Cem Küçük'ten Milliyet Gazetesi de kapatılacak iddiası!
Cem Küçük bugünkü yazısında Vatan gazetesinin kapanmasının ardından Milliyet gazetesinin de kapatılacağını iddia etti. Cem Küçük tarih de verdi.
Vatan gazetesinin kapatılmasıyla ilgili olarak "Murat Çelik
dışındaki bütün Vatan kadrosu tasfiye ediliyor. Vatan’ın dijital
ortamda da devam etmesi imkânsız. Vatan ikinci bir Radikal
vakasıdır." ifadesini kullanan Türkiye Gazetesi
yazarı Cem Küçük, Milliyet'le ilgili de iddialarda
bulundu.
Cem Küçük Milliyet'in kapatılacağı iddiasını şöyle yazdı:
"Burada kesin olarak söylüyorum ki, 31 Mart 2019’un
ardından hatta belki daha da önce Milliyet gazetesi de kapatılacak
ama milliyet.com.tr yoluna devam edecek. Fakat yazılı basın olarak
Milliyet de olmayacak."
İşte Cem Küçük'ün "22 Mart medya devrimi ve tuhaf bir
olay" başlıklı bugünkü yazısı:
Sürekli bu köşede Yeni Türkiye’de rüzgârın esişi ve suyun akışı
durdurulamaz diye yazıyorum. Gecikme olabilir ama durdurulamaz.
Medya bu durumun en net görüleceği alanlardan biridir. İşte bakın
yine her zaman olduğu gibi yazdığım hayata geçti. Aydın Doğan
döneminde her türlü problemli operasyonun merkezi olan Vatan
gazetesi kapatıldı. Murat Çelik dışındaki bütün Vatan kadrosu
tasfiye ediliyor. Vatan’ın dijital ortamda da devam etmesi
imkânsız. Vatan ikinci bir Radikal vakasıdır. Artık tarihe
karışmıştır. Zaten çıkıp çıkmadığı belli olmayan bir gazeteydi.
Köşe yazarları zaten yok hükmündeydi. Kapatılması 22 Mart 2018
devriminin devamı mahiyetindedir.
Burada kesin olarak söylüyorum ki, 31 Mart 2019’un ardından hatta
belki daha da önce Milliyet gazetesi de kapatılacak ama
milliyet.com.tr yoluna devam edecek. Fakat yazılı basın olarak
Milliyet de olmayacak. Diyeceksiniz ki Hürriyet de aşırı
zarar ediyor, o da mı kapatılacak? Hürriyet yüksek maliyetli
yüklerinden kurtulunca kazanca geçebilecek bir gazetedir. Aydın
Doğan döneminde Hürriyet âdeta bir çiftlik hâline gelmiş. Öte
yandan basılı gazete devrinin bitiyor oluşu da bir
realitedir...
Sayın okurlarımdan medyayla ilgili çok mesaj geliyor. Mesela
değerli bir okurumun mail ile attığı soruyu aynen buraya
alıyorum...
“Cem Bey, Mehmet Yılmaz’ın 17-25 Aralık FETÖ darbesi
yandaşlığından, Şirin Payzın’ın ise 7 Haziran öncesi-sonrası PKK
terör örgütünün siyasi koluna desteğinden ötürü haklı tasfiye
edildiğini yazıyorsunuz. Peki Ertuğrul Özkök ve Ahmet Hakan 17-25
Aralık darbesinde FETÖ’yü desteklemedi mi? Ertuğrul Özkök daha
geçenlerde FETÖ’cü Eyüp Can’a destek ziyaretine gitmedi mi? Fatih
Altaylı deseniz daha geçen hafta polisimize küfretti. Şirin Payzın
ve Mehmet Yılmaz’ın kabak başına patlıyor da bunların başına niye
bir şey gelmiyor? Bu durum adaletsizlik değil
mi?"
Değerli okurum şüphesiz haklı. Bu mealde bana yüzlerce soru
geliyor. Bu soru onun güzel bir örneği. Fakat ben aldığım yeni
bilgilerin de çerçevesinde diyorum ki, herkes müsterih olsun. Bazı
şeyleri bilerek yazıyorum. 17-25 Aralık FETÖ darbesini kim
desteklediyse ve 7 Haziran dönemi PKK terör örgütünün siyasi koluna
kim yardım ettiyse bedelini kesinlikle ödeyecek. Bu isimler
kesinlikle medyadan tasfiye edilecek. Kimsenin yaptıkları yanına
kâr kalmayacak. Her şeyin bir sırası var. Henüz sırası gelmedi diye
o kişi yaptıklarından yırtmış değildir. Müsterih olunuz. Bakın
benim de karamsar olduğum kimi yazılar oluyor ama bu sefer rahatım.
22 Mart 2018 medya devriminin rüzgârı esmeye ve bu devrim nehri
akmaya devam edecek...
İşin Fatih Altaylı kısmında ise bazı tuhaflıklar olduğunu inkâr
edemeyiz. Altaylı biliyorsunuz bir polisimize hakaret ve
tehdit etmekten 4 yıl 4 ay hapis cezası talebiyle yargılanıyor.
Dediğim gibi 81 vilayetimizden kahraman polislerimiz bu skandal
yüzünden Fatih Altaylı’ya haklı bir öfke içindeler. Bana gelmiş,
abartısız yüzlerce polisimizin mektubu var. Bu şahsın Hande Altaylı
bahanesi de polis araştırmasına göre uydurma çıktı. Sırf kendi
keyfinden polisimize küfretmiş ve tehdit etmiş. Olayın skandal
boyutu daha da büyüdü.
Tüm bunlara rağmen Fatih Altaylı şu an TBMM Başkanı Binali Yıldırım
ile beraber Arjantin’de resmî heyet gezisinde! Dün tüm güvenlik
bürokrasisi bu bilgi ile çalkalandı. Üst düzey emniyetçilerimiz şok
içinde. Düşünün bir polisimize hakaret ve tehdit ettiği için 4 yıl
4 ay hapis cezasıyla yargılanan bir adam resmî devlet heyetiyle
gidiyor ve orada onu Türk devlet yetkilileri karşılıyor! Binali
Yıldırım’ın danışmanları sizler TBMM Başkanımızı nasıl zor bir
duruma soktuğunuzun farkında mısınız?
Altaylı rezaleti Sabah’tan Star’a, Türkiye’den Yeni Şafak’a tüm
gazetelerimizde verildi. Nasıl bunu görmeyip de polisimize
küfretmiş bu adamı resmî devlet heyetine alırsınız? Bilerek
yaptığınızı düşünmüyorum, çünkü bu polis teşkilatına aleni ihanet
olur. Binali Bey, Altaylı’nın işlediği suçu bilse asla bu
adamın yüzüne bakmaz. Burada büyük bir ihmal var. Binali
Yıldırım’ın danışmanları bu skandalı izah etmek zorundadır.
Konuşmadım ama hem İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu’nun hem de
Emniyet Genel Müdürümüz Celal Uzunkaya’nın bir kamu görevlisine
tehdit ve hakaretten 4 yıl 4 ay hapis ile yargılanan bir adamın
resmî devlet heyetiyle beraber Arjantin’e gitmesinden çok
rahatsızlık duyduğunu düşünüyorum. Türk DEVLET terbiyesi geleneği
açısından da bu durum kabul edilemez.
Cem KÜÇÜK / Türkiye Gazetesi