Nebahat Çehre'nin 'unutmak' istediği anılar

"Söz ister istemez Yılmaz Güney’e geliyor. 'Onunla yaşadıklarınızı bir kitapta anlatmayı düşünür müsünüz?' diye soruyorum. Kesin bir dille 'Hayır' diyor..."

Nebahat Çehre'nin 'unutmak' istediği anılar
Akşam'dan Mezin Dedeyi'nin röportajı..

Kara Para Aşk’tan karakteri sevmediğiniz için ayrıldığınızı açıkladınız. Nedensevmediniz Zerrin karakterini?

Çoğunlukla ‘anne’ karakteri geliyor bana. Tabii anne, teyze, hala oynayacağım ama Zerrin içi boş bir karakterdi. Birazcık set rahatsızlığı da hissettim. Nebahat Çehre öyle bir yerde ki ülke dışında da ülkede de bir çizgisi, bir duruşu var. Nebahat Çehre ismi bir projeyi tek başına da götürecek bir isim. Bu projede biraz ‘Biz kastı geniş tutalım; Nebahat Çehre ismini de kullanalım’ düşüncesi vardı. Fakat Nebahat Çehre için yazılmış bir şey yoktu. O nedenle bıraktım. Mesela Aşk-ı Memnu’nun başarısı evin çalışanlarına kadar herkesin bir hikâyesinin olmasıydı.

Peki, hep aynı tip kadınları oynamaktan sıkılmış olabilir misiniz?
Nebahat Çehre hep aynı rollerde oynamamalı. Bizi kalıplara hapsediyorlar. Hamurlaştırıp fındık kabuğuna sokuyorlar. Bizim yaşımızın kadınının hikâyesi yok mudur? Avrupa ve Amerikan sinemasına baktığınızda biz yaştaki kadının da hikâyesi oluyor, sizi alıp öyle bir götürüyor, öyle bir sürüklüyor ki… Bir aşk hikâyesi de yazılabilir… Aşk da olur,  acı bir hayat öyküsü de… Ben her kesimden kadını oynamışım bugüne kadar. 120 sinema filmi yaptım.

MERDİVEN SİLEN KADINI DA OYNARIM

Mesela hayat mücadelesi veren, merdiven silen bir kadın rolü de size yakışır mı?

Bunu yaşayan çok kadın olduğuna göre tabii ki oynarım ama bana “Böyle bir beklentin olmasın çünkü alternatifin yok.Sen bu karakterin kadınısın” diyorlar. Yani böyle bir şartlanma var.

Bugüne kadar oynadığınız roller içinde hayatımın rolü dediğiniz bir rol var mı?
Hiçbir oyuncu için ‘hayatımın rolü’ gibi bir şey olamaz; hep bir açlık vardır.

“Bundan sonra alışılmış rolleri kabul etmeyeceğim” diyor musunuz?
Etmezsem hiç dizi yapmamam gerekiyor. Başka bir rol gelmiyor çünkü.

ANNEM GÜÇLÜ BİR KADINDI

Anne-baba Laz. ‘Karadeniz ruhu’ var mı sizde de?

Karadeniz kadınları kuvvetlidir. Galiba Karadeniz erkeği de buna müsaade etmiş biraz. Onlar çalışmak için dışarı gider. Kadın da evini bekler, çekip çevirir. Her konuda evine sahip çıkar. Odunu sırtında taşır. Kadın erkek birbirlerine çok rahat espri yapar. Benim çocukluğum da çok güzel geçti.  Annem ayaklarının üzerinde duran bir kadındı. Anneannem, teyzelerim; kalabalık, mutlu, sahiplenen bir aileyiz. Karadeniz kadınları öyledir zaten.

Karadeniz yemeklerini bilir misiniz? Hamsi pilavına bayılırım ben…
Ben yapmam, annemler yapardı. Karalahana dolmasını çok seviyordum ama. Bak onu yaparım. Karadeniz’de öyle çok derin bir yemek kültürü yoktur. Bir Doğu gibi değildir.

Nasıl besleniyorsunuz?
Dengeli besleniyorum. Sebzemi de etimi de balığımı da yiyorum. Bazen deli gibi pasta da yiyorum.

Fiziğinize baktığımda "Dur" demeyi bildiğinizi görüyorum ama…
Bu aralar çalışmadığım için “Dur” diyemiyorum.

Ya spor?
Yapamıyorum maalesef. Zaten çok yoğun çalışıyorum. Çalışmadığım tek günüm kalıyor. Saçınızın boyanması, alışverişe çıkmanız lazım. Evde bazı işleri yapmanız lazım. Böyle bir koşuşturma içerisinde zor yani…

Uzun yıllardır hayat arkadaşınız da yok…
94’ten beri yok.

