İlhan Kesici: "Patinaj hali bitti, aşağı doğru iniyor"

CHP İstanbul Milletvekili İlhan Kesici, Genel Kurul’da 2017 bütçesi üzerine konuştu.

İlhan Kesici: "Patinaj hali bitti, aşağı doğru iniyor"
GERÇEKGÜNDEM'in haberine göre İlhan Kesici: “Türkiye Cumhuriyeti devleti şudur: 200 yıllık, 1700'den itibaren yenilmişliğimize, geri kalmışlığımıza, itilip kakılmışlığımıza karşı çare olarak, yüz sene kafa patlatarak ancak bulabildiğimiz merhemin adıdır.”

CHP İstanbul Milletvekili İlhan Kesici 2017 yılı bütçesine üzerine yaptığı konuşmada AKP’nin çöken ekonomi efsanelerini sıralayarak 2003 ve 2016 yılları arasındaki ekonomik performansı değerlendirdi. İstanbul Milletvekili Kesici, CHP gurubu olarak bütçeye ret oyu vereceklerini açıkladı.

-KESİCİ TABLOLARLA ANLATTI-

CHP Grubu adına konuşan İstanbul Milletvekili İlhan Kesici, hazırladığı tablolarla bütçeyi anlatarak özetle şunları ifade etti:

“Uluslararası organizasyonlar son beş senedir Türkiye'yi en kırılgan 5 ülke içerisinde nitelendiriyorlar. Son üç senede de bu, 5'ten aşağıya doğru indi, en kırılgan 3 ülkeden birisi, hatta bazı şeylere göre de 1'incisi olarak tavsif ediliyor. Bütün bunlar ciddi olaylardır. Şimdi, bunların üstüne bir de içinde bulunduğumuz hâl var; ilan edilmiş olan OHAL var, Sayın Cumhurbaşkanımızın telaffuz ettiği, henüz ne şekil alacağını bilmediğimiz bir de seferberlik hâli var. Bütün bunları topladığımız zaman, Türkiye'nin ne kadar ciddi bir durumla karşı karşıya olduğu net olarak anlaşılır. Bütün bunların sonucunda ne oluyor? Özellikle iktidar partisi yöneticilerinin ve Hükûmetimizin inanmalarını istiyorum ki çok ağır bir karamsarlık hâkim Türkiye'nin üstünde.

Ekonomik performansı 4 efsaneyle tavsif ediyorlardı. Bir: "Türkiye'yi ekonomik büyüklük itibarıyla dünyanın 17'nci büyük ekonomisi yaptık.” İki: "Türkiye millî gelirini 4'e katladık.” Üç: " Türkiye'de kişi başına düşen millî geliri 4'e katladık." Dört: "IMF'ye olan borcu sıfırladık. Son on yıl süzme bal AK Parti dönemidir. 2007'den itibaren bütün Türk devleti neredeyse AK PARTİ'nin elinde olmuştur. Yani Cumhurbaşkanı AK Parti , Başbakan AK Parti , Meclis Başkanı AK Parti , arkamızdaki Bakanlar Kurulu AK Parti , Meclisin çoğunluğu AK Parti , neredeyse bütün büyükşehir belediye başkanlıkları vesaire AK Parti , tam süzme bal AK Parti dönemi denilebilir. Bu on yılın ortalama her yıl üst üste büyüme hızı yüzde 3,3. Bu çok zayıf bir büyüme hızıdır.

