İbrahim Erkal'ın eşi aylar sonra konuştu!

Beş ay önce beyin kanaması geçirip aramızdan ayrılan merhum sanatçı İbrahim Erkal’ın eşi Filiz Akgün Erkal ilk kez konuştu.

İbrahim Erkal'ın eşi aylar sonra konuştu!
Filiz Akgün Erkal'ın Posta Gazetesi'nde yayınlanan röportajı...

Çok erken bir veda oldu. Nasılsınız, atlatabildiniz mi?


Çok şükür iyiyim, zor bir durum. Yaşamayan bilemez. Ölüm acısının şifası yok. Hiç geçmiyor. Fakat mecburum güçlü olmaya. Üç çocuğum var, onlar bana muhtaç. Babalarını kaybettiler. Güçlü bir anneye ihtiyaçları var. Mutsuz çocuklar olmasınlar. Evde onun eksikliği hiç azalmıyor. Bir yanım hep eksik, bir yanım hep yalnız.

Hâlâ aynı evde mi oturuyorsunuz?

Hayır. Aynı semtteyim ama o evde değilim. Çünkü o evde nereye baksam İbrahim’i görüyordum. Her yerde anılarımız var. Bir gün olsun beni üzmemiş, canımı yakmamış. Kalamadım o evde, hemen taşındım. Biraz olsun dedim uzaklaşırsam belki iyi olur. Tabii ki gittiğin yere yüreğini de götürüyorsun, değişen bir şey yok.

Çocuklarınız ne hissediyor? En küçükleri eşinizi kaybettiğinizde 40 günlüktü...

Oğlum babasının cenazesine kadar her şeyinde bulundu. Kızım Dilara ise 13 yaşında, o hiç bu durumu kabullenemedi. Ne cenazeye geldi ne de evin önüne geldiğinde bakabildi. Ama çok şükür büyük sorunlar yaşamadık. Psikolojik destek de aldırıyorum. Bir aylık hastane süreci bizi alıştırdı sanki. Düşer düşmez vefat etmiş olsaydı daha farklı olurdu. Ben eşimi kaybettim, onlar babalarını. Çocuklar için daha zor.

Nasıl bir babaydı?

Çocukları onun için ayrıydı. Dünyası bizdik adeta. Çocukların okul dönüşünde ben eve geçmesem bile o geçer, muhakkak onlarla yemek yerdi. Çok ilgiliydi. Bize zaman ayırmamış olsaydı 14 sene boyunca zaten evli kalamazdım. O işiyle ailesini hiçbir zaman karıştırmadı.

En kötüsü de bebeğine doyamadı...

Maalesef. Zaten herkesi en çok üzen oydu. Bu bebek onu hiç tanımayacak. Ama çok şanslı, babası hakkında hep çok güzel yorumlar duyacak. Her şey kader. İbrahim gönlü güzel bir insandı. Ne maddi ne de manevi hiçbir şeyimi kısıtlamadı. Allah yattığı yerde rahat ettirsin, keşke gitmeseydi ama gitti. 

Dinleyebiliyor musunuz hâlâ şarkılarını?

İlk başta çok dinledim. Zaman geçtikçe daha zor gelmeye başladı. Artık dinleyemiyorum. Bir arkadaşım İbrahim’i rüyasında görüyor. Arkadaşıma diyor ki, “Filiz’e söyleyin ağlamasın. Benim şarkılarımı dinlemesin. O üzülünce kahroluyorum.” Bir daha şarkılarını dinleyemedim, ağlamamak için.

ARAMIZA BAŞKA KADIN GİRMEDİ

Hiç kıskanır mıydınız, başka bir kadın olabilir mi diye?


Hayır, hiç kıskanmadım. Hiçbir zaman güvenimi sarsmadı. Öyle bir şey olsaydı evli kalamazdım. Aramıza asla başka kadın girmedi. Benden öncesini bilmem ama benden sonra tek bir kadının gözüne bakmadı.

İbrahim Bey komadayken yeni doğum yapmıştınız, neler yaşadınız?

Çok zordu. Ben hiç yanına giremedim. Bir kez zorladılar, girdim. Eline dokundum buz gibiydi. O gün kaybedeceğimi anladım. Son gün görümcem bebeğimizin kıyafetini götürdü, ona koklattı, o gece de yaşamını yitirdi.