HAYATIMI DUYGUYLA YÜRÜTTÜM

Yalnız olmak sıkıntı veriyor mu?

Yok, hiç vermiyor. Tabii “Kimseyle olmayacağım” diye kesin bir tavrım yok. Biraz seçiciyim. Çok duygusalımdır ve hayatımda her şeyi duyguyla yürüttüm. Hayatımda olacak insanın kişiliğine hayran olmalıyım. Böyle bir insana rastlamadım. Tabii ki artık yaştan dolayı da dezavantajlı bir dönem.

15 yaşındayken ‘Türkiye güzeli’ seçilmişsiniz. Bu işlere girmek için erken bir yaş değil mi? Sizin kızınız olsa o yaşta  böyle bir organizasyona girmesine izin verir miydiniz?
Hayır, vermezdim. O dönemlerde yaşa falan bakmıyorlardı. Şimdi güzellerin 18 yaşını doldurmuş, iyi bir eğitim yapmış olması ve mutlaka bir yabancı dil bilmesi gerekiyor. Aksi takdirde çok sıkıntı çekiyorsunuz yurtdışında. Tercüman yanlış yönlendirebilir mesela. 15 yaşında çocuksun zaten. Yaşım küçük olduğu için “Siz güzelinizi çok genç göndermişsiniz; bir Avrupa güzellik yarışmasına daha gönderebilirsiniz” diyerek bana bir hak daha tanımışlardı. 1965 yılında Amerika’daki Dünya Güzellik Yarışması’na katıldım bu hakla.

Bu işlere bu kadar erken başlamak ne getirdi ne götürdü genç Nebahat’tan?
Bence öncelikle bir eğitim eksikliği oldu. Çok çabuk olgunlaşmadım fakat;  çocuksu tarafım kaldı yine. Mesela müsabakadan geldikten sonra bir mimarın yanında asistanlık yaptım. Çalıştım yani. Kraliçe olduğumun falan farkında değildim ki yani.

GENÇLİĞİMİN KEYFİNİ ÇIKARMAK İSTERDİM

“Şimdiki aklım olsaydı ….” Noktalı boşluğu hangi cümlelerle doldurursunuz?

Bir kere çok genç yaşta bütün bunları yaşamak istemezdim. Çocukluğumun keyfini sürmek isterdim. Bu arada mesleğime 20 sene ara verdim. Uzun bir araydı o.

Neden ara vermiştiniz?
Yeşilçam 70’li yıllarda değişime uğramıştı. Yeşilçam’dan bana zengin, şımarık kız rolleri geliyordu hep. Sonra sahneye çıktım. 

'Balatlı Arif'te mahalleli kızı ne güzel oynamışsınız…
Balatlı Arif, Yılmaz’la yaptığım filmlerden biriydi. 

O filmde kaç yaşındaydınız?
20-21 falan…

ÇOCUK YAPMAMAK BİLİNÇLİ BİR TERCİHTİ

Çocuk sahibi olmadığınız için pişman mısınız?

Hiç pişmanlık duymadım Mezin. O çok bilinçli bir tercihti benim için. Çocuk sevmiyor muyum? Hayır, deliriyorum ama mutlu, huzurlu ve sevgi içinde büyüyen çocuk daha sağlıklı oluyor. Ben üvey baba ile büyüdüm. İki fakülte bitirmiş, bilinçli biriydi fakat mutlu olmadım. Böyle olunca bu konuda tutucu oldum.

Size ‘Yılların eskitemediği  kadın’ diyorlar. Yıllar ne verdi Nebahat Çehre’ye? Fiziğinize iyi davrandığını görebiliyoruz, peki ruhunuza nasıl davrandı?
Çok güzel davrandı. Hep yapmak istediğimi yaptım. Hiçbir şekilde bir şeye zorlamadım kendimi. Eğer beni rahatsız eden biri ya da ortam varsa kaçtım. Zaten bende ‘star ışığı’ yok.

Şaşırtmayın beni; sizde mi yok!
Işık var belki ama ben star gibi yaşamam. Daha sakindir hayatım. İnsanlara sıcak yaklaşırım. Elimde üç-dört poşet varken yanımdaki arkadaşımın paketlerine yardım ederim. O bana yardım etmek istediğinde vermem. Her şeyini kendi halleden bir insanım. Beni mutsuz eden şeylerden kaçarım. Tabii ki zaman zaman enerjinizi alan insanlar olur etrafınızda ama mümkün olduğu kadar bunlardan kaçmakta fayda var. Çok parası olan bir insan değilim ama yardıma ihtiyacı olan herkesin yanında olurum. Nerede mutluysam oradayım. Eğer mutsuzsam, “Kalayım, iyi para kazanıyorum” demem. 

