Erkan Avcı suskunluğunu bozdu
Eşcinsel olduğu için öldürülen Ahmet Yıldız'ın öyküsünden esinlenen 'Zenne'de rol alan Erkan Avcı, suskunluğunu bozdu.
Filme başlamadan önceki duygularınızla,
şimdiki duygularınız arasında fark var mı? Filme başlamadan
önce kafamızda nasıl yapabileceğimize dair şüphe yoktu. İşe büyük
bir inançla başladık. Ne yapacağımızı biliyorduk. Woody Allen’la
çalışmış görüntü yönetmeni, Oscar almış bir sanat yönetmeni ve
’Testere’ filmlerinin ışık yönetmeni de sette bizimleydi.
Bu da ortama büyük kalite getiriyordu.
Filmde rol almanız nasıl gerçekleşti? Cast
direktörü arkadaşım "En çok neyi oynamak istersin?" diye sordu. Ben
de "Gay bir karakteri oynamayı çok isterim" dedim. O da bana bu
filmden bahsetti. Ajansa gittim ve başvurdum.
EŞCİNSELİ OYNAMAK FANTASTİK
Bu rolü niye bu kadar istediniz? Çünkü bir oyuncu için
kendinde olmayanla ilgilenmek kadar keyifli bir şey olamaz. O
yüzden gay’i, seri katili veya uçuk bir karkateri oynamak her zaman
daha fantastiktir.
Hedefinize ulaştığınız için kendinizi şanslı görüyor
musunuz? Oyunculuk serüvenimle ilgili doğru yolda olduğumu
düşünüyorum. Bizim işte ’olmak’ diye bir şey yok. Her karakterle
yeni bir şey öğreniyorsunuz. Bir oyuncunun skalası vardır. ’Ahmet
Yıldız’ rolüyle o skalaya bir renk daha ekledim. Artık daha renkli
bir aralığa sahibim.
Bu süreçte sizi zorlayan ya da şaşırtan bir şey oldu
mu? Zorlanmaktan ziyade; bir insanı tanıma, onu keşfetme
başlı başına şaşırtıcı bir deneyimdir zaten.
Bir gece Ahmet’le ilgili internette araştırma yaparken; gay ve
lezbiyen dergisine yazdığı bir makaleyle karşılaştım. Ailesine gay
olduğunu nasıl açıkladığını anlatıyordu. O güne kadar Ahmet’i hep
etrafımdakilerden dinlemiştim ama ilk kez o an, onunla konuşur gibi
oldum. Kendi kaleme aldığı bir şeyle karşılaşmak beni çarptı.
Filmde Ahmet’in ailesine gay olduğunu söylerken ne kadar
zorlandığını çok iyi yansıtmışsınız. Bunu nasıl
başardınız? Teşekkür ederim. Her şeyden önce kalple...
"Gay olduğum için özür dilerim, benim suçum" diyor Ahmet. ’Olduğun’
bir şey için başkasından özür dilemek başlı başına trajik bir şey.
Sizin bir İspanyol’un karşısında "Özür dilerim, ben Türküm" demeniz
kadar acı.
DEFALARCA İZAH EDİLMELİ
Ahmet Yıldız’ın ailesiyle görüşüp onlardan da fikir aldınız
mı? Bu Ahmet’in filmi değil; ona adanmış bir film.
Belgesel olmadığı için ailesine başvurma gereği duymadık. Gerçek
ailesi de böyle miydi? Hiçbir fikrim yok. Ben işin sanatsal
boyutuyla ilgileniyorum.
Bu ’öteki olma’ durumunu siz nasıl
değerlendiriyorsunuz? Öncelikle ’öteki’ durumu sadece
bizim ülkemizde olan bir şey değil. Tüm dünyada var. Bunun;
insanlığın, fikir, düşünce, dil, din, ırk neyse kendisine
benzemeyen, kendisinden olmayanı katletme isteğinden
kaynaklandığını düşünüyorum. Bize benzemeyeni ötekileştimek doğru
değil.
Bunun aşılabilmesi için ne yapılmalı sizce?