Bebek büyürken “Anne” diyecek ama ‘baba’ kelimesi ne olacak, zor değil mi?

Onu düşünüyorum ben de. Çok zor bir durum. Allah bana kuvvet verdiği sürece eksikliğini hissettirmeyeceğim. İbrahim’in sevenleri de sağ olsunlar her zaman dua ediyorlar. Bir sürü insana fayda sağlamış, benim bile haberim olmamış. Kimine ev almış, kimine burs vermiş ama bu yardımları bırakın milletin gözüne sokmayı bana bile anlatmadı. Başka şehirlerden gelenler bile vardı cenazeye, bize büyük yardımlar etti diyerek. Hayranları hâlâ mesaj gönderiyor, ağlıyor. Ne mutlu bana ki İbrahim gibi bir insanın eşi olmuşum.

İbrahim Erkal bir dönem efsaneydi. Dizileri, filmleri, albümleri... Ama son zamanlarda eski popülerliği kalmamıştı. Mutsuz muydu?

Mutsuzluktan ziyade yorgundu. Koşturmaktan yorulmuştu. Bir nevi işi değil bizi tercih etmişti. Yoğun çalışmayı bırakmıştı. Haftada bir gün Maltepe’de bir restoranda çıkıyordu. Onun dışında konserleri oluyordu ama fazla reklam yapmıyordu. Konserlerine magazin götürmüyordu. Popülerliğini hiç yitirmedi. Bir sanatçı en çok hayranlarını kaybettiğinde yıkılır. Hayranları onu hiç bırakmadı. Eski şarkıları bile bugün hâlâ dillerde. Yazmayı severdi. Gece uykusundan uyanıp şarkı yazardı. Ayrıca hiçbir sanatçı arkadaşıyla ters düştüğünü görmedim. İzzet Yıldızhan da sürekli yanımızda olmuştur, aile dostumuzdur.

Onun dışında var mıydı sanatçı dostu?

Ben pek tanımazdım. Ama bir çok sanatçı dostu aradı. Hayatımda hiç medya önünde olmayı sevmedim. Zaten bu da ilk ve son röportajım.

Türkiye çok sevdiği bir sanatçıyı kaybetti. Cenazesinde o sevgiyi hissetiniz mi?

Hiçbir şey göremedim, acımdan. Rahatsızlandım eve gittim.

ALKOLİK OLDUĞU ÇİRKİN BİR İFTİRA

Alkol problemi vardı, o yüzden bu kadar erken gitti deniliyor...


Bu çok çirkin bir iftira. Elbette içerdi ama dozunda. Alkolik olsa eve, bize zararı olurdu, evli kalamazdım. İnsanlar konuşurken çocuklarını da mı düşünmüyor? Bu iftirayı atanlar nasıl yaşadığına değil nasıl uğurlandığına baksınlar. Çok iyi yaşamış ki milyonlar uğurladı.

İbrahim Erkal'ın eşi aylar sonra konuştu!

Maddi anlamda herhangi bir zorluk yaşıyor musunuz?

Yaşamıyorum. Ailemden dolayı maddi bir ihtiyacım yok. İbrahim kendine mal biriktirmedi ama insan biriktirmiş. Parayı, para biriktirmeyi sevmiyordu. Maneviyat daha önemli benim için. İnsanlar arasınlar, sorsunlar yeter.

Sanatçı eşiydiniz. Sanatçı annesi de olmak ister misiniz?

Çocuklarıma meslek konusunda karışmam. Ama babaları onların sanatla ilgilenmesini çok istiyordu. Zaten oğlum lavta, kızım piyano ve keman çalıyor. Maltepe Müzik ve Eğitim Vakfı’mızda eğitim alıyorlar.

Çocuklarına en büyük mirası neydi sizce?

Besteleri en büyük mirası... Yeni projeleri de vardı. İbrahim Erkal klasiklerini farklı sanatçılara okutacaktı. Ama bunu ben yapacağım. Biraz zaman geçsin. Yazdığı sanatçılarla görüşeceğim. Sadece o istediği için... Para beklentim yok.

ŞARKICIDAN KOCA OLMAZ DEDİLER

Her evli çiftin bir tanışma ve aşk öyküsü vardır. Sizinki nasıldı?


