Öncel Öziçer yazdı: 'Dişlerini çok sevdim ısır beni sevgilim'

"... Haydi isim, doğum tarihi, evlilik tarihi vs. 'dövdürenleri' gördüm de 'diş izi' gerçekten çok yaratıcıymış!..."

Öncel Öziçer yazdı: 'Dişlerini çok sevdim ısır beni sevgilim'

Ben kaçırmışım, meğer Neslişah ve Engin Altan evlendiklerinde Özge Twitter'da TT olmuş. (Vallahi hiç kusura bakmayın hepsinin soyadları Kızılderili isimleri gibi bitmek bilmiyor, o yüzden yazamayacağım, nasıl olsa anladınız kimlerden söz ettiğimi...)
Şöyle bir baktım yazılanlara... Sanki Özge'nin evinden cenaze çıkmış da herkes kendisine taziyelerini bildiriyor, acısını paylaşıyor gibi...
Ben onun yerinde olsam bozulurdum.
Çünkü artık olan olmuş, üzerinden zaman geçmiş, herkes kendi yolunu çizmiş.
Bu devirde kimse kimsenin arkasından senelerce yas tutmuyor artık.
Ayrıca gerek de yok zaten. O aşklar en son Rönesans zamanında kalmış.

Bu dünyada tanıyacak onca insan varken gidip de bir kişide takılı kalmak hem saçma hem de mümkün değil.
Hele de işinde gücünde, eli yüzü, kişiliği düzgün biriysen zaten seni yalnız bırakmıyorlar.
Önemli olan obsesyonun karanlık sularında yüzmekten vazgeçip etrafına şöyle bir bakınmak.
Yeni tur yeni şans her zaman kapımızda ama işte bazı uzun süreli ilişkiler insanın gözünü kör edip dengesini bozabiliyor.

O yüzden her zaman yazdığım gibi lütfen beraber olduğunuz yıllara veya aranızda yaşandığını düşündüğünüz müthiş aşka güvenip şu tatoo işine girmeyiniz.
Bak Özge de şimdi Engin'in diş izlerini omzundan sildirmekle uğraşıyormuş.
Böylesini de hiç duymamıştım.
Haydi isim, doğum tarihi, evlilik tarihi vs. 'dövdürenleri' gördüm de 'diş izi' gerçekten çok yaratıcıymış!
Hayır anlamadığım insanlar ders de almıyor.
Önünde bu kadar örnek var... Ayrıldıktan sonra yana yakıla dövme sildirenlerin durumu ortada.
Ama tabii ya sizin aşkınız farklı değil mi?
Siz hiç ayrılmayacaksınız... Bu dünyada kimse sizin gibi bir sevgiyi paylaşmadı.
Numunelik insanlarsınız...

Aman geçiniz Allah aşkına!
Tamam, birini çok sevmek, kendini unutacak kadar aşık olmak falan bunlar şahane duygular. Ve tamamen de gerçek.
Ama başlaması ne kadar gerçek ve normalse bitmesi de o kadar mümkün ve normal.
Keşke bunu göz ardı etmeseniz!
Hem o zaman yaşanan ayrılıklardan sonra dedektif bir psikopata da dönmezsiniz.
Sizden sonra ne yaptı? Kiminle beraber oldu? Evlendi mi? Çocuğu var mı? Karısı yeteri kadar çirkin mi?
Ben şahsen kendisini her ne kadar tanımasam da Özge'nin bazılarının  düşündüğü gibi oturup yas tuttuğunu falan sanmıyorum.
Zaten bir ilişkisi de var genç oyuncunun.
O kendi hayatına bakıyor, tasası aleme düşüyor.
Eminim O da bu hayatta herkesin layığını bulduğuna inanıyordur.
Bu layık iyi anlamda da kötü anlamda da gerçekten yerini buluyor.
O yüzden herkes kendine yakıştırdığının kim olduğuyla ilgilenmeli.
Eskide bıraktıklarının değil...

*****

Kuyruklu yalan haber

Tuba Ünsal kendisinin genç oyuncu Aras Bulut İynemli ile bir pizzacıda öpüştüğünü iddia eden gazeteciye o görüntüleri beraber izlemelerini teklif etti.
Böylece iddia edildiği gibi o kişilerin Ünsal ve İynemli olmadığı görülecekti.
Olayın gerçeği anlaşılınca da, Tuba'nın iyi niyetli tahminlerine göre bu gazete kendisinden özür dileyecekti vs.
Fakat söz konusu gazeteden hiç kimse söz verdikleri halde bu görüntüleri izlemeye yanaşmadı.
Çünkü o zaman bu gazetenin  yalan haber yapmış olduğu ortaya çıkacaktı.
Kendilerini bu duruma düşürmemek için evli, çocuklu ve en önemlisi mutlu bir ailenin huzurunu kaçırmakta bir beis görmediler.
Hırs kelimesinin sadece sözlük anlamını bilen biri olarak özellikle meslek hırsının ne menem bir rahatsızlık olduğunu hiç anlamayacağım.
"Yaptığım haber konuşulsun da nasıl konuşulursa konuşulsun" mantığı sarmış tüm medyayı...
"E peki hani insanlık?" deyince bön bön bakıyorlar bir de insanın yüzüne.
Bir kaç kez İstanbul medyasının büyükkk gazetecileriyle bu konuyu tartışırken karşılaştım da o bön ifadelerle...
Oradan biliyorum.

*****

Billur çok mutlu


Billur Kalkavan'a dedim ki "İlk kez senin  bir erkeğe 'paye' verdiğini görüyorum."
Paye derken, biz alışmışız onun özellikle erkekler konusundaki tavizsiz, höt zöt, kimseye müdana etmeyen tavırlarına.
Bu zamana kadar üzerinde "Severim geçerim, olursa olur olmazsa kendi bilir" edası vardı hep.
Şimdi bakıyorum fotoğraflarına, o çok sevdiği kedileri gibi bakıyor aşık olduğu adama...
Kadın kadın bakıyor daha doğrusu...
Bunca yıl ön plana çıkardığı maskülen tavrı bir anda yok olmuş.
Zaten kendisi de verdiği cevapla beni doğruladı: "Buğra, hayatımı kadın ve erkek olarak yaşarken içimdeki erkeği unutturup tamamen kadını ortaya çıkardı. Ve bir kadın ölmeden bu duyguyu mutlaka tatmalı."
Vallahi onun adına nasıl seviniyorum belli değil.
Gözlerinin içi parlıyor ne güzel!
Çok mutlu olsunlar. Abuk sabuk konuşanlara kulak tıkayıp birbirlerine daha çok sarılsınlar.
Haydi bakalım darısı bütün içindeki erkeği baskın olan kadınlara!

Öncel ÖZİÇER