Emre Kınay yeni rolünü anlattı

Ünlü tiyatrocu Emre Kınay, Kanal D’nin izlenme rekorları kıran dizisi “Ulan İstanbul”a katıldı.

Emre Kınay yeni rolünü anlattı
Hürriyet'ten Büşra Bozok Aytek'in röportajı..

“Ulan İstanbul” ekibine dahil oldunuz. Nasıl karşılandınız sette?
- Gerçekten çok iyi karşıladılar. Ben hayatımda ilk defa bir işe ortasından girdim. Bu yüzden biraz tedirgindim ama ekibi çok sevdim. 

Tutmuş bir diziye sonradan dahil olmak, oyuncu için avantaj değil mi?
- Yok, değil. Yıllardır bu sektörde olan bir oyuncuysan, çok ciddi tedirgin oluyorsun. Çünkü her şey olabilir; sen girersin dizi çöker, ekip sevmeyebilir, seyirci sevmeyebilir... Burada benim işimi kolaylaştıran, Uğur Polat. O beni çok rahatlattı. Diğer oyuncular ve yönetmenimiz de çok iyi. 

Diziyi izliyor muydunuz daha önce?
- Ben de izliyordum ama asıl kızım Duru dizinin fanatiği. Zaten bu diziye dahil olmamdaki en büyük etken, kızım. Telefonla teklif geldiğinde Duru yanımdaydı, konuşmalarımıza kulak misafiri oldu. Ben “yapmayayım” diye düşünürken, Duru ekibe katılmam için çok ısrar etti, “Baba oynayacaksın” dedi. “Ulan İstanbul'dan teklif gelmiş, nasıl oynamazsın!” Tekrarlarını bile izliyormuş meğer. 

SİNİR BOZUCU BİR HERİF

Kandemir ve çetesine hayatı dar eden Firuz rolünü üstlendiniz...
- Evet, çok antipatik bir karakter. Sinir bozucu bir herif. Kandemir yüzünden para kaybetmiş, onun kuyruk acısı var.

Neler yaşamışlar geçmişte?
- Bu ikili, neredeyse liseden itibaren “Adaletli çalalım” meselesini beraber geliştirmişler. Sonrasında Firuz adaletsiz çalmaya başlayınca, paydos vermiş Kandemir. 1 milyon TL’lik bir hadise olmuş ve ikili arasındaki tüm ipler kopmuş. Bu arada Firuz, Kandemir’in sevgilisiyle evlenmiş. Kandemir’in kızı, Firuz’a “baba” diyor şimdi. Kızı, en nefret ettiği adama “baba” diyor.

Firuz, biraz mafya gibi...
- Mafya gibi değil. Ben daha eğlenceli görüyorum karakteri. Kendince haklı nedenleri var çünkü. İmkan elindeyken, Kandemir’in canını, ruhunu sıkacak. Uzun zamandır kötü adamı oynamıyordum, şimdi oynarken çok eğleniyorum. 

Uzun zamandır kötü adamı oynamıyordunuz ama ağır dramlarda da yer almadınız, değil mi?
- Yer aldım aslında, “Güneşi Beklerken” dizisi ağır bir dramaydı. Aşiret işi yapmıyordum uzun zamandır. Bir “Berivan”da oynamıştım, bir de “Yılan Hikayesi”nde. Sonrasında benzer karakterler oynamamaya dikkat ettim. Aslında onu yapanlar çok para kazandılar ama ben yapmamayı tercih ettim.

Neden?
- Doğru değil çünkü. Rahmetli Robin Williams “Patch Adams” filmini çekti, dünyada büyük sükse yaptı. Arkasından gen tedavisiyle ilgili çalışan bir doktoru, onun arkasından da kırsal alanda hekimlik yapan bir adamı oynadığını düşünsene. Hiçbir kariyer aynı rolle devam edemez, ederse onun adı kariyer olmaz benim için. Bir de benim zevk almam lazım. Biz hâlâ oyuncu tanımını bilmiyoruz. Oyuncu, heykeltıraşın elindeki çamurdur. Heykeltıraş da yönetmen ve senarist arkadaşlardır. Çamuru nasıl işlemek isterlerse, işlerler. Şekil almayı reddeden, dimdik duracağım diye ısrar eden adamdan da aktör olmaz. 

