Göksel Arsoy 'Altın Çocuk' kitabıyla olay yaratacak

Yeşilçam’ın 81’lik ‘Altın çocuğu’ Göksel Arsoy ile Levent’teki villasında buluştuk. Anılarını ve Yeşilçam’ın sırlarını ortaya dökecek ‘Altın Çocuk’ kitabını ve özel hayatını anlattı...

Göksel Arsoy 'Altın Çocuk' kitabıyla olay yaratacak
Posta'dan Bekir Acar'ın röportajı...

Göksel Arsoy şu sıralar neler yapıyor, günlerini nasıl geçiriyor?


Büyük bir heyecanla üç yıldır üzerinde çalıştığım ve hayat hikayemi anlattığım kitabımın çıkmasını bekliyorum. Adı: ‘Göksel Arsoy, Altın Çocuk’. Bir ay sonra, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda kitapçılarda olacak.

Neler anlatıyorsunuz kitabınızda?

Sinema ve sahne hayatımı, 60 yıllık birikimimi anlattım. Müthiş bir kitap oldu. İyisiyle kötüsüyle, güzeliyle çirkiniyle tecrübelerimle, enteresan olaylarla dolu bir kitap...

Kitaptan bir anınızı paylaşır mısınız?

Yakın zamanda hastanede yatan bir arkadaşımı ziyarete gittim. Hastane koridorunda üç genç kız çığlık çığlığa bana doğru koşmaya başladı. Sarıldılar, “Fotoğraf çektirebilir miyiz?” dediler. Bahçeye çıktık. “Siz banka oturun, ben arkanızda durayım” dedim. Kızlardan biri, “Siz oturun ben yanınıza oturayım” dedi. İkinci kız diğer yanıma oturdu. Üçüncü kız, “Ben de kucağınıza oturabilir miyim?” dedi. “Hayır, olmaz” dedim. “Neden olmaz” diye sorunca, “İşte onu anlatmak zor. Haydi, hoşça kalın” dedim ve kaçtım.

Genç jenerasyonun sizi tanımasını, hayran olmasını neye bağlıyorsunuz?

Kendime ve karşımdakine saygıyı biliyorum. Bunu bana rahmetli amcam, ünlü bestekar Yesari Asım Arsoy öğretti. İnsanın kendisine, karşısındakine saygısı yoksa istediği kadar şöhret olsun, devam etmez. Şöhret olup da bunu taşıyamayan onlarca örnek var.

Sinemaya hangi filmle başladınız?

İlk filmim ‘Kara Günlerim’di. Sonra ‘Ham Meyve’de Muhterem Nur ile oynadım. 1961’de ‘Samanyolu’ filminde Belgin Doruk ile kamera karşısına geçtim. Bu film beni zirveye taşıdı. Hanımların benim için söylediği bir söz vardı: “Bize aşkı öğreten adam.” Bunun sebebi, romanların en çok okunduğu o yıllarda, o romanları sinemada hep ben oynadım. Türkan Şoray, Fatma Girik, Sevda Alkor, Hülya Koçyiğit gibi daha pek çok sanatçı Yeşilçam’a çok büyük katkı verdi.

Belgin Doruk ile iyi bir ikiliydiniz...

O zamanlar başrol arkadaşım Allah rahmet eylesin Belgin Doruk’tu. Birlikte 15 film yaptık. Türk Sineması’na ‘star sistemini’ getirdik. Halk bizi birbirimize o kadar yakıştırdı, bizimbirbirimize aşık olduğumuza o kadar inandı ki... Oynamamız için senaryoya ihtiyaç yoktu.

Rol arkadaşlığı dışında duygusal yakınlığınız oldu mu?

Farklı bir yakınlaşma hiç olmadı. Biz gerçek profesyonellerdik.

Hülya Avşar, “Beğendiğim bir oyuncuyla öpüşme sahnem varsa o gün sete koşa koşa gidiyordum” diyor. Sizde de oldu mu böyle?

Rol arkadaşlarımın hepsi birbirinden güzel kadınlardı. Böyle bir rolüm varsa koşa koşa gitmemeye imkan var mı?

SİYASETÇİLER DE İYİ BİRER OYUNCU

Yeşilçam’da bir çok sanatçı zor durumda. Siz 100’ün üzerinde filmde oynadınız, hak ettiğiniz kazancı elde edebildiniz mi?


Çok kazanmak, az kazanmak önemli değil. Geleceğe, istikbale karşı daima bir telaş yaşıyorsan kaybetmezsin. Ben bu telaşı hep yaşadığım için şimdi bu durumdayım. Yeşilçam’ı hiç arzu etmediğim fotoğraflarda görüyorum ve çok üzülüyorum. 70’lerin sonunda televizyonda bir bakanın konuşmasına cevap vermiştim, çok yankı uyandırmıştı.

