin yol alıyorum. İçselleştirdiğim her karakteri sevecek kadar zamanım oldu. Zamanı doğru değerlendirmeye çalışıyorum. O zaman 26 yaşındaydım şimdi 32. Altı sene güzel zaman.

* Sarp Levendoğlu ile çok güzel bir çiftsiniz. Sizi bu kadar uyumlu yapan birinizin güzel diğerinizin yakışıklı olmasının ötesinde bir şeyler olmalı...

- Uyumlu olmamız herhalde. Benzemezlerinize rağmen hayat devam eder. Uyum o hayatı müşterekte nasıl yaşadığınızın cevabı aslında. Size uyumlu görünüyorsak uyumluyuzdur o zaman.

* Çocuk desek...

- Dünyanın en kıymetli mücevheri. Tabii ki bu çalışma koşullarında biraz zor şu an için. Ona tam randımanlı bir zaman ayırmam gerektiğini hissediyorum ama hayat bu tabii ne zaman ne getireceğini bilemeyiz. İşin özü ben biraz da onun için çalışıyorum. Ona konforlu bir hayat verebilmek için... Dilerim bir gün kısmet olur.

HAYATTA NELERİ İSTEMEDİĞİMİ 30’UMDA ANLADIM

* Ben yıllardır Sarp Levendoğlu’nu çok cool bulurdum, sizinle birlikte olmaya başladıktan sonra sempatik hali de gün yüzüne çıktı. Sempatiklik, samimilik sizden geçen bir özellik mi acaba?


- Beni sempatik bulduğun için çok teşekkür ederim. Sarp da sempatiktir. Sadece benim kadar hissiyatını dışa vuramaz.

* 30 yaşından sonra hayata bakışınızla ya da yaşam şekliniz ile ilgili değişen bir şeyler oldu mu?

- Oldu tabii; hayatta ne istemediğimi 30 yaşında fark ettim. Sorsan ne kadarını geçirebiliyorum hayata, o muamma. Ama sakinleştim, duruldum 30’dan sonra. Heyecanlarım aynı dirilikte ama tasarrufum daha akılcı yönde değişti. 25 yaşında atladığın gibi atlayamıyorsun denize 32 yaşında. Onun gibi bir şey. Her yaşımı sindire sindire yaşıyorum ama çok şükür. Böyle bir imkanım var. Ya bir de olmasaydı?
Konular Röportaj