Parayla aranız iyi değil yani…
Paraya hiç değer vermedim ama kimseye de muhtaç olmadım.  Ailemden de hayatım boyunca hiç harçlık istemedim. 15 yaşından beri kendi ekmeğinizi kendiniz kazanıyorsunuz zaten Öyle sayılır.

ERKEKLER İLİŞKİDE TUTUCU KADINI SEVİYOR

“Erkekler tutucu kadını sever. Şimdiki kızlar hemen teslim oluyor” demişsiniz. Bu kadınlara haksızlık değil mi?
Ne olursa olsun, ufku ne kadar açık olursa olsun ilişkilerde tutuculuk seviyor erkekler. Ben de sahiplenen erkeği severim. İlişkide gizemi yaşatmak lazım. Bu olmadığı için şimdiki ilişkiler de romantizm de yok. Nâzım Hikmet, “Babamdan ileri, doğacak çocuğumdan geriyim” diyor. Tabii ki biz onlardan geriyiz.  Durum değişti ama bu değişim onları mutlu etti mi? Hayır. Niye ilişkiler bu kadar kısa zamanda bitiyor? Ben, flört ettiğimde evlilik teklifi almadığımı bilmem. Bugün kızım olsaydı, olgunlaşmadan, hayatı tanıtmadan sokağa çıkarmazdım.

Tutucu tarafınız devam ediyor yani…
Arkadaşlarımın oğullarından duyuyorum; kız arkadaşları teklif ediyor ‘sende kalacağım’ diye. Ya da anne baba evdeyken kız arkadaşı, oğlunun odasına çıkabiliyor. Ben annemle film seyrederken bazı sahneleri görünce utanırdım.

YEŞİLÇAM’DA İSTEDİĞİMİ MAALESEF BULAMADIM

Bugün baktığınızda Nebahat Çehre hak ettiği yerde mi?

Hak ettiğim yeri dizilerle buldum diyebilirim. Paris’e de gittiğim zaman insanlar beni görünce resim çektiriyor. Sevgiyi çok yoğun yaşıyorum. İki nesil benim sinema filmlerimi izledi, onlar zaten çok seviyor. Şimdi gençler ve çocuklar da çok seviyor. Ha Yeşilçam’da istediğimi buldum mu? Hayır bulamamıştım.

Genç nesille de çalışıyorsunuz. Bu oyuncular Yeşilçam’ın o kısıtlı imkânlarına tahammül edebilirler miydi?
Belki ederlerdi; haksızlık yapmayalım ama zor şartlardı.  İyi ki biz onları yaşadık. Şimdi oyunculuğumuz, değerimiz çıkıyor ortaya.

O, benim için bir okul oldu

Yılmaz Güney’in hayatını anlatan film olsa oynamak ister misiniz?
Yılmaz Güney’in hayatını anlatan bir filmde, gerekiyorsa tabi iki oynarım.

Hangi yönetmen çeksin istersiniz. Bir dönem Mahsun Kırmızıgül’ün ve Yılmaz Erdoğan’ın isimleri geçmişti. Sonra ikisinin de ‘Bu iş bizi aşar’ deyip vazgeçtikleri konuşuldu. Sizce hangi yönetmen bu işin altından kalkabilir?
Aslında Yılmaz Güney’i çok iyi tanıyan ve alt yapısı çok sağlam bir yönetmenin çekmesi lazım. O dönemleri yaşayan, bilen biri olması gerekir. Çünkü Yılmaz Güney, hem senarist hem oyuncu hem yönetmendi. Onun için şu anda isim veremiyorum. Bugünün yönetmenleri hakkında fazla bir şey de söyleyemiyorum. Çok iyi yönetmenler var ama dediğim gibi Yılmaz’ı çok iyi tanıyan biri olması lazım. 

Yılmaz Güney’i kim oynamalı sizce?
‘Benim Adım Gültepe’de Seyfi (Ekin Koç) karakteri var. Yılmaz Güney’i oynayacak tek oyuncu o genç delikanlı. Bu çocuk oynar. Onu izlerken Yılmaz’ı gördüm ben.

BANA SAYGI DUYMAYANA BEN HİÇ DUYMAM

O yıllara ait anılarınızı yazmayı düşündünüz mü hiç?

