Marmara'da 'büyük deprem'in olasılığı!..

Nepal'in başkenti Katmandu yakınlarında 25 Nisan'da yaşanan ve 6 bini aşkın insanın hayatını kaybetmesine yol açan depremden sonra, her deprem sonrasında olduğu gibi konu yine gündemin başköşesine oturdu.

Marmara'da 'büyük deprem'in olasılığı!..
Akşam'dan Arzu Akyol'un haberi... Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Ulusal Deprem İzleme Merkezi (UDİM) Müdür Yardımcısı Jeofizik Yüksek Mühendisi Dr. Kıvanç Kekovalı, Nepal depreminin düşündürdüklerini ve korkulu rüyamız Marmara fayını anlattı.

EN SON 1934’TE OLMUŞTU

25 Nisan 2015 tarihinde saat 06.11’de merkezi Nepal olan 7,8 büyüklüğünde çok şiddetli bir deprem meydana geldi. Depremin dış merkezine en yakın yerleşim birimlerine olan uzaklıkları Bidur’a 57 km., Bharatpur’a 76 km., Katmandu’ya 80 km, Patna’ya 298 km.’ydi. Nepal’de böyle yıkıcı hasarlar bırakan son depremler 1833 ve 1934 yıllarında meydana gelmişti ve 1833 depremi literatüre Büyük Nepal Depremi olarak geçmişti.

Bu depremlerde yaklaşık 200-300 km. uzunluğunda bir bindirme fayı kırılmıştı. 1833 ve 1934 depremlerinde de yaşandığı gibi bu depremin de heyelanları ve sıvılaşmaları tetiklemiş olabileceği düşünülüyor. Bunlar da ayrıca hasar ve can kaybının artmasına sebep oluyor. Türkiye’de Nepal depremi büyüklüğünde olan en etkili deprem 1939 yılında 7.9 büyüklüğünde  Erzincan’da meydana gelmiş depremdir. Bu depremde yaklaşık 32 bin 968 vatandaşımız hayatını kaybetmişti.

Nepal depreminin faylanma mekanizması bölgede sıkışma tektoniğine bağlı bindirme kaynaklı bir fayın etkisiyle meydana geldiğini gösteriyor. Marmara Denizi ise doğrultu atımlı bir faylanma gösteren “Kuzey Anadolu Fay Zonu”nun egemen olduğu tektonik bir rejimin ektisi altında. Bu deprem Kuzey Anadolu Fayı’nın yarattığı sismik tehlikenin yaklaşık 2 katı bir büyüklüğe karşılık geliyor.

MARMARA DÜNYANIN EN İYİ İZLENEN İÇ DENİZİ

1999 depremleri sonrası özellikle Marmara Denizi içinden geçen fayların karakteristikleri ve özelliklerinin daha iyi ortaya konulabilmesi amacıyla deniz tabanına da deprem izleme sistemleri konuşlandırılmaya başlandı. Bu bağlamda özellikle 2004 yılı sonrasında gerek karada, gerekse denizde deprem izleme ağının kapasitesi son derece geliştirildi. Bugün Marmara Denizi dünyanın en iyi izlenen iç denizi haline geldi.

İSTANBUL KENT MERKEZİNDEN FAY HATTINA EN YAKIN NOKTA 8-9 KM MESAFEDE

Marmara’da iki ana fay hattı bulunuyor. Birincisi İzmit Körfezi’nden Adalar’ın güneyinden Saros’a uzanan hat, diğer kol ise İznik gölünün güneyinden, Gemlik Körfezi’ne doğru uzanan ve buradan güneybatı yönüne giden fay hattı. İstanbul için olası büyük deprem riskini son olarak 1766’da kırılan kuzeydeki fay oluşturuyor. Üç parçalı bu fay tek bir parça olarak kırıldığı takdirde 7 büyüklüğünün üzerinde bir deprem üretme potansiyeline sahiptir. İstatistiksel olasılık hesaplarına göre Marmara Denizi’nde 7 veya daha büyük manyitüdlü bir depremin yıllık olma olasılığı yüzde 2, 30 yıl içinde olma olasılığı yüzde 60 olarak belirlenmiştir. Dünyada benzer yüksek deprem ihtimalini paylaşan diğer iki kent Tokyo ve San Francisco’dur. İstanbul kent merkezinden fay hattına en yakın nokta 8-9 km mesafede bulunuyor. İstanbul’da 1,1 milyon yapı stoku olduğu biliniyor. Geçmiş depremlerde yapılan istatistiki çalışmalar sonucunda ağır hasarlı bir binadan ortalama 1 can kaybı 4 yaralı çıkartılıyor. İstatistiki verilere baktığımızda örneğin 7,2’lik olası bir depremde kentteki binaların yüzde 3’ünde çökme tehlikesi bulunuyor. Bu oransal değerlerin geçmiş yıllardaki istatiki verilerin sonucu olarak belirlenmiştir. Ağır bina hasarlarının daha çok nüfusun yoğun olduğu şehrin güneybatı kısmında yer alan Eminönü, Fatih, Zeytinburnu, Bakırköy, Bahçelievler, Küçükçekmece’nin güneyi ve Avcılar’da yoğunlaşması bekleniyor. Kısmen daha az hasar alacak bölgelerse Kadıköy, Maltepe ve Kartal gibi Asya yakasının güney kıyıları boyunca uzanan ilçeler.

HER AN HAZIRLIKLI OLMAK GEREKİR

Depremler son derece karmaşık bir doğal süreç sonucunda oluşur ve bugünkü bilgiler ışığında depremin oluş zamanının kestirimi konusunda güvenilir bir tahmin yürütmek mümkün değil. Bu yüzden Türkiye gibi depremselliği yüksek bir coğrafyada her an hazırlıklı olmak gerekir. Toplumu oluşturan bireylerin deprem bilinci yüksek bireyler haline gelebilmesini ve depreme dayanıklı binalarda oturmasını sağlamak önemli. Kamuya düşen görevse deprem bilincinin arttırılmasına yönelik tedbirlerin zaman kaybetmeden alınması, özellikle hastane, okul ve kamu binaları olmak üzere tüm yapı ve konutların depreme dayanıklı olarak inşa edilmelerini sağlamak ve bu konuda taviz vermemektir. Özellikle olası bir depremin yol açacağı zararların en aza indirilmesi yönünde kentsel dönüşüm projelerinin bölgelerde yaşayanların ihtiyaçları  göz önüne alınarak  belirlenmesine çalışılmalıdır.