Erhan Yazıcıoğlu'ndan Refik Erduan'a sert yanıt!

Erhan Yazıcıoğlu, Refik Erduran'ın kendisi hakkında suçlayıcı ifadeler içeren mektubuna Sözcü.com.tr aracılığıyla çok sert yanıt verdi.

Erhan Yazıcıoğlu'ndan Refik Erduan'a sert yanıt!
Sözcü'de yer alan habere göre ITI-UNESCO Türkiye Merkezi Başkanı Refik Erduran yeni Kültür Bakanı Nabi Avcı'ya gönderdiği mektupta yazdıklarıklarıyla bir anda dikkatleri üzerine çekti.

Levent Üzümcü ve Erhan Yazıcıoğlu gibi Türk tiyatrosuna son derece önemli hizmetlerde bulunmuş ve bulunmaya devam eden isimleri suçlayan ve karalayan ifadelerde bulunan Erduran’ın bu mektubuna konuya dahil edilen isimler tarafından yanıt gecikmedi.

Levent Üzümcü’nün Erduran’ın yazdıkları hakkında yaptığı kısa açıklamanın ardından bugün de Erhan Yazıcıoğlu Sözcü'ye özel açıklamalarda bulundu.

Öncelikle Refik Erduran’ın mektubunu hatırlayalım:

"Aziz dostum, Nabi Bey kardeşim;

Afiyettesiniz inşallah. İstediğiniz bilgiyi sunmak için bir iki dakikanızı alacağım. İnsan mezara yakınlığın garip rahatlatışı ve dünyadan hiçbir kişisel beklenti kalmayışın huzuru içinde her şeyi daha net görüyor. Ben o durumdayım. Son seçimle kazanılan gücün etkili biçimde kullanıldığını da görürsem sevinecek, kalan vaktimde inandığım güçlere karınca kararınca yararlı olabilmek için başına döneceğim.

En geniş ve yapışkan asalak kesimimiz kendilerini beyaz Türk sayan, sırtından geçindikleri halktan iğrenen Batı maymunlarımız. Temel bahaneleri dindarlıkla yobazlığı bir tutmak, savunur göründükleri demokrasiyi de hiçe sayarak “cahil” çoğunluğu ülke yönetiminden dışlamak. Müslümanlık karanlık, gerilik, başarısızlık demekmiş. Balkan çatışmaları sırasında özel bir Boşnak birliğine katılıp cepheye gitmiş, gönüllü delikanlıların nasıl aydınlık ve fiilî demokrasi içinde çarpışıp inanılmaz derecede başarılı olduklarını Milliyet'teki yazı dizimde ve kitabımda anlatmıştım.

‘YETKİLİLER BİR AVUÇ YAYGARACIYA YASAL ÖNLEMLERİ ALAMIYOR'

Bugün kör dövüşümüze son verip tartışmaları mantık sınırlarına çekmenin ilk şartı sahte “aydın” kesimindeki nifak tiryakilerinin şirretliklerini etkisiz kılmak, kutuplaşmayı geriletmek. Kültür ve sanat o yönde öncü rol oynayarak çatık kaşları gevşetip gülümsemeleri artırabilir. Buna yarayacak çok etkili potansiyele sahip kurumlar da var devletin elinde. Ama yıllardır nedense kullanılamıyor. Daha doğrusu kullanılıyor ama içlerindeki pozcu, şovcu, çıkarcı edepsizler tarafından, devlete karşı. Sebep? Devletin korkaklığı! Evet, aynen öyle. Hayretle seyrediyorum. Kurumların amiri ve sorumlusu yetkililer bir avuç yaygara şantajcısı karşısında en basit yasal önlemleri alamıyor, yılan görmüş tavşan gibi felç oluyorlar.