Son dönem dizi sektöründe çok fazla genç oyuncu var. Onları nasıl buluyorsunuz? 
- Çok iyi bulmuyorum yeni jenerasyonu ama kötü de bulmuyorum. Çok çalışkan değiller. Mesela hiçbir şey izlemiyorlar. Ne tiyatro oyunlarına gidiyorlar ne sinema filmlerine. Oysa aktörlük bir hayat biçimidir. Sabah 9’da işe gidip akşam 6’da eve dönen biri olamazsın.

PROVALARI DURDURMAK ZORUNDA KALDIM

Tiyatro demişken, nasıl gidiyor tiyatro çalışmalarınız?
- Çok iyi gidiyor. “Sondan Sonra” oyunumuz 5’inci yılında. Bu sene oyunu kaldıracağım, mayısta basından ve televizyondan arkadaşlarla kapanış galası yapacağım. 

Tek kişilik yeni bir oyun sergileyeceksiniz sanırım...
- O konuda biraz sıkıntılıyım...

Neden?
- Oyunun yazarını temsil eden ajans yüzünden. Başka bir duyguya girip bizi sıkıştırmaya başladılar. Ben de provaları durdurmak zorunda kaldım. Eğer ajans tiyatrodan yana bir tavır alırsa, tabii ki oyunu sahneleyeceğim. Ama para kazanmaktan yana bir tavır alırsa, bu gerçekleşmeyecek.

Anlaşamadığınız nokta nedir?
- Sözleşmeye “İstediğim zaman senin defterleri inceleme yetkisine sahibim” diye bir madde koymak istiyorlar. Ben bunu kabul edemem. 

Neden böyle bir şey yapıyorlar peki?
- Hiç bilmiyorum. Yıllarca telif paralarını ödememişler filan. Benim şerefimdir telif ödemek. Bir tiyatro, ödediği telif kadar tiyatrodur. Çalıyorsa, onurunu kaybeder. Tiyatro, en onurlu olması gereken alanlardan biridir. Emeği savunur. Benim için birinin emeğini çalmak hırsızlıktır. Sen bana bu kadar şüpheci yaklaştığında benim tiyatroya olan aşkıma ihanet ediyorsun, bana “Güvensiz adam” diyorsun. Ben son derece güvenilir bir adamım. Yalan söylemiyorum. Benim hesaplarımı incelemek senin haddin değil. Sen de bir şirketsin, ben de bir şirketim. Bu arada yazarın haberi yok bu durumdan, ona mektup yazacağım. 

Kim bu yazar?
- Peter Turrini. Avusturyalı yazar. 

Sahnelemek istediğiniz oyun, neyi anlatıyor?
- Aslında oyun biraz medyayı ilgilendiriyor. Omurgasını kaybetmiş bir adamın öyküsü bu. Oyun başlıyor, sahneye bir tabanca giriyor. “1000’e kadar sayıp kendimi öldüreceğim” diyor adam ve daha sonra yaşadıklarını anlatmaya başlıyor.

KIZIMA TORPİL YAPMAM

Kızınız Duru, 10 yaşına bastı. O da sizin gibi oyunculuk yapmayı istiyor mu?
- Evet, büyüdü kızım. Mimar olmak istiyor o. Gastronomi de okuyabilir. Oyunculukla ilgili çok büyük 
hayalleri yok. Ama olmak isterse, ben yardımcı olurum. Torpil yapmam ama yardımcı olurum.

EVLİLİK EN GÜZEL KURUM AMA BEN İSTEMİYORUM

Yeniden evlenmeyi düşünüyor musunuz?
- Düşünmüyorum. Evlilik, dünyanın en güzel kurumu. Allah evlenenleri mutlu etsin. Ben çok saygı duyuyorum ama bu saatten sonra asla olmaz. 

Korkuyor musunuz?
- Evet, korkuyorum. Böyle iyi mi diyeceksin, değil tabii. Ama istemiyorum.

Konular Röportaj