Mevlüt Çavuşoğlu'ndan Avrupa'ya 'idam' tepkisi

Fransa’nın Strasbourg kentindeki Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde (AKPM) konuşan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Türkiye’deki idam tartışmaları üzerine AB’den tepki gelmesini eleştirdi.

Mevlüt Çavuşoğlu'ndan Avrupa'ya 'idam' tepkisi
Hürriyet'te yer alan habere göre Çavuşoğlu, “Eşimi ben ikna ettim idam cezasının kötü olduğuna dair. Kızım da burada İrem arkamda oturuyor. Burada stajyerdi. Kızım buradaydı darbe girişimi olduğunda, iki gün sonra dönecekti ve geldi. Eşim ertesi gün beni tehdit etti. Dedi ki, ‘İdam cezası konusunda senin konumunu biliyorum ama bu sefer karşı çıkarsan senle ilişkilerimi gözden geçiririm’. Ben hiçbir şey söylemedim çünkü o anda tepki versem onun da tepkisi farklı olacak. 23 yıllık evliyiz ilk defa eşim beni tehdit ediyor. Ben bekledim 15 gün sonra Alanya’da güzel bir ortamda eşime anlattım değişik boyutlarıyla yüzde seksen ikna edebildim. Bu kolay bir süreç değil" dedi.

FETÖ unsurlarının devlet içinden temizlenmesi için tedbirler aldıklarını kaydeden Bakan Çavuşoğlu, ""FETÖ unsurlarının başta devlet kurumları olmak üzere sızdıkları yerden süratle temizlenmesi için ne gerekiyorsa yapmalıyız ve yapıyoruz. Bu mücadeleyi yürütürken hukuk devleti sınırları içinde hareket ediyoruz. Başta Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi olmak üzere uluslararası yükümlülüklerimizle uyumlu şekilde hareket ediyoruz" dedi.

Bu tedbirlerin hukuk kuralları içerisinde alındığını kaydeden Çavuşoğlu şunları söyledi:

"FETÖ unsurlarının başta devlet kurumları olmak üzere sızdıkları yerden süratle temizlenmesi için ne gerekiyorsa yapmalıyız ve yapıyoruz. Bu mücadeleyi yürütürken hukuk devleti sınırları içinde hareket ediyoruz. Başta Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi olmak üzere, uluslararası yükümlülüklerimizle uyumlu şekilde hareket ediyoruz."

Bakan soru cevap kısmında şunları söyledi:

AB İLE İMZALANAN 3 ANLAŞMA BİRLİKTE UYGULANMALI

"Avrupa Birliği’ne bir öneride bulunduk. Sonuçta 18 Martta bir anlaşma imzaladık. Bu anlaşma bu zamana kadar başarılı bir şekilde uygulanıyor. Yunanistan’ın bize iade etmek istediği tüm göçmenleri hiç ayrım yapmaksızın Afganistanlı da var Pakistanlı da var. Afrikalı var. Başka ülkelerden de var. Geri alıyoruz, bunun dışında birebir formülü de işliyor. Almanya’nın Merkel’in bire bir ön ayak olduğu bir konu ve bu da başarılı bir şekilde uygulanıyor. Fakat biz AB ile 3 tane anlaşma imzaladık. 18 Martta da bunu tebliğ ettik, birbiriyle bağlantılı üçü birden uygulanmalı. Batış anlaşması, geri kabul anlaşması, Yunanistan’la bizim geri kabul anlaşmamız var. Başarılı bir şekilde uyguluyoruz. İkili anlaşmadan dolayı binden fazla kaçak göçmeni biz Türkiye’ye aldık, Mart ayından beri. AB ile de bir anlaşmamız var. Bir de vize serbestisi. Biz diyoruz ki vize serbestisi için şartları yerine getirdik, getiriyoruz. Bir tane terörle ilgili konu var onu da Avrupa Konseyi’ne bırakalım dedik. Geri kalan 72 kriterden 4’ünü de yerine getirme konusunda anlaştık. Bir yol haritası üzerinde anlaşalım, bu 3 anlaşmayı da uygulayalım hepimizin yararına. AB derse ki benim yararıma olan, göç anlaşmasını uygulayalım, diğerlerini uygulamayalım o zaman bu haksızlık olur. Biz diyoruz ki ya 3’ünü de onaylayalım, ya 3’ünü de bir kenara bırakmamız lazım bu tehdit değil anlaşmanın kendisi. "

