Bu bir Cengiz Semercioğlu klasiğidir: Kıvanç’la LA notları...
Kıvanç Tatlıtuğ’la birlikte Los Angeles’a “Sanctum”u izlemeye gittiğimizi ve orada James Cameron’la buluştuğumuzu bilmeyen yok ama bu anlatacağım LA notlarını bilen yok.
James Cameron’la buluşmamız ve sohbetimiz tahminimden sıcak geçti.
Ayıptır söylemesi, Los Angeles seyahatimiz boyunca limuzinle gezdik. Ancak orası için bu son derece sıradan ve pahalı olmayan bir durum. Zaten Kıvanç da her binişinde “Limuzin yerine şöyle spor bir araba olsaydı ne güzel olurdu” deyip durdu.
Kıvanç’ın ayağının dört günde nasıl iyileştiğine gelince... Ayağının davul gibi olduğuna bizzat şahidim, elimde fotoğrafı bile var, inanmayana gösteririm. Amerikalı doktorlar ağır ilaçlar verdi. Bu yüzden dört gün boyunca sadece bir kadeh şarap içebildi. Döndüğünde de tam iyileşmemişti zaten. Tedavisi devam edecek.
Kıvanç Tatlıtuğ’un gerçek bir Adanalı olduğuna gözlerimle şahit oldum. Los Angeles’ta önünde ünlülerin kuyruk olduğu ünlü sosisçi Pink’s’te birer tane acılı sosis söyledik. Ben ağzımdan burnumdan ateşler çıkınca sosisi yarım bıraktım, Kıvanç ise hepsini yedi. Üstelik üzerine ekstra acı sos da ekleyerek...
‘Çok bilmiş lobisi’ yine işbaşında! “Kıvanç oradaki sıradan
davetlilerden biriydi” falan diyorlar. Bunu söyleyenlerin hepsinden
fazla Hollywood ünlüleriyle buluşmuş, galalara gitmiş biri olarak
şu kadarını söyleyeyim;
1- James Cameron’ın ekibi, Kıvanç gitmeden önce görüntülerini
istedi. Cameron, “Türkiye ve Ortadoğu’da çok popüler olduğunuzu
biliyorum” diyerek Kıvanç’ı karşıladı.
2- Bu tür görüşmelerde yapımcı-yönetmen kendi filmini anlatır.
Karşısındakinin ne yaptığıyla ilgilenmez. James Cameron ise oturup
“Gümüş”, “Aşk-ı Memnu” ve “Ezel”in altyazılı kolajını izledi.
‘Sekiz’e bayıldı, “Ooo bu çok iyiymiş” diye tepkisini gösterdi.
3- Tüm bunları söylemesi, Kıvanç’ın kartını istemesi diyelim ki
sadece nezaket... Ben onca galaya, görüşmeye gittim, bu kadar
ilginin başka birine gösterildiğine şahit olmadım. Buna ne
diyeceksiniz?
Şık bir restorana gittik, adamın biri kocaman köpeğiyle içeride dolaşıyor. Uslu uslu oturan köpek birden oyuncu bir havaya büründü. Köpeği kudurtan bir süre sonra belli oldu; meğer Kıvanç çaktırmadan kraker atıyormuş hayvana! Kıvanç’ın da bir dobermanı varmış ve köpeklere çok düşkünmüş...
James Cameron bir dalgıç ve “Sanctum”da da su altı mağarasında kalan dalgıçların hikayesini anlatıyor. Kıvanç’ın da dalgıç olması adamı çok etkiledi. Hatta “Bu adam hem yakışıklı, hem iyi oyuncu hem de dalıyor” diyerek Kıvanç’ı övdü. Arada “Ben de dalıyorum” dedim ama oralı bile olmadı...
Araplar Los Angeles’ta da Kıvanç’ı buldu. “Behlül” diye çığlık çığlığa yolunu kesip fotoğraf çektirdiler. Amerikalı 13-14 yaşında bir çocuk oturduğumuz kafeye girip; “Burada bir ünlü varmış, kim” diye sordu. “Benim” diye ayağa kalktım ama çok oralı olmadı çocuk.
Seyahatte bizimle olan Gaye Sökmen bir uçak delisi çıktı. Bütün uçakların modellerini, ayrıntılarını biliyor. “Gidip onlara sarılmak istiyorum” diyecek kadar uçak bağımlısıymış... Kıvanç’ın da yoldan geçen tüm araçların özelliklerini söyleyecek kadar otomobil bilgisi var. Bir bakışta, “Bu modifiye olmuş, bu şu kadar beygir” diyor...
Bunun gibi onlarca hikaye var... Hepsini çarşamba Star TV’deki "Full Ekran"da Kıvanç Tatlıtuğ’la anlatacağız. Los Angeles sokaklarından çok özel görüntüler de var elimde, onları da yayınlarım...
Avatar 2’nin ön hazırlığı
James Cameron’ın yaratıcı yönetmenliğini üstlendiği “Sanctum”,
bu cuma tüm dünyayla aynı anda Türkiye’de de gösterime giriyor.
Los Angeles’ta filmi ilk izleyenlerden biri olduk.
Peşinen söyleyeyim; “Avatar” gibi bir film bekliyorsanız, hayal
kırıklığına uğrarsınız...
Su altı mağarasında mahsur kalan bir ekibin kurtulma maceralarını
anlatıyor film.
Üç boyutlu çekilmiş ve bazı sahneleri seyirciyi koltuğundan
zıplatacak kadar sahici...
Kıvanç’a filmi nasıl bulduğunu sordum...
“Suyun altına ben dalıyormuşum gibi hissettim” dedi.
Aynı duygu bende de vardı.
Belki dalış sporuyla ilgilendiğimiz, belki suyun altındaki duyguyu
bildiğimizden aynı tepkiyi verdik filme.
Dalışla ilgilenenler bu filme bayılacak zaten.
Su altında ve su altı mağaralarında yakalanmış muhteşem fotoğraflar
da var filmde.
Bunun için Cameron film çekilmeden önce yönetmenle birlikte dalış
yapmış.
Bir de bu film için deniyor ki; James Cameron denizin en derin
noktalarında çekeceği Avatar 2’nin ön hazırlığını yaptı...
Cengiz SEMERCİOĞLU