Öncel Öziçer yazdı: "Sacit Aslan’ın çiğnenen gururu"

"...İsyan edip orta yerde ter ter tepinmek istediğim; kendimi, içine itildiğim çamur denizinden çıkarmak için nasıl bir yol izleyeceğimi bilemediğim zamanlar yaşadım ben de. O yüzden Sacit Aslan‘ın başına gelenleri ..."

Öncel Öziçer yazdı: "Sacit Aslan’ın çiğnenen gururu"
Öncel Öziçer'in GAZETE 9 EYLÜL'DE yayınlanan yazısı...

Masum insanların iftiraya uğradığı, bir komplonun içinde debelendiği filmleri izlerken içim sıkılır, sanki benim başıma gelmiş gibi daralırım.

Olur ya hani durup durduk yerde bir deli kuyuya öyle bir taş atar ki, ardından yaşananlarla bırak taşı kuyudan çıkarmayı, kuyu, aslında hiçbir şeyden haberi olmayan alakasız bir insanın başına yıkılır.
Sonra ayıkla pirincin taşını.

İftira at izi kalsın derler ya hani… O iz kalır bir de gerçekten. O yüzden çok korkarım iftiradan, ayak oyunlarından.

Başıma da gelmişliği var hani.

İsyan edip orta yerde ter ter tepinmek istediğim; kendimi, içine itildiğim çamur denizinden çıkarmak için nasıl bir yol izleyeceğimi bilemediğim zamanlar yaşadım ben de.

O yüzden Sacit Aslan‘ın başına gelenleri hem çok iyi anlıyor hem de büyük geçmiş olsun diyorum.

***
Geçen hafta Mezdeke grubunun üyesi Aynur, hunharca bir cinayete kurban gitti hatırlarsanız.
Olaydan sonra Kanal D’deki Renkli Hayatlar programına telefonla bağlanan Aynur’un ablası ise aklı almaz cümleler sarf etti.

“Daha biz polislerle kardeşimin cesedi başındayken Sacit Aslan kaç kurşunla öldürüldüğünü bile söyleyen detaylı bir tweet atmış, bu nasıl oluyor?” dedi.

Kendisinin görmediği -miş’li -muş’lu bir cümleyi ortaya pimi çekilmiş bomba gibi bıraktı.

Olayın detaylarını www.sacitaslan.com‘da yayınlanan görselde bizzat Sacit Aslan’ın ağzından dinleyebilirsiniz.

Ben sadece şu kadarını söyleyeyim; acılı ablanın ağzından çıkanlar külliyen yalan.

Ama Aslan, bu sözlerden sonra cinayet masasına çağrılıp ifade verdi tabii ki…

Durup durduk yerde insanın başına bela gelir mi? Böyle gelir, işte örneği.

Abla tweet’in sonradan silindiğini de iddia ediyor.

Oysa dijital dünyada silme, yok etme diye bir şey yoktur.

Klavyenin tuşuna her basmanız, siz sildiğinizi zannetseniz de asla kaybolmaz, bir yerlerde saklanır, icap ederse ortaya çıkarılır.

Sacit Aslan da hem kendi telefon ve bilgisayarının, hem de siteyi hazırlayan editörün bilgisayarının detaylı olarak incelenmesini emniyet güçlerine bizzat kendisinin teklif ettiğini söylüyor.

***

Tabii bu olayda bir de yayıncılık anlamında büyük bir hata var.

Canlı yayına bağlanan konukların neler konuşacağı önceden aşağı yukarı bilinir. Daha doğrusu bilinmeli. Aksi halde kafasına esen yayına bağlanıp birilerine iftira atıp hakaret edebilir değil mi?

İşte bu kişinin de cinayet gibi büyük bir suçta bir isim zikretmesi, suçun kendisi kadar büyük bir olay.

Acaba yayından önce böyle bir ithamda bulunacağını gerçekten de kimseye söylemedi mi?

Söylememiş olabilir tabii… Ama o zaman da yayın anında müdahale edilmesi gerekmez miydi?

Ben program sunucuları Müge Dağıstanlı ve Gülşen Yüksel’in o sırada basiretlerinin bağlandığını düşünüyorum. Başka türlüsü olamaz.

Şu anda araları bozuk olsa da bir zamanlar programlarına sık sık davet ettikleri Sacit Abilerine böyle bir iftiranın atılmasına izin vermelerinin, sus pus olmalarının benim kafamda başka bir izahı yok. Art niyet aramak aklımdan geçmez.

Şimdi Sacit Aslan hem kendisine bu iftirayı atan ablaya hem de program sorumlularına büyük bir tazminat davası açtı.

Kim olsa açardı zaten.

***

Televizyonculuğun, haberciliğin yeniden ciddiye alınacağı, boş mahalle dedikodularının iddia diye sunulmayacağı zamanlar geri gelsin istiyorum.

‘Bana bulaşmayan yılan…’ diye düşünmeyin.

ÖNCEL ÖZİÇER'İN YAZISININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ!