Fehmi Koru'dan mektup sonrası çok çarpıcı tespit!
Başbakan Erdoğan ile Gülen cemaati arasında diyalog kapılarını açma görevini üstlenen gazeteci Fehmi Koru, çok ilginç bir noktaya dikkat çekti ve bu zamana kadar dile getirilmeyen bir tespiti gündeme taşıdı.
Star Gazetesi yazarlarından Fehmi Koru bugünkü köşe yazısında 17
Aralık operasyonu ile başlayan süreci kaleme aldı. Koru, yazısında
kendisinin aracılık ettiği ve Dolmabahçe'deki çalışma ofisinde
Başbakan Erdoğan tarafından gündeme getirilen mektubun içeriğine
değinip, mektup sonrasında yaşanan çelişkili sürece dikkat çekerken
bu zamana kadar kimsenin dile getirmediği ''acaba Câmia
içerisinde başına buyruk başka bir Câmia mı var?''
sorusunu da sordu.
İşte Fehmi Koru'nun konu ile alakalı bugünkü köşe yazısı;
'Mektup' kamuoyunun bilgisine girdikten ve içeriği herkes
tarafından öğrenildikten sonra zihinlerin karışmış olmaması
imkânsız... Fethullah Gülen Hocaefendi'nin imzasını taşıyan mektup
herhangi bir pazarlık içermiyor; sulh ve sükûnun avdeti için
herhangi bir şart da ileri sürmüyor... Bütün beklediği,
hassasiyetlerin dikkate alınması; onda da biçim ve yöntemi
muhataplara bırakıyor...
Pazarlık da yok, şart
da...
İyi de, mektubun kaleme alınışı üzerinden henüz birkaç gün
geçmişken, 25 Aralık'ta, yeni bir gözaltı furyası yaşatılmak
istenmesini, bir savcının kendini ortaya atarak hükümeti köşeye
sıkıştırmaya çalışmasını, onun bu gayretine Câmia ile irtibatı
bilinen gazeteler ve televizyon kanallarıyla kalemlerin destek
çıkmasını nasıl açıklayabiliriz?
Dün, gördük, o girişim bir kez daha canlandırıldı.
Bir çok kişi, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın mektuptan 'pazarlık'
kokusu almasını sonradan yaşanan bu girişimlere bağlıyor... Çok
yakın bildiği kişilere ve ailesinin fertlerine kadar uzanan, çok
uzun yıllardır ülke ekonomisine katkıda bulunmuş 'dindar' kimliği
belirgin işadamlarının varlıklarının dondurulması ve gözaltına
alınmak istenmesi, mektuba başta 'olumlu' yaklaşmış Başbakan
Erdoğan'ı farklı bir değerlendirme yapmaya sevk etmiş
olabilirmiş...
Öyle veya böyle; ortada bir çelişki olduğu açık...
Fethullah Gülen Hocaefendi'nin kendi imzasını taşıyan 'mektup' ile
verdiği mesaj, birkaç gün sonraki savcı-yargıç-medya çıkışıyla bir
başka yönden de ters düşüyor: Kendilerine yönelik suçlamaları
haksız bulan mektupta, başka cemaatler de olağanüstü saygılı
ifadelerle anılıyor ve yarın onların da benzer suçlamalara muhatap
olabileceğine dikkat çekiliyor...
Engellenmeseydi 25 Aralık'ta gözaltına alınacaklar arasında,
Fethullah Gülen'in 'olağanüstü saygılı' ifadelerle ismini andığı
bir başka cemaatin öndegelenleri de yer alıyor halbuki...
Gerçekten tuhaf bir çelişki
bu...
Tayyip Erdoğan'ın bu bâriz çelişkiden etkilenerek uzatılan samimi
dostluk elini sıkmakta tereddüt ettiğine inananlar var. Mektup bir
'taktik' onlara göre, sonraki çıkış da o taktiğin bir adım
ilerisi...
Çelişki bu kadarla da sınırlı değil. Başbakan Erdoğan'ın
Dolmabahçe'de deşifre etmesinden önce mektubun varlığını öğrendiği
anlaşılan 'Câmia mensubu' kimlikli bazılarının verdiği tepkiler de
çok tuhaftı. Câmia adına yapıldığına inanılan operasyonlarda ön
planda görünen o kişilerin tepkileri, Câmia'nın resmi temsilcileri
tarafından genellikle "Onların bizimle ilişkisi yok" inkârıyla
karşılanıyor.
Başbakan Erdoğan'ın Dolmabahçe toplantısında 'yalan' ve 'takiye'
yakıştırması yapmasına yol açan tavırlardan söz ediyorum. Câmia
adına gönderilen mektubun beklenen cevabı almamasına üzülmeleri
gerekirken, aynı kişilerin, sevinçten havaya uçtukları fark
ediliyor...
Neden böyle oluyor?
Kuşkum, hükümet sözcülerinin ağzına 'paralel devlet' olarak
yerleşmiş, varlığını 17 Aralık'tan bu yana birkaç kez belli etmiş
yapılaşmanın mantıkla açıklanması imkânsız davranışlarıyla ilgili:
Acaba bildiğimiz Câmia içerisinde başına buyruk başka bir Câmia mı
var? Uzatıldığını işitir işitmez dostluk elini havada bırakmak için
harekete geçenler o 'paralel yapı'dan olmasın? Şimdilik sadece dar
bir çevrenin paylaştığı bir kuşku bu; ama dikkatle üzerinde
durulması gereken bir kuşku...
FEHMİ KORU / STAR İNTERNET SİTESİ