Abarttığımı düşünebilirsiniz. En yakından bildiğim kesim olan tiyatrodan somut birkaç örnek vereyim. Geçenlerde Kerem Alışık Tiyatrosu'nun ödül törenine çağırdılar. Ne oluyor göreyim dedim, gittim. Salon beyaz Türk dolu. Levent Üzümcü adında bir şov şampiyonu oyuncu var; fazla yağmur yağsa “muhalefet” naraları atıyor. “İlericilerin özgürlük idolu” oldu. Ona ödül verilmiş. Sahneye çıkıp “karanlığa karşı savaşım” nutukları çekti. Arkasından Şehir Tiyatrosu'nun yönetmeni Erhan Yazıcıoğlu sahneye fırlayıp onu kucakladı, önünde diz çöktü, sanat-kültür düşmanlarına karşı kahramanın yanında olduğunu haykırarak alkış topladı. Ve bu soytarı halen “görevinin başında”!

‘YÜCEL ERTEN EN AKTİF NİFAKÇI'

Bir Devlet Tiyatrosu koordinasyon toplantısında “Abdullah Gül Hitler, Tayyip Erdoğan Mussolini'dir” gibi cevherler yumurtladıkları için mahkemeye verilen, internet sitelerinde imzalarıyla “Müslümanların bulundukları yerlerde ayak kokusundan geçilmez” türünden hezeyanlar kusan bir güruh var. İçlerindeki oyuncu Atsız Karaduman hüküm giydiği halde bugün de kadroda.

Elebaşılarından DT rejisörü Yücel Erten en aktif nifakçı. Emekli ama boyuna oynanan çevirilerinden iyi para kazanıyor. Bu ay Ankara'nın Akün salonunda sahnelenmekte olan “Shakespeare Zorda” oyununun çevirisi de onun.

Bir süre önce birçok ülkenin ITI-UNESCO merkezinden bana sorular yağdı “Hükümetinizin tiyatroları bitirmekte olduğu doğru mu?” diye. Nereden çıkardıklarını sordum. DT Ankara kadrosundaki Murat Çidamlı'nın kendilerine gönderdiği mektubu yolladılar. Okuyunca gözlerime inanamadım.

Hükümetimiz Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığı sırasında kültür için Avrupa Birliği'nin verdiği paraları “pillage” etmiş (yağmalamış). Kültür ve sanata kökten düşmanmış; tiyatroları sıfırlamakta kararlıymış. Avrupa vakit geçirmeden imdada yetişmeliymiş, vb. Tam bir yabancı jurnalciliği ve uşaklığı… Mektubu DT yönetimine ve Kültür Bakanlığı müsteşar yardımcısı Nihat Gül'e verdim. Aradan zaman geçti; ne yapıldı bilmiyorum. Ama bu ayın Devlet Tiyatrosu program dergisine bakarsanız görürsünüz: Ankara'da sahnelenmekte olan “Meraklısı için Öyle bir Hikâye” ve “Nihayet Bitti”, Adana'daki “Muammer Muammer” adlı üç oyunun rejisörü bu Çidamlı Efendi. Nadir görülen bir sırt sıvazlama. Sanki “Aferin aslanım, ülkeni yalanlarla yabancılara jurnallemeye devam” deniyor.

Vaktinizi alma pahasına böyle şeyleri niçin anlattım? Çünkü hazırlanmakta olan hükümet programı üstüne konuşmaları dinliyorum; kültür ve sanata ilişkin tek söz duymadım. Yazanlara lütfen söyleyin de “Devletin imkânlarıyla kültür ve sanat millî birlik şuurunun geliştirilmesi için kararlılıkla değerlendirilecektir” gibi bir iki cümle yer alsın programda. Ve icraat başlayınca inşallah lafta bırakılmayıp gerçekten kararlı davranılsın. Yoksa, şu seçim sonuçlarına dayalı yeni hükümetimiz de bakar kör ve tavşan yürekli çıkarsa, yandı gülüm keten helva.