15 Temmuz darbe girişimini AKPM’ye anlatan Çavuşoğlu şunları kaydetti:

"Bunun en kanlı örneğini 15 Temmuz gecesi yaşadık. O gece hepimiz için güzel bir yaz akşamının başlangıcıydı gece bir darbe girişimi yaşanacağını kimse aklına bile getirmezdi. Ama Fetullahçı Terör Örgütü üyeleri hain darbe girişimiyle anayasal düzenimizi, tüm seçilmiş makamlarımızı, demokratik kurumlarımızı hedef aldı. Cumhurbaşkanımızı ve hükümetimizi devirmeye kalktılar. Cumhurbaşkanını, Başbakanı ve hepimizi öldürmek istediler. Savaş uçakları meclisimizi bombaladı. Teröristler başarılı olsaydı bugün aramızda olan Türk delegasyonu üyesi milletvekillerimizin hiçbirisi bugün burada olmayacaktı. Türk halkı tanklarla ezildi, kurşunlandı, bombalandı, katledildi. Ama cesur halkımız bir destan yazarak darbe girişimine ’dur’ dedi. Şehitlerimiz şükranla minnetle, rahmetle bir kere daha anıyoruz. Biz o gece bütün görüş farklılıklarımıza bir kenara bıraktık."

Bakan Çavuşoğlu konuşmasının devamında şunları söyledi:

"ELİMİZDE GÜLEN'LE İLGİLİ ÇOK SAYIDA DELİL VAR"

"Her şeyden önce Gülen kanlı bir terör örgütünün başıdır. Daha önce Türkiye’de değişik girişimlerin arkasında olmuştur. 17-25 Aralık yargıçların ve polislerin karıştığı darbe girişimi ve 2012’de terörü sonlandırmak için Oslo’da yapılan görüşmeleri önce kaydedip daha sonra sızdırıp ve o günkü başbakan bugünkü cumhurbaşkanı ve MİT müsteşarı hakkında yine yargıçlarını ve polisini kullanan bir örgüttür. En son arkasında olduğu yönettiği darbe girişiminin sonuçlarını gördük. FETÖ’nün yani Gülen’in bu darbe girişiminin arkasında olduğuna dair yüzlerce binlerce delillerimiz var. Düşünün Genelkurmay Başkanı esir alınıyor ve yanındaki en yakınındaki yardımcısı şöyle bir öneride bulunuyor. ‘Sizi kanaat önderimizle görüştürmek istiyorum.’ Genel Kurmay Başkanı soruyor. ‘Senin kanaat önderin kim?’ diye. ‘Fethullah Gülen’ diyor. Bu darbeyi imzalamasını istiyor. Sadece bu değil yakalanan eski generaller polisler ve diğerlerinin ifadelerine baktığınız zaman hepsi de darbeyi Gülen’in talimatıyla yaptıklarını ifade ediyorlar. Çok sayıda belge var. Gülen’in ABD’den iadesini istedik. Bu konuyla ilgili delilleri ABD’ye ilettik. Onlardan da uzmanlar geldi Ankara’ya. İlk delilleri ulaştırdık ve tutuklama talebinde bulunduk. Ortaya yeni yeni deliller çıkıyor. Darbe girişiminin arkasında FETÖ’nün olduğuna dair kimsenin şüphesi yok. Bizim elimizde çok sayıda delil var"

DOKUNULMAZLIKLAR KONUSU

"Dokunulmazlığın kaldırılması genel bir durum değildir. Kürsü dokunulmazlığı devam ediyor. Sadece o milletvekillerinin, hangi partiden olursa olsun, bugüne kadar karıştığı ya da iddia edildiği suçlandığı dosyalarla ilgili dokunulmazlıkları kalktı. Yargı süreci bu kişilerle ilgili devam edecek. Terör örgütüne silah taşımak milletvekilliği dokunulmazlığı kapsamında olmamalıdır. Teröre hizmet eden kişilerin yargılanması gerekiyor. Burada hiçbir ayrım yapılmadı. Venedik Komisyonu’nun görüşü soruldu. Bunu da dikkate almalıyız."