Tanışmamız ve sonrası çok ani gelişti. Büyükçekmece’de ablamın komşusuydu. Evlerine girip çıkıyordum ama “Abi” diyordum. 35 yaşındaydı. Ben de 20’li yaşlarda... Aramızda bir şey yoktu. Aklımın ucundan geçmezdi zaten. Annesi, “Oğlum 35 yaşına geldin, artık evlen” deyip durdukça, annesine beni gösteriyor. “Filiz nasıl bir insan?” diye sorunca annesi de, “Sen gülmüyorsun, o gülüyor, senin yanına yakışır” diyor. Bir anda yakınlaştık. Olaylar gelişti. Üç ay içinde nişanlandık ve evlendik. Davetiye bile hazırlayamadık, milleti telefon mesajıyla, faksla düğüne çağırdık. Kayınvalidem ve kayınpederim beni çok severler, ben de onları. Anne-baba gibidirler benim için.

Aşk değil de mantık evliliği olmuş sanki?

Aksine büyük bir aşk! Bir gün olsun beni görmeden duramazdı, ben de onu... Programdan çıkınca bizim eve uğrardı. Sanatçı olduğu için, doğal olarak ilk başta korktum. Babam da istemedi, “Bunlar eve barka girmez, bir yığın kadın girer hayatlarına” dedi. Ama öyle olmadı. Aşkımız çok büyüktü.

Şarkılarında da hep aşk vardı zaten. Peki sizin için şarkı yazdı mı?

Evet. ‘Ömrüm’ şarkısını bana yazdı. Geldi dedi ki, “Sana öyle bir şarkı yaptım ki ‘Canısılar’ falan hikaye. Hiçbir şey bunun gibi değil. Bütün Türkiye duyacak” dedi. Gerçekten de öyle oldu. Ömrüydük birbirimizin ama ömrü uzun sürmedi.

İÇİME DOĞDU GİTME DEDİM

O güne dair neler hatırlıyorsunuz?


Sürekli güzel sözler söylüyordu. Meğer son sözleriymiş. Sürekli helalleşir gibi sarılıp öperek hepimizle vedalaşmış aslında. 14 sene boyunca asla “Gitme” lafı çıkmamıştır ağzımdan. O gün uzandı, “Tansiyonum yüksek” dedi. Kendini iyi hissedince de dışarı çıkmak istedi. “Arkadaşlarımla hava alayım” deyince, “Gitme” dedim ilk defa. Üzerime bir sıkıntı çöktü. Elim kolum tutmadı. Bebeğim bile o gün bir başka ağlıyordu, susturamadım. 

Sonra ne oldu peki?

Sabah 2 gibi komşumuzun kızı rahatsızlanıyor, hastaneye götürürken otoparka indiğinde İbrahim’i baygın halde yatarken görüyor tesadüfen. Güvenliğe haber veriyor Düşünün gece 12’de girmiş ve iki saat orada kalmış. Çok korkunç. Sonra güvenlik haber veriyor ve hastaneye götürülüyor. Günlerce bekledik güzel haber almak için ama olmadı. Benim zaten içime onu kaybedeceğim doğmuştu. Kırk günlük bebeğim ve loğusa halimle dünyamı kaybettim o gün.

BABAM 'KEŞKE BEN ÖLSEYDİM' DEDİ

Adını yaşatmak için bir girişimde bulunacak mısınız?


Bir okul ve kütüphane açacağız İbrahim adına. Adını her zaman yaşatacağım. Zaten hep o varmış gibi yaşıyorum. Bana ölmüş gibi gelmiyor. Sanki konserdeymiş de dönecek gibi hissediyorum.

Daha çok gençsiniz, hayat devam ediyor...

Kalbimde ondan başkası olmayacak. O bana üç emanet bıraktı. Bundan sonra başka biri giremez hayatıma, asla evlenmem. Ona ihanet sayarım. Tekrar dünyaya gelsem yine onunla evlenmek isterim. Ailem bu evliliğe başta karşı çıkmıştı ama pişman oldular. Hepsi de İbrahim’i çok severdi. Babam dedi ki, “Keşke ben ölseydim de İbrahim ölmeseydi."
Konular Röportaj