Bizim çok partili düzene geçtiğimiz 1946 yılından 2002 yılına yani AK PARTİ iktidara gelinceye kadar ki elli yedi yıllık bir dönem var. Bu elli yedi yıllık dönemin içinde İkinci Dünya Savaşı'nın olumsuz etkileri devam ediyor; 1960 ihtilali, 1971 darbesi, 1980 ihtilali; 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı, bu münasebetle Türkiye'ye konulmuş olan ekonomik ambargo; petrolün varilinin 1970'lerde 1 dolar, 1980'lerde 36 dolar, daha yukarıya doğru 100 dolar olduğu, 1 dolardan 100 dolara çıktığı bir dönem; 1994 krizi, 2001 sizin mevcudiyet sebebiniz, daha doğrusu, AK Parti'nin -ben öyle bakıyorum- neredeyse bir anlamda mevcudiyet sebebi olan 2001 krizi filan da bütün bunlar bunun içinde; 5 partili koalisyonlar, 6 partili koalisyonlar da var. Bütün bunların arasında ortalama büyüme hızı yüzde 5,1. Yani, dünyanın en iyi dönemlerinde "Böyle uçurduk. 4 tane büyük efsane yarattık." vesaire filan denilen dönemde 3,1 ama şu saydığım bütün bir spektrum içindeki büyüme hızı yüzde 5,1.

-“PATİNAJ HÂLİ DE BİTTİ, AŞAĞI DOĞRU İNMEYE BAŞLIYOR”-

Artık, patinaj hâli de bitti, aşağı doğru inmeye başlıyor. Mevcut AK PARTİ yönetimi, ilgilileri, Bakanlar Kurulumuz, bürokrasimiz artık tıkanmış hâldedir. Şimdi bu on dört senenin toplamında biz aşağı yukarı 2,4 trilyon dolar ithalat yapmışız, olabilir. 1,6 trilyon dolar ihracat yapmışız ama bizi ilgilendirecek olan bölümü 773 milyar dolar dış ticaret açığı vermişiz.

Borçlara ne ödemişiz? Faiz. Bu faizin tutarı ne kadar 433 milyar dolar. Çok büyük.

-“ON DÖRT SENEDE 100 TANE ATATÜRK BARAJINI FAİZ OLARAK ÖDEMİŞİZ DEMEK”-

Bu 433 milyar doları bir şeyle benzetmek istiyorum ,bizim en iftihar projelerimizden bir tanesi Atatürk Barajı'ydı. Atatürk Barajı yapıldığı yıllardaki maliyeti 2,5 milyar dolar filan civarındaydı. Şimdiki dolar fiyatlarıyla 4 milyar dolar civarında olsun hatta 4,3 olsun bir çarpma bölme yapacağım, o hesaba uygun düşsün filan diye o 100 tane Atatürk Barajı eder. Yani biz on dört senede 100 tane Atatürk Barajını faiz olarak ödemişiz demek.

Anayasa bahsine de girecektim fakat yarın bütün milletvekilleri ve Parti Meclisi üyelerimiz anayasa tartışmaları münasebeti nedeniyle toplanıyoruz.

66 sene önce dünyada ancak 8-10 tane demokratik ülke filan varken biz parti genel başkanlığı ile cumhurbaşkanlığını ayırıyoruz. Şimdi geldik 21. Yüzyıl birinci çeyrek neredeyse bitiyor.

Cumhurbaşkanımız gelip parti genel başkanı da olmak için ayrıca neler ediyor neler ediyor.

Sayın Cumhurbaşkanımız da alınmasın. Alınsın diye söylemiyorum. Allah korusun, bir emrihak vaki olsa, olur mu, olur emrihak. Emrihak vaki olsa. Bu Cumhurbaşkanlığı, başbakanlığa, anayasaya sahip çıkacak insan var mı şimdi bu aramızda, aramızda dediğim biz değil de AK Parti grubunun içerisinde. Vallahi yok. Olmaz yani. Vallahi demeyim, amenna. Bu sadece Sayın Cumhurbaşkanımızın ölçülerine göre tanzim edilmiş olan bir şey. Bu bakımdan henüz daha yol yakındır, her şey olup bitmiş değildir.

İçindeki hem rakamlar münasebetiyle hem Türkiye’nin içinde bulunduğu umutsuzluk ve karamsarlığa derde deva olarak görmediğimiz için ret oyu vereceğimizi beyan ediyorum.

