Didem Arslan Yılmaz: Yiğit Bulut yönetemedi

20 yılı aşkın bir süredir ekranda. Haber kanallarının prime timeında haftanın 5 günü yayın yapan tek kadın...

Didem Arslan Yılmaz: Yiğit Bulut yönetemedi

Didem Arslan Yılmaz denilince, aklımıza önce agresif bir yayın geliyor. Sürekli bağıran erkekler, kendini anlatmaya çalışan kadınlar... Zaten ona yapılan en büyük eleştiri de bu yönde. Sonra fark ediyoruz ki; bu Türkiye'nin en büyük gerçeği. Sokakta bile birbirimize tahammül edemezken, canlı yayında, bir ‘tartışma' platformunda sakin bir ortam sağlamak nasıl mümkün olabilir ki? Yılmaz'a başta ev hanımları olmak üzere, herkes bayılıyor. Onunsa kimseye ‘eyvallah'ı yok; “Yayın sırasında babamı bile tanımam” diyor. Konuklar stüdyoyu terk ediyor, telefon bağlantıları yarıda kesiliyor; ama o, bildiğini okumaya devam ediyor.

PİLATESE BAŞLADIM, GERGİNLİK AZALDI

“Kamuoyunda, canlı yayındaki gerginlikleri benim yarattığıma dair bir algı var. Ben, gerginlikten mutlu olan bir kadın değilim. Aksine o bağırış, çağırış omuzlarımı kaskatı yapıyor. Bazı geceler uyumakta zorlanıyorum. Sonunda çözümü pilateste buldum. Son 1 yıldır, belki izleyenler de fark eder; daha sakinim. O tenis maçı izleme halinden ben de yoruldum artık… Bir konuk başka bir konuğa ‘Burada ne işin var; seni buraya kim gönderdi?' falan deyince çok sinirleniyorum. Evinize gelen bir misafirin, diğer misafire hakaret ettiğini düşünün! İnsanlar benim sertliğimi ‘ekran egosu' olarak nitelendiriyor. Hatta bazen fazla tevazu gösterdiğimi düşünüyorum. Bunun bir şov olduğunu da kabul ediyorum. Ama en nihayetinde haberciyim.”

SORULARI BEN SORARIM

“Hiç öyle ‘Susun be!' deyip stüdyoyu terk etme ihtiyacı falan doğmuyor. Çünkü hâlâ deli gibi karşımdakinin söyleyeceklerini merak ediyorum. İster astroloji yayını olsun, ister Kürt sorunu olsun… Ruhunla o yayında olman lazım. Dinlemezsen karşındakini, beceremezsin. Yayının sahibi benim. Ama en sinirlendiğim konuk profili yayına ‘ulusa sesleniş' yapmaya gelenler... Yahu, çağırdıysak sorularımız var. Kesinlikle buna tahammül edemem. Vekil de olsa, halktan biri de olsa; onun sözünü keserim, istediğimi sorarım. İstenmeyen soruları sormazsam, o zaman işimi yapmamış olurum. Ben sorarım, konuk ‘Buna cevap vermek istemiyorum' diyebilir. Hiç değilse ‘buna cevap vermek istemediği' bilinsin.”

HAYALİM, BAHÇELİ'YLE YAYIN YAPMAK

“İstediğim her konuğu stüdyomda ağırladım. Sadece bir kişi kaldı: Devlet Bahçeli... Araya sokmadığım adam kalmadı. Benim asla çiğnemediğim kurallarım vardır. Kesinlikle sorularımı göndermem. Kim olursa, olsun. O kurallardan da vazgeçtim. Ama gelmiyor, gelmiyor! Zaten en son 4 sene önce çıktı canlı yayına... Parti yönetimi de istiyor katılmasını ama; tabii son söz onun!”

DİĞER KONUK DA KAÇTI SANDIM

“Geçen haftaki ‘program terk etme olayı' aslında çok naif bir durumdu. O derginin (AYSHA) temsilcisi olarak programımıza gelen sosyolog hanım, konuyla çok ilgisi olmadığını düşündüğü için ‘kibarca' ayrılmak istedi. Ben de anlayış gösterdim. Ama asıl komik olan, aynı programda bir başka konuğumun bana yaşattığı sancılı süreçti. Reklâm araları bitti, 1 saat boyunca yayın olacaktı. Konuğum kendiliğinden kalktı, çıktı stüdyodan canlı yayın sırasında. Tuvalete gidip, gelecek diye düşündüm. 20 dakika geçti, hâlâ yok. Meğer çıkmış dışarı, sigarasını içmiş; dinlenmiş, gelmiş (gülüyor). Bu kadarına da anlayış gösteremem ama...”

