Ceren Bektaş: "Spor yaparken şalteri indiriyorum"

Muhabirlik, editörlük, prodüktörlük, seslendirme ve program sunuculuğu… Kısacası işin mutfağından geliyor Ceren Bektaş. Şimdi hafta içi her gün sabah haber kuşağı 'Gün Başlıyor’u sunuyor.

Ceren Bektaş: "Spor yaparken şalteri indiriyorum"
Akşam'dan Sibel Ateş Yengin'in röportajı...

Ankara doğumlusunuz ve aslında antropologsunuz, hikâyenizin geri kalanını sizden dinleyelim mi?


Ankara Üniversitesi’nde Paleoantropoloji okudum. Genetik, anatomi, felsefe, sosyoloji, istatistik gibi derslerle geçti eğitim hayatım. Annemin “Bu iş tam sana göre tatlım” sözü ve yönlendirmesiyle televizyona, haber spikerliğine merak saldım, bu alanlarda özel ders aldım, kurslara gittim. Bir yandan üniversiteye devam edip diğer yandan 2 yıl boyunca televizyonda staj yaptım, hem kamera arkası hem de önünde. Muhabirlik, editörlük, prodüktörlük, seslendirme yaptım, programlar, haberler hazırlayıp sundum. Yani işin mutfağında da çalıştım. Ve hâlâ Habertürk TV’de hafta içi her gün, sabah haber kuşağı “Gün Başlıyor”u sunuyorum.

Haber sunmak nasıl zevkli mi?

İnsanları güldürmeyi, bilgilerimi paylaşmayı, müjdeli haberler vermeyi seven bir insanım. Bu yüzden iyi haberler sunarken mutlu oluyorum. Bu mimiklerime de yansıyor haliyle ekranda. Ayrıca canlı yayın adrenalini başka bir şeydir. Heyecan verir ve dinç tutar insanı, güzel duygudur. Biraz da risklidir. Hata kabul etmez. Affı yoktur. Ağızdan çıktı, söyledin ve geçti gitti, geçmiş olsun.

Bir de madalyonun diğer yüzü var, kimi zaman da şehit, kaza, ölüm haberleri sunuyorsunuz.  Bu sizi nasıl etkiliyor?

Şehit, kaza, çocuk ve kadınlara yönelik şiddet gibi can yakan haberleri verirken paramparça olursun. Bazen televizyonlarını yeni açanlar için de böyle haberleri bir sonraki bültenlerde tekrar tekrar okumak zorunda kalabilirsin. Üzüntün ikiye üçe katlanır ki bu duyguyu saklamaya çalışmak da ayrıca zorlar insanı. Ben de yayın bittikten sonra genelde şalteri indiriyorum tamamen. Ve hemen uzaklaşıyorum o yoğun tempodan, gündemden.

CANLI YAYINDA SİNEK YUTTUM

Öyleyse biz de konudan uzaklaşıp yayında unutamadığınız bir anınızı soralım…


Yayın sırasında sinek yutmuşluğum vardır (Kahkahalar). Gerçekten! Habere girmeden önce yönetmenim kulağıma son sayıyor, o sırada stüdyoda at sineği derler ya, aynen ondan uçuşuyor tepemde, saçlarımda sprey var çünkü bir de yoğun ışık ve sıcak tam sineklik bir ortam. Elimde bardak, içinde kahve... Yönetmenim “son 5 saniye” diye seslendi kulağıma. Beni seçecek ve ben de haber okuyacağım o sırada. Hayvan sonunda dayanamadı ve attı kendini bardağın içine. Ben de tam o anda içme gafletinde bulundum kahveyi, içmeme gibi bir şansım yoktu, zaman aleyhime işliyordu. Artık yayındaydım. Bir yudum aldım ve kısa süreli ağzımda hissettim sineği ve yutup hiçbir şey olmamış gibi haberi sunmaya başladım ve sorunsuz bitirdim. Sonra sineksiz yayına çıkamaz oldum (Kahkahalar). Şaka bir yana, hiç unutamam bu olayı. Öyle seviyorum işte işimi, onun için sinek bile yutarım. Boşuna demiyoruz bu meslekte yıpranma payı oldukça yüksek diye! (Kahkahalar).

İstikrarlı bir şekilde spor da yapıyorsunuz. Sık yapmak yormuyor mu sizi? Sıkılmıyor musunuz hiç spora gitmekten? Genelde öyle olur ya...

