Ercan, Semercioğlu ve Akçin Üçlüsü

Her soruya bir cevap uydurmaya çalışanlarla işimiz çoktan bitti ama onlar bir şekilde devam ediyorlar, özellikle medya dünyamızda.

Nispeten akıllıları ise duymazdan gelip yok farzediyorlar soruları.

Oysa haysiyetli adamlar, sorulanları adam gibi cevaplayabilenlerdir.

Ne kainatın ne de içinde yaşadığımız medya magazine dünyasının sırları bir şahıs veya üç şahıs veya onların bağlı olduğu çıkar kliklerinin elinde saklı duramaz, çağ öyle bir çağ değil.

Mesele doğru soruları sorabilmekte, eğer doğru soruları soramazsan karşındakiler ne cevap veririm diye kafayı takmaz ve yollarına devam ederler, öte yandan Google sana 100 bin cevap verir belge bilgilerle ama bir bilge adam tek doğru cevabı bir doğru soruyla önüne koyar.

Medya oyun kurucuları, magazine şıhları kendi sorularını sorup kendilerine uygun cevaplar vere dursun, Ahmet Hakan'ı aynı gurubun 4'lüsü masaya yatırıp çok beğene dursun, bunun kimseye faydası olmadığını bile göremekten acizler.

Bazı soruları sormak ise karşınızdakiler cevabı duymaya hazır değilse, sorgulama beyhude oluyor.

Uzun lafın kısası:

Hürriyet'in Gülben Ergen'den önceki eski röportajcısı İzzet Çapa 'Kıvırma Cengiz' başlıklı yazısında 'akçeli işler' olduğu iddialarını dile getirdi ve bazı sorular sordu. Öncesi, iddia edildiği gibi kovulmadığı Vuslat Hanım'ın gitmesine izin vermediği, iki kere istifa ettiği ancak Cengiz Semercioğlu'nun çok sevdiği Fikret Ercan abisi, gazetenin genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin‘le Karaköy Colonie'de öğle yemeğinde geri dönmeye ikna edildiğini yazıyor.

Yani kovulma yok diyor.

Peki o zaman sorun nedir?

Sorunlar İzzet Çapa'nın cevapsız kalan sorularında saklı.

İZZET ÇAPA'NIN CENGİZ SEMERCİOĞLU'NA 13 SORUSUNU OKUMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ!...

İzzet Çapa'nın sorularına henüz yanıt okuyamadık. Okuyacağımızı da sanmam.

Fikret Ercan, Selim Akçin, Cengiz Semercioğlu bir Hürriyet Triumvirası'dır, bunu bilmeyen yok.

Anlaşılan o ki Hürriyet'in yönetim ve idari mekanizmalarının bir parçası olarak patron onayı ile oluşturulmuş, dolayısı ile gereklilikleri patronlar tarafından öngörüldükten sonra  medya dünyasında görülmemiş farklı yetkilerle donatılmış, üç 'memur'larının kim meşhur olacak, kimin filmi tutturulacak, kimin şarkısı pompalanacak, kim program yapacak filan gibi beğeni değil kendi seçim esaslarına dayanan bir teşkilatlanma oluşturulmuş.

Bu şimdiye kadar yürümüş, yutturulan yutturulmuş ama Vezir Parmağı'nda duvara fena toslanmış.

Böyle devamı çok zor, Hürriyet bu üç memuru yüzünden yeterince 'Altın Kelebek' prestij kaybı yaşadı ama böyle devam etmek istiyorlarsa keyif patronun keyfi.

Hangi patron mu? Kim onları görevlendirdiyse patron o zaten.

Bu sorular arasında beni en alakadar edeni ise 7 Numaralı soru!

Yedi - Hürriyet'ten kaç para maaş aldığını biliyorum, yalanlamaya kalkarsan bordronu yayınlarım. Şimdi soruyorum, memleketin ekonomisi bu kadar sıkıntı yaşarken, kazandığın o orta düze maaşla bu inanılmaz serveti nasıl elde ettin kardeşim? Bindiğin pahalı araba ve Cihangir'deki astronomik daireyi maaşınla mı aldın? Yok, değilse nasıl, kimlerden gelen paralarla? Ve kimin üzerine kaydettirdin? Eşinin ve senin evlendikten sonraki mal beyanındaki artışı açıklamaya yüreğin var mı?

Bu çok önemli soruyu patron bilmiyorsa, sorar.

Biliyor da susuyorsa o zaman devlet sorar.

İzzet Çapa sorusunun cevabını yanlış yerden bekliyor, muhatabı devlet.

Bir ülkenin sanat, medya hayatı 'Triumvirlere' emanet edilmez, patron etse bile.

İzzet Çapa, boşuna bunlardan cevap bekleme senin soruna ancak devlet yanıt verir, hem de ilave soruların yanıtını alana kadar ve devlet sorduğu zaman 'kıvırtmak' mümkün değildir.

Unuttukları şey ise: Her Firavun'un bir Musa'sı olduğu gerçeğidir...

Sacit ASLAN