YİĞİT BULUT İYİ YÖNETEMEDİ

“Elbette bir tartışma programının, televizyon dizileriyle baş etmesi zor. Bu rekabete bir de takımlarımızın Avrupa maçları eklenince, iş iyice zorlaşıyor. Geçenlerde Twitter'dan ‘Galatasaray zaten kazanacak, boşuna izlemeyin; açın bizi izleyin' yazdım (Gülüyor). Şaka bir yana, izlenme oranlarından çok mutluyuz. Sadece 4 kişilik bir kadroyla harikalar yaratıyoruz. Bir isim daha var: Ciner Medya Grup Başkanı Kenan Tekdağ... Siz ne kadar başarılı olursanız olun, biri arkanızda durmazsa, bu meslekte tutunmanız çok zor. Ona çok şey borçluyum. Çok fazla karıştırmam kimseyi yayınıma... Mesela Yiğit Bulut'la Haberturk'te çalışan birçok eleman problem yaşadı. Biz Yiğit'le çok uzun süreden beri dostuz. İtiraf etmeliyim ki; benim Şule'nin (Zeybek, gazeteci, Yiğit Bulut'un eski eşi) yanında tanıdığım Yiğit'le, Haberturk'teki Yiğit arasında büyük farklar vardı. Buradakilere iyi bir ağabey olamadı, iyi yönetemedi. Kendi ‘Ben kanalı nasıl yöneteceğim?' stresini etrafına yaydı. Umarım hatalarından ders çıkarmıştır.”

EN ZOR İKİLİLER

Burada karar vermek gerçekten güç. Ama aklıma önce Esra Elönü ve Bedri Baykam ikilisi geliyor. İkisini aynı yayına koyarsam, olacakları ben bile kestiremiyorum. Mehmet Metiner ve Oktay Vural da bir o kadar zor. En fazla ter döktüren ikililer bunlar.

EN İYİ TARTIŞAN GAZETECİLER

Can Ataklı'yı çok severim. Konunun etrafında hiç dolanmaz, ne düşünüyorsa söyler. Konuklara da saygılı ama sert. O sertlik de canlı yayının tadı tuzu. Mehmet Ocaktan iyidir. Tezinin arkasında sonuna kadar durur ve ispatlar. Cengiz Çandar'lı yayınlar da çok güzel geçiyor.

EN İYİ TARTIŞAN VEKİLLER

Artık eskisi kadar çıkmıyorlar yayına... Alternatifler azaldı. AK Parti'den Burhan Kuzu'yu tek geçerim ama... İsterse, her gün gelsin. Hiç sıkıcı biri değil; kendisi de “Reytingim var” diyor. CHP'den Sezgin Tanrıkulu gelmişse, o yayın da harika geçer. MHP'nin en iyi tartışan vekilleri ise, Oktay Vural ve Özcan Yeniçeri... BDP'den de İdris Baluken'i seçerim.

EN REYTİNG DOSTU KONU

Kesinlikle sağlık. Daha doğrusu beslenme aslında... Herkeste anlamadığım bir “Nasıl besleneceğiz?” kaygısı var. Ben bile etkileniyorum. Kan tahlilleri yaptırıyorum ikide bir. Bir de astroloji var. Ben de çok ilgili olduğum için kaptırıyorum kendimi. O da ekrana iyi yansıyor sanırım. Müthiş reytingler geliyor.

EN REYTİNG DÜŞMANI KONU

Açık ara Kürt meselesi... Çok az izleniyor. ‘rating killer' diyoruz biz bu konu için. Ama yapmak zorundayız. Söz konusu Türkiye'nin en büyük problemi olunca reyting filan dinlemiyorsun. İnsanlarda ‘hep aynı şeyi konuşuyormuşuz' algısı var. Sanırım o yüzden izlemiyorlar. Aslında satır aralarından ne manşetler çıkıyor. Siyasetle ilgili en çok reytingi ise, Başbakan'ın yarattığı bir gündem getiriyor. O da çok net. Ama şunu söyleyeyim; siyasetçilerin reytingi, gazetecilerden daha az.

ERDOĞAN MI, KILIÇDAROĞLU MU?

Başbakan Tayyip Erdoğan, bence çok zor bir konuk. Soruları bilmek ister. Her soruya cevap vermez. Ama ‘sorabildiğin' soruya direkt cevap alabilirsin. Açık biri. Ne kısa konuşuyor, ne de uzun... Seyirciyi ekranda çok iyi tutuyor.

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu eskiden herkese röportaj veriyordu. Artık daha kontrollü buluyorum o konuda. Sorduğum sorulara her zaman tam anlamıyla bir yanıt alamıyorum. Bir yerden sonra da sıkıştıramıyorum haliyle...

İlk zamanlarında “Allah'ım çok kısa cevaplar veriyor? Ne yapacağım?” diye stres oluyordum. Hatta söylemiştim, “Kemal Bey, lütfen biraz daha uzun cevaplar verin” diye bir yayın arasında... Sonra o da ısınınca medyaya, sorun çözüldü.

MEHMET ÖZDOĞAN / AKŞAM İNTERNET SİTESİ