İsmail Hakkı: "Sektör kör bir kuyuda debeleniyor"

İsmail Hakkı'nın Akşam'da yayınlanan röportajı...

- Dizide Hamza karakterini canlandırıyorsunuz. Hamza nasıl bir karakter?

Hamza şekilde görüldüğü üzere iri kıyım bir reis. Aslında espritüel bir kişiliğe sahip ancak Ömer’le içinde bulundukları durumdan, karşı karşıya kaldıkları kötü insanlar ve olaylardan dolayı hayli öfkeli bir karakter. Yumrukla değil tokatla barışık, yabancıyı değil yerliyi seven, ailesine düşkün ancak karısının tavırlarından mustarip, Ömer’i ve etrafını çok sevip onları kollayan, tabiri caizse üzerlerine titreyen bir adam. Güçlü kuvvetli, vurduğu yerden ses getiren bir savaşçı. Olayları her ne kadar irdelemiyor görünse de aslında olan bitene duyarlı biri.

- Ömer ve Hamza arasında ölümüne bir dostluk var. Hâlâ böyle dostluklar var mı sizce?

Muhakkak var. Olmalı da zaten. Yoksa hayat çekilir mi? Dost, yoldaş, yaren çok önemlidir. Onlarsız yol çekilmez. Yavan olur, meşakkatli olur, sıkıcı olur.

- Dostluk demişken, sette nasıl bir hava hakim?

Sette gayet güzel, dostane ve samimi bir çalışma ortamı var. İnsanlar her ne kadar yorgun olsalar da -zira Cesur Yürek son derece ağır bir iş- birbirleriyle sohbete, şakalaşmaya ve gülümsemeye vakit ayırabiliyorlar. Bunca sert ve yoğun çalışma şartlarına rağmen bu pozitif alışverişi sağlamak gerçekten çok zor bir iş. Ama şükürler olsun biz gayet keyifliyiz.

EMEKÇİ İNSANLAR FAZLA ÇALIŞIYOR

- Dizi sektörünün gidişatını nasıl değerlendiriyorsunuz? Uzun yayın süreleri, çok sayıda proje?

Sektör kör bir kuyuda debelenmekte bana kalırsa. Çok sayıda proje yapılması sıkıntı olmamakla beraber dizi sürelerinin 3 saat civarı olması beraberinde ciddi problemler getiriyor. Öncelikle emekçi insanlar aşırı fazla çalışıyor, az dinleniyor. 4-5 günde bu süreyi tutturmaya çalışmak bir ekipte tepeden tırnağa herkes için büyük bir sorun. Konsantrasyon dağılıyor, motivasyon düşüyor, sağlık sorunları yer yer kendini gösteriyor. İzleyici de ana haber bültenlerinden sonra tercih ettikleri dizileri en az 3,5 - 4 saat izlemek suretiyle tembel, hantal bir yapıya bürünüyor. 4 saat çok uzun bir süre malumunuz. Bu iş verimliliği baltalar bir hâl alıyor.

- 15 Temmuz’da hiç yaşamamış olmayı dilediğimiz şeyler yaşadık. Siz de o gece sokaklardaydınız. O gece neler yaşandığını sizin  ağzınızdan da dinleyebilir miyiz?

İnsanlar etnik ve siyasi yapıları düşünmeden sokaklara akın ettiler o gece. Çünkü dışarıdan beslenen hainler insanımızın demokratik haklarını gasp etmek, ülkeyi kaos ve karmaşaya, ardından da anarşiye sürüklemek istiyorlardı. Aziz ve necip milletimiz buna izin veremezdi, nitekim vermedi de. Tamamıyla bu halka ait olan savaş araç ve gereçleri şerefli Türk Silahlı Kuvvetleri’nin içine yuvalanmış bir grup hain tarafından çalındı o gece ve insanlarımızı katlettiler. Buna rağmen millet kazandı. Bu kaos ortamından yararlanıp Türkiye’yi parçalamak isteyen güç odakları istediklerini elde edemediler. Bu, bize yönelik düzenlenmiş ilk Haçlı seferi olmadığı gibi, sonuncu da değildi. Düşman uyanık. A ve B planı yaparak bırakmıyor. Z ye kadar planlıyorlar yaptıkları yahut teşvik ettikleri bölücü operasyonları..

BİRLİK İÇERİSİNDE OLMALIYIZ

- Maalesef son dönemde ülkemizde yaşanan talihsiz olaylar var. Sizin bu konudaki duygu ve düşünceleriniz neler? Bu yaşananların 15 Temmuz’la bir bağlantısı olduğunu düşünüyor musunuz?

Kesinlikle çok ciddi bir bağ var aralarında. Ülkemizin ve milletimizin şu an yürüttüğü seferberlik, dışarıdan bize yönelik yapılan ve ardı arkası kesilmeyen saldırılar da bunu ispatlar nitelikte. Birlikte olduğumuz ve fitneye geçit vermediğimiz sürece güçlü kalırız. Aksi halde durum vahim şahsi kanaatim.

- Peki yeni bir proje var mı?

Bosnalı yönetmen Aida Begic’in Urfa’da çekimlerine başladığı, yetimleri ve onların dünyalarını değişik bir bakış açısıyla anlatan bir sinema filmi var. Bir aksilik olmazsa Şubat ayında benim de konuk oyuncu olarak heyecanla yer alacağım bir proje. Görüşmeler var çeşitli projelerle ilgili.