’Zenne’ gibi bir film yapılması veya bir kitap yazılması gerekiyor.
Görmezden gelmek yerine, üzerine gidilmesi gerekiyor. Bu bilince
dayatmayla değil anlatarak, utanmadan, sıkılmadan defalarca izah
edilerek ulaşmak gerekiyor. Devletin, sosyal kurumların, medyanın
üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi gerekiyor. Sonuçta
gay’lik bir tercih değil, bir yaradılıştır. Bunu kabul etmek,
karşınızdakinin de insan olduğunu unutmamak gerekir. İnşallah
gözümüzün şaşılığı geçer de, ikinin bir olduğunu görürüz. ’
ZENNE’NİN AYRI BİR YERİ OLACAK
Filmin tabuları yıkmak anlamında kült olacağını düşünüyor
musunuz? ’Dönersen Islık Çal’ ve ’Hamam’ da var ama
’Zenne’nin direkt bu konu üzerinden; hem hukuki, hem askeri bir
sürü konuyu da değindiği için ayrı bir yeri var. ’Zenne’; sosyal ve
toplumsal sorunları içinde barındıran, bunu masalsı bir gerçeklikle
anlatan dramatik bir film. Önemli bir yerde duracağını
düşünüyorum.
Filmde eşcinsellerin askerlikten muafiyet prosedürünü
gösteren sahneler de dikkat çekici. Kutluğ Ataman’ın
’Pembe Teskere’ diye sergisi de vardır. Sonuçta sır değil bu
olay.
Filmi izleyen birçok seyirci sizin gerçek hayatta eşcinsel
olduğunuzu sanıyor. Bu bir oyunculuk başarısı mıdır?
Eşcinsel olduğuma inandılarsa, bu işi iyi yaptığımızı gösterir ama
beni eşcinsel olarak bilmeleri onların kendi şizofrenisi. Doktora
gitmelerini tavsiye ederim!
DOĞULU OLMAMIN YARARI OLDU
Ahmet’i canlandırırken en çok neye dikkat ettiniz? Yaşamış
bir karakteri oynamak başlı başına sorumluluk. Burada
yönetmenlerimiz Caner (Alper) ve Mehmet (Binay), ’Ahmet’in yakın
arkadaşları olduğu için, beni iyi yönlendirdiler. Ahmet’in yazdığı
makaleleri okudum, 30 saniyelik tatil görüntülerini defalarca
izledim. ’Ahmet’e gidebilmek için kendi içsel çalışmalarım
oldu.
Ne gibi? Ben Diyarbakırlıyım ve 21 yaşına kadar
orada yaşadım. Doğulu olmam; Ahmet’in aile yapısını, onların
’erkek’ modelini algılamamda bana çok yardımcı oldu. Yani bu konuya
Doğuluların bakış açısını biliyordum. Bu tür bir sıkıntı yaşayan
bir adamın; kendi ailesinde nasıl sorunlar yaşayabileceğini
kestirebiliyordum. Yani Doğu’lu olmamın ’Ahmet’in psikolojisini ve
sosyolojisini algılamamda çok yararı oldu. Bu şansı da çok doğru
kullandığımı düşünüyorum. Bu verilerle birlikte bana sadece
’Ahmet’in ruhuna gitmek kaldı.
Ahmet oldunuz yani... Tabii ki. Bir oyuncunun asli
görevi de oynadığı şeyi olmaktır. Ben de elimden geldiğince Ahmet’e
yakınlaşmaya özen gösterdim.
GÜÇLÜ VERİLERİM VARDI!
Ahmet Yıldız’ı canlandırmak için nasıl bir çalışma
yaptınız? Görsel olarak güçlü veriler getirdiler karşıma.
Bu görsel zenginlik, ona nasıl ulaşacağım konusunda büyük bir
donanım oldu benim için. Fotoğrafların enerjisine çok inanırım.
Nasıl oturur, ne yer, ne içer, gibi özellikleri bilmek bir oyuncu
için çok büyük bir nimet. Ben 1.5 yıl için Ahmet’i ne kadar iyi
oynayabilirim diye çok çalıştım.
İlker Gezici