Eşref Kolçak oğlu Harun'u anlattı!

Eşref Kolçak: "...Kendimi yerden yere atıp paralansam elime ne geçer? Harun’umun gözü açık gitmedi, mutlu ve huzurlu vefat etti. Onu özledikçe fotoğraflarına sarılıyorum.."

Eşref Kolçak oğlu Harun'u anlattı!
Habertürk'ten Arif Hür'ün röportajı...

Oğlunuz Harun Kolçak olmadan geçirdiğiniz ilk bayram. Onun yokluğuna alışabildiniz mi?


İnanır mısınız Harun’cuğumun yokluğuna hâlâ alışamadım, inanamıyorum. Vefat ettiğini kabul edemiyorum! Onu özledikçe fotoğraflarına sarılıyorum maalesef. Sanki şu an kapı çalacak ve bir yerden çıkagelecek gibi bir hissiyat var içimde.

Onu hastalık sürecinde hastanede veya evinde ziyaret etseydiniz, bu hissiyat hâlâ olur muydu?

Harun’um gözümde gönlümde nasılsa öyle kalsın istedim. Ona hep ‘Oğlum sen benim için hastanede hemşirenin elinde gördüğüm Harun’sun, ben seni kafama kazıdım’ derdim. Benim gözümde o hiç büyümedi, hep çocuktu. Allah’a şükürler olsun son 1–2 yılında hem müzikal anlamda hem de arkadaşlık anlamında ciddi bir sevgi, saygı ve ilgi gördü. ‘Çeyrek Asır’ albümü, onun yeniden dirilişi oldu. Son dönemde onu ziyaret eden herkes yüzündeki nurdan bahsediyordu. Harun’umun gözü açık gitmedi, mutlu ve huzurlu vefat etti.

Bu yaşınıza kadar yaşadığınız en büyük acı oğlunuzu kaybetmeniz miydi?

Hayır. En büyük acıyı 1947 yılında henüz 20’li yaşlarımda annemi kaybettiğimde yaşadım. Şimdi ben cenazede kendimi yerden yere atıp, paralansam elime ne geçer ki? Hem bizim geleneklerimize göre bu çok yanlış. Asya’daki eski Türkler, yakınlarını defnettikten sonra toy denilen eğlence düzenleyip acılarını bir nebze bastırırdı. Üzüntüyü, tatlılıkla karşılamak lazım! Benim en sevindiğim nokta Harun’cuğumu annesi rahmetli olmadan önce umreye göndermişti.

Oğlunuza hiç kızdınız mı?

Kızdım! Benden evvel bu dünyadan göçtü diye çok kızdım. Sıra benimdi ama takdir-i ilahi diye bir gerçek var. Onu anacığının yanına verdiğim için içim rahat. Ana-oğul birbirini çok severdi. Ben çoğu kez araya girmeye çekinirdim.

Oğlunuzun cenazesinde insanların tabutun başında selfie yarışına girmeleri ciddi tepki aldı ve gündemi uzun süre meşgul etti. Siz bu görüntüler karşısında neler hissettiniz?

Neredeyse çıldıracaktım. Cenazeye başsağlığı veya cenaze namazı kılmak için gelinir. 90 yaşımdayım bugüne kadar cenazede tabutun önünde fotoğraf çektiren insan görmemiştim. Bu da yetmezmiş gibi cenaze törenine gelen sanatçıyla fotoğraf çektirmek için kuyruk olanlar. Ne cenazeye ne aileye saygı var! Oğlumun yanına gideceğim, yol istiyorum, kimse yol vermiyor. Selfie çekeceğine dua et be kardeşim! Olmaz böyle şey, insanlığımız bitmiş.

“EL ÖPMEK YERİNE TELEFONLARI ÖPÜYORLAR”

Bayramların artık tatil fırsatı olarak değerlendirildiği malum. Bayramlar sizin için ne ifade ediyor?


Ben çocukluğumda bayram yaşadım, şimdi pek bayramlık bir şey göremiyorum. Bir gün önceden hazırlığa başlardık. Yeni neslin en büyük bayramı ellerindeki telefonlar. Çocuklar ve gençler el öpmek yerine telefonlarını öpmeyi tercih ediyor. Ne bayram ne seyran kaldı. Komşular biraz et getirirse midem bayram edecek. Eski bayramların tadı bambaşkaydı.
Konular Röportaj