BAŞKANLIK SİSTEMİ

"Sizin ülkeniz Fransa’da Yarı Başkanlık sistemi var. Doğaldır Parlamento işliyor. Amerika’da Başkanlık Sistemi var bazı yerlerde Monarşi var. Ama hepsinde önemli olan nedir? İster başkanlık, yarı başkanlık tam parlamenter sistem demokrasinin işlemesidir, hukukun üstünlüğünün güçlenmesidir ve güçler ayrılığının tesis edilmesidir. Yani yasama, yürütme, yargı arasındaki güçler ayrılığının tesis edilmesidir. Böyle bir durumda elbette parlamentoların, halkın doğrudan seçtiği milletvekillerinin de demokrasi ve ülke yönetimi içinde çok önemli rolü olur, olmalıdır. Güçler ayrılığı da bunu gerektirir ayrıca denetim görevini de çok iyi yapabilir. Ben bugünkü sistemle özellikle yürütme ile parlamento arasında tam olarak güçler ayrılığının olduğunu da düşünmüyorum. Yasa tasarılarının çoğu bakanlardan geliyor. Hükümet üyeleri meclisten seçiliyor. Sistemde var ama uygulamada tam tesis edilmemiş. Venedik komisyonu başkanının güzel bir sözü var. Önemli olan balığın yüzebilmesidir. Sistemin ne olduğu değil, sistemin işleyebilmesidir. Her ülke kendi yönetim biçimini demokratik kurallar çerçevesinde belirleyebilir. Sonuçta biz her zaman önemli konularda halka gidiyoruz.. Referanduma gidiyoruz. Halkımız ne karar verirse onu da kabul etmek durumundayız."

"EŞİM BENİ TEHDİT ETTİ"

"Darbe girişimi olduktan bu kadar insan katledildikten sonra düşünün kendi askeriniz sizin vergilerinizle alınan silahları, F-16’larla meclisini bombalıyor. Kendi ülkenizdeki Cumhurbaşkanlığı Saraylarının Emniyet binalarının bombalandığını düşünün. Köprü üzerinde tanklar halkın üzerinden halkı ezip geçiyor. Tanktan ateş açılıyor. Böylesine bir travmayı atlatmak kolay bir şey değil. Bu herkesin gözü önünde oldu. Bu duygusallık içinde vatandaşlarımızın idam konusunda talepleri oldu. İdam konusunda talep geldiği zaman, biz isterdik ki herkesin Türkiye’ye gelip gerçek görüşümüzün ne olduğunu öğrenmenizi isterdik. Biz o zor zamanda bu konuyu tartışmak istemedik. Çünkü duygusallığın yüksek olduğu zaman aldığınız kararlar sağlıklı olmaz. Sağduyu hakim olduğu zaman bunu bir çok siyasi partiyle mecliste konuşursunuz. Demokraside halkın taleplerine tamamen kulak tıkamak doğru değil ama halkın bazı duygularını yönetmek ve doğruları da anlatmak siyasilerin de görevidir. Biz bunu yapmaya çalışırken maalesef Avrupa ülkelerinden, AB’den bize tehditler geldi, idam gelirse böyle yaparız asarız keseriz, sizi atarız. Halkın reaksiyonu daha fazla olmaya başladı. E sor. Arkadaşlarınız geldi söyledik. Ben şahsen söylüyorum, idam cezasına karşıyım. İdam cezasının doğru olmadığını Belarus dahil herkese anlatmaya çalıştık. Çin’den randevu talebinde bulundum ziyaret için. İdam cezasını gündeme getirecek diye randevu vermediler. Eşimi ben ikna ettim idam cezasının kötü olduğuna dair. Kızım da burada İrem arkamda oturuyor. Burada stajyerdi. Kızım buradaydı darbe girişimi olduğunda, iki gün sonra dönecekti ve geldi. Eşim ertesi gün beni tehdit etti. Dedi ki, ‘İdam cezası konusunda senin konumunu biliyorum ama bu sefer karşı çıkarsan senle ilişkilerimi gözden geçiririm’. Ben hiçbir şey söylemedim çünkü o anda tepki versem onun da tepkisi farklı olacak. 23 yıllık evliyiz ilk defa eşim beni tehdit ediyor. Ben bekledim 15 gün sonra Alanya’da güzel bir ortamda eşime anlattım değişik boyutlarıyla yüzde seksen ikna edebildim. Bu kolay bir süreç değil."

“OHAL KAÇINILMAZDI”

"OHAL’i getirmek istemedik ama bu kez kaçınılmazdı. 3 ay içinde süresinden önce tamamlayıp OHAL’i kaldırmayı planladık. Fakat öyle bir kompleks durum ki 3 ay bile yeterli olmadı. Şu ana kadar attığımız adımlar aldığımız tedbirler sonucunda bile tehditin ortadan kalktığına inanmıyor halkımız. Biz de öyle düşünüyoruz."