Hayır, ben yaşanmışlıklarım kendime kalsın, saklı kalsın istiyorum. Çünkü ne olursa olsun yeterince realist olmazsınız. Yaşananları bütün gerçekliğiyle ortaya koyamazsınız. Bazı şeyleri açık açık yazamazsınız. Herkes eleştirmeye hazır. Çok ön yargılılar. “Bunlar yaşanmışlık” demeyecekler. Hataları bile kabullenemeyecekler. Herkesin çok sevdiği bir insanı eleştirmek ters gelecek. Bu yüzden hiçbir zaman böyle bir şeyi düşünmedim. Yılmaz ile çok yaşanmışlıklarımız var ama ben artık onu unutmak istiyorum. Çünkü biraz başım da ağrıyor bu konuda. Yanlış değerlendirmeler oluyor. Ben bazı şeyleri konuştuğum zaman benden sonraki eşi rahatsız oluyor. Bunu çok dile getirdi. Hatta hakarete varan şeyler söyledi. “Onun hayatından bir takım yanlış kadınlar gelip geçti” dedi; bu ne demek! Gelinliğimiz damatlığımızla evlendik. Buna biraz saygı duyulması gerekiyor. Ben de
artık bunlardan bıktım. Cevap bile vermek istemiyorum. Neticede Yılmaz’ın çocuğunun annesi. Orada kesmek istiyorum. Saygı mı? Hayır, saygı duymuyorum. Bana saygı duymayan bir insana ben de saygı duyamam. Ben Yılmaz’la var olmadım. Ondan önce de bir ismim vardı zaten. Hatta daha Yılmaz isim olmamıştı. Biz beraber büyüdük.. Yılmaz benim için çok güzel bir okul oldu.

Türkan Şoray “Ben Yılmaz Güney’in gözlerinin içine bakamazdım. En büyük pişmanlığım onunla bir filmde  oynamamaktı” diyor.
Olabilir, keşke tanışsaydı.

YILMAZ’I İLK GÖRDÜĞÜMDE ÇOK ETKİLENDİM

Size nasıl evlenme teklif etmişti?

Yılmaz’ı ilk gördüğümde çok etkilendim ve bunu kendisine de söyledim. Yani ilk adımı ben attım. Kısa bir flört dönemimiz oldu; yıl 1964’tü sanırım. ‘Kamalı Zeybek’ setindeydi. Sonra ayrıldık. Zaten platonik bir ilişkiydi. Ayrıldık ve ben işte 65’te Amerika’ya gittim.

Nasıl platonik?…
O dönemin flörtü işte. Öyle ileri giden bir ilişki yaşamak mümkün değil. Ben iki erkek kardeşim ve annemle yaşıyordum. Yılmaz’ı da çok iyi tanımıyordum. Yaşantısı hakkında hiçbir fikrim yoktu ama sette oyunculuğu, davranışı, duruşu ve hâkimiyeti çok etkiledi. Birkaç defa, cebimizde kaç para varsa artık,  gidip tahta masalarda bir şeyler içtik. Sonra kayınvalide ile tanıştırdı. Kayınvalide ona Kürtçe bir şey söyledi. “Ne söyledi” diye sordum, “Bembeyaz, pamuk gibi; inşallah gelinim olur” demiş.  Bir şeyler yaşandı; olmadı, ayrıldık. Yılmaz bir sene içinde müthiş bir ilerleme kaydetti; ‘Yılmaz Güney’ oldu artık. Biz tanıştığımızda Yılmaz’ın kim olduğu bilinmiyordu. Bu bir sene hiç görüşmedik. Ben Amerika’ya Dünya Güzellik Müsabakası’na gittim. Dönünce bana film teklifinde bulundu. Sette de evlenme teklifi geldi.

Hemen kabul ettiniz mi?
Ettim ve hemen nişanlandık.

Büyük bir aşk yaşadınız değil mi?
Tutkulu ama daha çok onun tarafından tutkulu…

BENİM KİTAPLARA DÜŞKÜNLÜĞÜM ONU MUTLU EDERDİ

Sonradan başına gelen şeyler için ne hissettiniz?

Yılmaz’ın çizgisi belliydi. Zaten bunları yaşayacaktı. Ondan ayrıldıktan sonra hayata bakış açım
çok değişmişti ama o değiştirmedi beni. Yaşayarak, görerek kendiliğimden değiştim. Hatta benim
öğrenme merakımı ve kitaplara düşkünlüğümü görünce çok mutlu oluyordu.