1947 CHP Kurultayı

1947 yılında İsmet Paşa, hem parti Genel Başkanı hem de Cumhurbaşkanı. Bir Tüzük değişikliği yaptırıyor: "Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanı, Cumhurbaşkanı olduğu zaman parti Genel Başkanlığından ayrılır." Dikkat buyurunuz değerli arkadaşlar, sene 1947, dünyada böyle doğru dürüst demokrasi memokrasi yok, tek parti dönemi, Millî Şef, ne derseniz. O diyor ki o günkü hâliyle, 1947 yılında: "Parti Genel Başkanı, Cumhurbaşkanı olur ise parti Genel Başkanlığından ayrılır." E, ne yapacak? Parti, genel başkansız mı kalacak? Hayır, partiye bir genel başkan lazım, genel başkan vekili. Orada bir şey daha var; Cumhurbaşkanlığı dönemi bittikten sonra partiye gelmek isterse gelebilir ama o zamana kadar partiyi genel başkan vekili yönetir. Kim genel başkan vekili? Üç yıl mesela, 1950'ye kadar, zaten ondan sonra hepsi bitti; Hilmi Ural, Parti Genel Sekreteri Hilmi Ural.

646 tane delege katılmış bu seçime değerli milletvekilleri. Hilmi Ural'ın aldığı oy 328; Allah Allah, İsmet Paşa, Millî Şef, Cumhurbaşkanı bir insanı aday gösteriyor "Bu olsun parti genel başkan vekili" diye, delegelerin neredeyse yüzde 50'si ona oy vermiyor yani, değil mi? Buna da kimse bir şey demiyor ama.

“Türkiye Cumhuriyeti devleti yüz senelik merhemin adıdır”

14 Mayıs 1950 yılının sabahında Çankaya'daki köşkten, ondört sene Başbakanlık, on iki sene Cumhurbaşkanlığı, kurucu tek parti önderliğinden gelen İsmet Paşa, Hanımefendisinin elinden tutup koltuğunun altına çantasını koyup, başına fötrünü takıp gerçekten, böyle adım adım yürüyerek inen bir insan, inen bir Türk devlet büyüğü. Böyle bir hadise dünyada var mı? Yani tek parti yönetiminden, ister kurucu tek parti olsun, ister tek parti olsun, bütün dünya demokrasi tarihi için söylüyorum bunu. Bir kişinin burnu kanamadan, o genel seçimlerde bir tane hadise yarattırmadan tek parti rejiminden demokrasiye geçişi bu kadar asil, bu kadar vakur, bu kadar düzgün teslim etmiş, dünyada, Türkiye'de değil dünyada bir tane devlet görebiliyor musunuz? Bu ne zaman oluyor? Altmış altı sene önce ya, altmış altı sene önce dünyada ancak 8-10 tane demokratik ülke falan var iken biz parti genel başkanlığı ile Cumhurbaşkanlığını ayırıyoruz. Şimdi geldik 21'inci yüzyıla, birinci çeyrek neredeyse bitiyor; bir Cumhurbaşkanımız gelip parti genel başkanı da olmak için ayrıca neler ediyor, neler ediyor yani, değil mi?

Ben, buradan, Türk milliyetçiliğini temsil eden arkadaşlarımıza da ayrıca arz etmek istiyorum: Bu, Türklüğün, Türk milletinin, Türk devletinin, Türk devlet yapısının bütün dünya demokrasisine de bir armağanı olmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti devleti şudur: 200 yıllık, 1700'den itibaren yenilmişliğimize, geri kalmışlığımıza, itilip kakılmışlığımıza karşı çare olarak, yüz sene kafa patlatarak ancak bulabildiğimiz merhemin adıdır."

İLHAN KESİCİ'NİN 1 SAATLİK KONUŞMASININ TAMAMINI BURAYA TIKLAYARAK İZLEYEBİLİRSİNİZ (VİDEO)