Yoğun çalışma temposu ve gündem içinde sporla nefes alıyorum. Nörolojik detoks da diyebiliriz buna. Çünkü sadece bedenimi değil, beynimi de dinlendiriyorum ve sporda şalteri indiriyorum. Hiçbir şey düşünmüyorum. Mutlu olmanın en güzel yollarından biri de bu bence. Yeni şeyler denemeyi çok seviyorum. Hatta bir ara hazırlayıp sunduğum program çekimlerinde at bindim, köpek balıklarıyla vatozlarla yüzdüm, poligon tecrübem oldu, carting yaptım, kayak yapmayı, paramotorla uçmayı öğrendim. İşimi eğlenerek yapmanın bir yolunu mutlaka keşfediyorum. Bu da beni tazeliyor. Bir süre fitness ve pilates yaptım, tenis oynuyorum. Birkaç aydır da kick boks ve EMS yapıyorum. Hem kardiyo yapıp yağ yakıyorum hem de kaslarımı geliştiriyorum.

AÇKEN ALIŞVERİŞ YAPMAYIN

Mesela sadece 25 dk EMS yaparak 1,5 saat fitness yapmış gibi oluyorum. Böylelikle zamandan da kazanıyorum. Farklı spor dalları deneyerek hem farklı kas gruplarımı çalıştırıyorum, hem de sürekli aynı şeyleri yapmayarak sıkılmaktan kurtuluyorum. Bu da sporda devamlılığımı sağlıyor. Fakat çok acıkıyorum spor sonrası. Orası tehlikeli işte. Tavsiye benden takdir sizin spor sonrası açken asla alışveriş yapmayın! Beslenme de çok önemli. Sporda sarf ettiğiniz eforun işe yaraması için beslenmenize çok dikkat etmeniz gerekiyor.

Ekran kilolu gösteriyor

Televizyondan daha farklı göründüğünüzü söyleyen oluyor mu?

Televizyon ekranı daha kilolu, kısa boylu ve yaş olarak daha büyük gösterebiliyor. İzleyiciler “Aaaa! Çok daha genç ve zayıfmışsınız, ne kadar uzunmuşsunuz Ceren hanım” diyorlar. Ben de, o kadar sporu boşuna mı yapıyorum diye geçiriyorum içimden bazen. Ama boyum ve kilomu, televizyon dışında, konser, açılış, bayii toplantıları gibi organizasyon sunumlarımda, söyleşilerde avantaja çevirebiliyorum tabii. Sahnede de görsellik mühim çünkü.

GÜNEŞİN DOĞUŞUNA EŞLİK EDİYORUM

Peki epey erken kalkıp 4 saat kadar canlı yayın yapıyorsunuz. Akşam da çok erken yatmak zorunda kalıyorsunuz. Zor olmuyor mu, yorulmuyor musunuz?


Aslında ilk başlarda erken kalkmak zor geliyordu ama sonra alıştım ve sevmeye de başladım. Hafta sonları bile sabah 4’te kalkıp güneşin doğuşuna eşlik ediyorum. Öğleden önce işim bittiği için tüm gün bana kalıyor. Köpeğim Caz’ı gezdiriyorum, alışveriş işlerimi yapıyorum, spora gidiyorum, yeni lisanlar öğreniyorum, kitap okuyorum bol bol, dostlarımla vakit geçiriyorum. Piyano çalmayı yarım bırakmıştım, yeniden ders almaya başlıyorum. Akşam da genelde insanların yemek yiyip sosyalleştikleri saatlerde uyumuş oluyorum haliyle. Ama ben de hafta sonu sosyalleşiyorum, sık sık seyahat ediyorum ki çok severim.

TAKDİR EDİLMEK MUTLU EDİYOR

Mesleğinizin en sevdiğiniz yanı nedir diye sorsam? 


Özellikle gençlerin “Ceren abla sayende haber izlemeyi sevdik” demeleri beni çok mutlu ediyor. Ne güzel onlara da ulaşabilmek. Yaşadıkları dünyada ne olup bittiğini öğrenmeye çalışıp sorgulayan bilinçli nesil hepimizi gururlandırır ki aralarında öğrencilerimin de olması gururumu ikiye katlar. Öğretmeyi çok sevdiğim için zaman zaman kurslarda diksiyon gibi mesleki eğitimler de veriyorum. Tecrübelerimi, bilgilerimi onlarla paylaşmak, “iyi ki bu işi hem de sevdiğim işi yapıyorum” dedirtiyor sıkça bana. Ayrıca bu işte takdir edildiğimi ve sevildiğimi duydukça da çok mutlu oluyorum. Sokakta fotoğraf çektirmek, imza almak, ayaküstü sohbet etmek isteyenler de oluyor. Düşünsenize hiç tanımadığınız insanlar sizi karşılıksız seviyor. Bu ne müthiş bir duygu.

Son olarak söylemek istediğiniz bir şey ya da hayata dair bir öneriniz var mı?

Sadece iyi insan olun yeter. Çünkü bu hayatta herkes kalbinin ekmeğini yer. Ve hayatta her şey denemeye değer. Kendinize “neden olmasın?” diye sormayı unutmayın!
Konular Röportaj