Neydi bu konuşma?

Bakan diyordu ki, “Biz sanatçılarımıza sahip çıkıyoruz. Emeklilik çalışmaları için hazırlıklarımızı yaptık, onlara ödeme kolaylığı yapacağız.” Ben de, “Sayın bakanım, bilmediğiniz çok şey var. Bu insanlar günlük yaşıyorlar. Sizin prosedürlerinizi yerine getirme şansları yok. Bu şartları kaldırın, onlara gerçek emekliliğin yollarını açın. O zaman sahip çıkmış olacaksınız” dedim.

Kulak verdiler mi?

Hayır, hep masal anlattılar. Anlatmaya da devam ediyorlar.

Siyasete girmeyi düşünmediniz mi?

Siyaseti seven bir insan değilim.

Siyaset de bir nevi aktörlük değil mi, verilmiş rolü oynamıyor musunuz?

Doğru söylüyorsun. Siyasetçiler de iyi birer aktör ve oyuncu. Eğitimliyse, kültürlüyse şov sanatında daha da ön plana çıkar.

AŞK FİLMLERİ SONUM OLACAKTI

Aşk filmlerinin ardından beş serilik ‘James Bond filmleri’ yaptınız...


Sean Connery, James Bond filmleri çekmeye başlayınca büyük ilgi gördü. Bu bana ışık oldu. “Göksel bu romantik aşk filmleri sana yapıştı kaldı. Bu bitince sen de biteceksin. Yeşilçam’da ilk Bond filmini sen çek” dedim. Araştırdım. Güzel kızlar, sevişme sahneleri, helikopterler, yarış arabaları, değişik mekanlar, şehirler, müthiş kavgalar... İlk ‘Altın Çocuk James Bond’un yapımcısı oldum. Halit Refiğ bana ‘Altın Çocuk’ derdi. Filmi Londra’da çektim, müthiş sükse yaptı. Araplar filmi satın aldı. Daha etkili olsun diye adımın başına Muhammed’i eklediler.

İlk James Bond kızlarınız kimlerdi?

Biri Fransız, biri Hollandalı, biri de Avustralyalı oyunculardı.

Türkiye’de oyuncu mu yoktu?

O kızlar daha profesyoneldi. Sevişme, öpüşme sahnelerinde isteneni rahatlıkla veriyorlardı. Bizim oyuncularımız daha tutucuydu.

Bond kızlarından sevgiliniz oldu mu?

Olmadı, o tarz bir insan değilim. İş arkadaşlarımı gönül işlerime karıştırmam. Ciddi adamım, bunlar prensiplerime ters.

70’li yıllarda seks filmleri döneminde size de teklifler geldi mi?

Yeşilçam’ın çöküntüye gittiğini hissettiğim için hazırlıklarımı yaptım, sinemadan kaçtım. Seks filmlerinin parasına kanıp oynayanlar sonradan faturayı çok ağır ödediler.

Sizin döneminizde sanatçılar birbirine karşı sanki daha anlayışlıydı...

Bizde de farklı değildi. Sadece göz boyama ve oynama vardı. İçten pazarlıklılardı. Herkes birbirinin yüzüne güler, sonra aleyhine konuşur, kıskanır, kuyusunu kazar, masal okurdu. Yeşilçam’da iki kişi vardı ki insanlığa yakışmayan hareketlerle, dedikodularla, entrikalarla doluydular. Bunların kim olduğunu, ne yaptıklarını kitabımda bulacaksınız.

Kendinize rakip gördüğünüz oyuncu var mıydı?

Benden önceki herkes siyah saçlı ve esmerdi. Yeşilçam’ın ilk sarışın, uzun boylu Avrupai tipi bendim. Dolayısıyla rakibim yoktu, olmadı da.

NEGATİF İNSANLARDAN UZAK DURURUM

Bir gününüz nasıl geçer?


Akşam 23’te yatarım, sabah 8’de kalkarım. Çok kuvvetli kahvaltı yapmam. Akşamları mümkün olabildiği kadar sebze yerim. Bir dost olmadan içki içmem. O zaman da bir tek rakı içerim. Rakı dünyanın en güzel içkisi. Çocukluğumdan beri de spordan kopmadım.

Prensipleriniz var mıdır?

Kavgacı, gürültücü, sinirli, negatif, devamlı hastalık konuşan insanlarla görüşmem. Sizlere de tavsiye ederim. Mümkün olduğu kadar pozitif yaşayın. Negatif olaylardan uzak durun. Kendinizi yıpratmayın, çökertmeyin.

Ailede lider siz misiniz?

Oğlum Gökhan ve kızım Aşkım evdeyse benim lider olmam mümkün değil. O kadar hareketli, renkli, neşeliler ki benim liderliğimi elimden alıyorlar.
Konular Röportaj