İlginize vatandaş sıfatıyla peşin teşekkürlerimle,

R. Erduran"


Refik Erduran’ın bu zehir zemberek açıklamalarına yanıt veren Erhan Yazıcıoğlu şunları söyledi:

"ITI-UNESCO gibi saygın bir oluşumun adıyla, zavallı bir insanın adının yanyana gelmesi yakışık almamaktadır. Tatminsiz ve fikr-i firar dönemlerinin bir türlü sona ermediğini gösteren bu zaata cevabımdır:

1. İki yıl önceki S.Alışık ödül töreninde büyük bir onurla önünde eğildiğim ödül verdiğim kişi L. Üzümcü değil sevgili Işık Yenersu idi. Aynı gece ödül alan L. Üzümcüyü sahneye çıkıp kutlamıştım sadece.

2. Türkiye'nin en önemli sanat kurumu olan Devlet Tiyatrosunun Genel Müdür ve yüzlerce oyuncusunu hiçe sayarak, bu onurlu insanları savunmak aklı yerinde olmayan bu adama mı kalmıştır?

3. Kıskançlıktan kudurarak oyunlarını oynatmak için daha başka şeytani fikirler üretemeyeceğini mi anlamıştır yoksa?

4. 7 yıl önce S.Alışık tiyatrosunda gaflete düşüp bir oyununu yönetip başrol oynarken müzikleri ve finali beğenmeyip terbiyesizlik yapan, daha sonra Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmenliği görevine geldiğimde o günlerdeki menfaati uğruna birden bire utanç duyup özür dileyerek görevimi kutlayan (14.08.2014 belgeyle sabit) ilk kendisi değil midir? Üstelik yeni kitaplarını şahsıma övgülerle donatıp imzalayan ve oynamamızı arzu ettiği oyunları bu vesileyle hatırlatan yine kendisi değil midir?

5. Emek ürünü olan kitaplarını kütüphaneme koyarken acaba hangi uygun oyununu repertuara alabiliriz diye düşünürken bugün bana ‘soytarı’ diye hitab eden bunamış zat kendisi değil midir?

6. Hangi tıp heyetinin ‘aklı yerindedir’ raporu vermesi hala ihtimal dahilinde midir?

7. İktidar partisinin aile kavramına verdiği değer açıkça ortadayken geçmişte yediği naneleri hiç düşünmeden yüzü bile kızarmadan hangi yüzsüzlükle ‘Dostum’ diye hitab ettiği Kültür Bakanına hangi yüzsüzlükle yalakalık yapmaktadır?

8. Internet siteleri onun skandallarından söz ederken gencecik torunu yaşındaki üvey kızını ayartıp hiç utanmadan evlenen kendisi değil midir?

9. Zamanında (aklı başındayken) yere göğe sığdıramadığı, oyununda oynamaları için türlü taklalar atan bu fazla geçgin ve kıskanç zat bugün aynı sanatçılara (ben dahil) soytarı…nifakçı…cahil…pozcu…çıkarcı…şovcu…tavşan…edepsiz…benzetmeleriyle gündem yaratması, sanat dünyasını, terörle mücadele eden devletimizi , halkımızı, şehitlerimizi şahsi ihtirasları uğruna rahatsız etmek gafletiyle yaşı ile bağdaşmayan bir iğrençlik içine girmemiş midir?

10. Ayağının tozuyla koltuğuna oturan Kültür ve Turizm Bakanının, kime ne değer vereceğini , ömrü ailevi skandallarla geçmiş utanç abidesi olmuş böyle birine mi danışması gerekmektedir?

Not: Emekli olacağım bugünlerde sadece işimle ve ailemle ilgilenme kararı almışken böyle aşağılık bir girdaba sürüklenmek istemezdim. Yarım asırdır kirlenmeyen adıma bu tip pislikler toz bile konduramaz.

Not-2: ITI-Unesco Türkiye merkezinin hangi zorunlulukla başa getirdiği bu zavallının gerçek yüzünün en kısa zamanda ortaya çıkarmasını ve bu ayıptan kurtulmasını diliyorum.

Erhan Yazıcıoğlu"

Erhan Yazıcıoğlu'ndan Refik Erduan'a sert yanıt!

Erhan Yazıcıoğlu'ndan Refik Erduan'a sert yanıt! - Resim : 2

Erhan Yazıcıoğlu'ndan Refik Erduan'a sert yanıt! - Resim : 3