Sizi çok kıskanırmış. Ya siz?
Yılmaz herkesi kıskanırdı. Yapısı o. Ben kıskanacak bir durum yaşamadım.

Fevriymiş çok…
Sadece bana değil herkese karşıydı fevri halleri. Anlık şeylerdi onlar. Ancak Yılmaz’ın kalbi çok iyiydi. Boşanıyorum diye mahkeme açtığım zaman hastanelik oldum. Zaten basın yazmıştı.

Neden boşanmak istediniz, aşk mı bitmişti?
Ben çok sakin bir insanım. Anlıkfevri hareketlere gelemiyorum.

Niye Çirkin Kral diyorlardı?
Sadece benim için değil, siz de görseniz çok yakışıklı bulurdunuz. Tanımanız, görmeniz lazımdı. Filmlerdeki görüntü çok farklıdır aslında.

ELİF’LE GÖRÜŞÜYORUZ

Romantik miydi?

Vardı romantik tarafı. Yani sizi bir anda uçurabilir çok özel hissettirebilirdi.

Kızı Elif sizinle çok iyi anlaşırmış…
Elif’le görüşüyoruz.  Çok cici bir kızdır.

‘Bir Odadan, Bir Odaya’ adlı kitap yazmıştı. Okudunuz mu?
Okudum ve beğendim. İnsanlara saldırmadan, çocukluğunda geçirdiği olayları çok güzel ifade etti. Onu seviyorum. Yaşadığı acılar, yalnızlıklar, sahip çıkmamalar var. Yaşananlar, bu kadar güzel sade ifade edilebilirdi. Elif güzel ifade etti. Çok naif bir kitap o.

Fatoş Güney’den daha çok size yakınmış...
Bu çok doğal değil mi? Doğduğu zaman benim elime geldi. Ben de ona baktım. Elif benim çocuğum gibidir. Elif’in hep mutlu olmasını istiyorum. İki çocuğu, iyi bir kocası var. Çok başarılı bir iş kadını. Çalışan, kendi ayaklarının üstünde durmasını bilen bir çocuk.

BEN HEP KAÇTIM

Aldatılan kadın affetmeli mi sizce?

Aldatılmayan kadın dünya yüzünde bana göre yok. Gelip geçici bir şeyse, üç maymunu oynayacaksınız ya da ‘Allahaısmarladık’ diyeceksin. Saygı içinde, kavga etmeden yapacaksınız ama. Ben hayatım boyunca kimseyle kavga etmedim; kaçtım. Çünkü duygunun önünü kesemezsiniz. Benim bir prensibim vardır. Yüz göz olmaktan nefret ederim. Ya geçmişi asla bir daha dile getirmem, O unutulur gider ya da çeker giderim, bir daha da geri dönmem. Şaşırtırım ayrıca. Karşımdaki ‘Bu kadar ilgili, bu kadar seven bir kadın beni nasıl bıraktı’ der. Yüz göz olmaktan ve kavgadan nefret ediyorum. En güzeli, kavgasız kaçıyorum.

DOĞALLLIKTAN YANAYIM

Özel bakım kürleriniz var mı?

Sabah yüzümü yıkayıp öylece bırakırım. Tonik kullanırım, nemlendiricimi sürerim; o kadar işte…Akşam da gözaltı kremimle, gece kremi sürerim; yani fazla bir şey yapmam. Yıllar önce bir kere estetik yaptırmıştım. Sonra yapılamadı, çünkü benim elastiki bir cildim yokmuş, tutmazmış. Zaten sağlık açısından öyle bir ameliyat olamam. Kan sulandırıcı alıyorum.  Artık yaşımı yaşayacağım. Kimse estetikle genç olmaz. Ancak bakımlı olursun. Bakım nedir? İşte saçımı, makyajımı yaparım. Hiç kimsenin gözü genç kalmıyor. Hiç birimiz 30-40 yaşında olamayız. Ancak yaşınızın güzeli, yaşınızın bakımlısı olursunuz.  Bir şeye çok karşıyım, herkese de söylüyorum; yüzünü şişiren kadınlara tahammülüm yok. Çizgi bile kadına daha çok yakışıyor. Hiçbirinde hat kalmamış, dudaklar şişmiş… Abuk bir surat, feci bir şey.

Size ‘yaşınızın güzeli’ diyebiliriz o zaman…
Ben bugün kuaföre gitmedim. Saçımı da kendim topladım geldim. O kokoşluğu sevmiyorum. Özel hayatımda çok doğalım.
Konular Röportaj