Onur Tuna: 'Kendimi jön olarak görmüyorum'

İnsanların mesleki açıdan "Daha olmadım" dediğim bir zamanda bana bu şekilde bir sıfatla yaklaşmaları beni mutlu ediyor. Bu durumdan da son derece memnunum ama ben henüz kendimi jön olarak tabir edemiyorum"

Onur Tuna: 'Kendimi jön olarak görmüyorum'
Onur Tuna'nın Yeni Asır'da yayınlanan röportajı..

- Filinta Mustafa nasıl bir karakterdir, sizden dinliyelim.

Filinta Mustafa bir kumpasa maruz kalan, Kadı Gıyaseddin tarafından külliyenin önünde bulunmuş, yurt dışında eğitimini tamamlamış, birçok başarı almış, herkesten bir adım önde gitmeyi çok seven bir Osmanlı Zabiti. Mustafa'nın amacı: Kendisine Kurulan kumpası çözmek ve zabitliğinin gerektirdiği görev olgusu içinde episodik olarak işlenen hikayeleri çözmek. Bu arada hem kendi adaletini aramak hem de insanlara adalet dağıtmak gibi bir misyonu da var.

OSMANLI'NIN GÜNDELİK HAYATI

- Daha önce bir dönem karakteri canlandırmadınız. Dönem karakteri canlandırmak daha zor oluyordur sanırım.

Öncelikle işinin ehli insanlarla birlikte çalışıp kaliteli bir işin parçası olmaktan çok mutluyum. Dönem işinde yer almanın, zorluğu yanında büyük artıları da oluyor. Oyunculuk anlamında, insanı her yerde insan olarak değerlendiriyorum. Galata Limanı'nda işlediğimiz kaçakçılık para ticareti dünyanın her yerinde ve günümüzde de dönen olgular. Dönem işinde yer almak o dönemi daha iyi hissetmeme neden oldu. Yakın tarihle alakalı herkesin kronolojik bilgisi var. Bizim işlediğimiz şey daha farklı; o dönemlerde insanların sokaklarda neler yaptığını, neler giydiğini, nasıl oturup kalktığını, fesinin püskülünü hangi tarafa çevirip taktığını araştırıp oynuyoruz.

- Kariyerinize bir katkı sağlayacağını düşünüyor musunuz?
Bunu düşünmemem imkansız. Dizi, bu güne kadar yaptığım işlerin içinde oynadığım ilk başrol olması bakımından önem taşıyor benim için. "Filinta" gibi büyük bir prodüksiyonu sırtlamaya çalışıyorsunuz. Sahaya çıkıp oynamanın dışında, insanın üzerindeki baskısı da var aynı zamanda. Bu iş devam ettiği sürece ve bittikten sonra büyük prodüksiyonlu bir işi nasıl sırtlanabilirim, bu konuda ne kadar başarılıyım gibi durumları deneme yanılma yöntemiyle test etme fırsatı sunuyor bana. Bunların hepsi bir tecrübe tabii.

- Dizi çekimleri sırasında ölüm tehlikesi atlatmışsınız, nasıl oldu?
Aksiyon şefimizle çalışırken bir duvara basıp takla attım fakat boynumun üzerine düştüm. Şu an sırtımda üç tane fıtıkla seyircilerin izlediği sahneleri yapmaya çalışıyorum dublör kullanmıyorum, sadece seve seve yaptığım sahneleri sakat olarak yapmak zorunda kalıyorum.

- Henüz çok genç bir oyuncusunuz. Daha yolun başındasınız ama bir anda isminiz jön oyuncuya çıktı. Şöhret sizi memnun ediyor mu?
Ben şuna inanıyorum. İnsan sette işini düzgün yapıp eve dönmek isterse bunu yapabilir. Yani ben işimi yapıp evime dönüyorum. Olabildiğince jön kavramından uzak, kendi işini en iyi şekilde yapmaya çalışan biriyim. İnsanların mesleki açıdan "Daha olmadım" dediğim bir zamanda bana bu şekilde bir sıfatla yaklaşmaları beni mutlu ediyor tabii ki. Geri çevirmiyorum yanlış anlaşılmasın; fakat sahneye çıktığımda ya da Onur olarak kendi hayatımı yaşamaya çalışırken jön olarak yaşamıyorum. Bana hayatımda jön kavramının dışında bazı önemli şeyler olduğunu hatırlatan bir ailem ve arkadaşlarım var. Bu durumdan da son derece memnunum. Kendimi jön olarak görmüyorum ama bu sıfatı bana yakıştırmalarından memnunum.

GECE GÜNDÜZ ÇALIŞIYORUM

- Başka neler mutlu eder sizi?

Arkadaş ve dost kavramına çok inanırım. Ama bunu taşıyabilmenin ve uzun vadede her haliyle kabul edebilmenin, büyük bir emek ve sabır olduğuna inanıyorum. Bunu başardığım on senelik yirmi senelik arkadaşlarım var hayatımda. Boş zamanlarımda setten çıkar çıkmaz hemen onların yanına koşuyorum. Ağabeyimin kızı Zeynep, yeğenim, şu an hayatımın varlığı. Ona vakit ayırmaya çalışıyorum. Ailemi görmeye çalışıyorum.

- Gece hayatıyla pek aranız yok gibi...
Benim öyle bir vaktim olmadığı gibi tercihimde yok. Basketbol oynamak, müzik dinlemek, gitar çalmak bunların hepsi beni mutlu eden şeyler. Haftanın 6 günü setteyim zaten geceli gündüzlü 16 saat çalışıyorum. Severek yapıyorum ama bu yorulduğum gerçeğini değiştirmiyor tabii.

- Bir yengeç burcu olarak ailenizi de çok seviyorsunuz sanırım.
Elbette. Liseden beri birbirlerini seven 41 yıldır evli olan bir anne- babam var. Onlara söyleyemeyeceğim bu da benim gizli kutumda kalsın diyebileceğim hiçbir şeyim yok. Çünkü anlattığımda bana karşı tepkilerini değiştirecek bir ailem yok.

"Müzik benim için bir hobi"

- Sayısı 70'i geçen kendi besteleriniz varmış; hala beste yapıyor musunuz, müzik piyasasında 'ben de varım' diyecekmisiniz günün birinde?

Bir albüm, bir sahne, bir konser, sponsor gibi bu durumda reklam haline getirmektense kendi imkanlarımla stüdyoda çoklu estrümanlarla kaydedip, sosyal medyada insanlarla paylaşarak, "Oyuncu ama böyle bir yanı da varmış" demelerini istiyorum sadece. Bunun dışında "Mutlaka dinliyenlerin nabzını yoklayarak daha fazla sevebileceği şeyler yapmalıyım, daha çok popüler olmalıyım" gibi toplu fikirlerle müzik işi yapmak istemiyorum. Çünkü benim işim oyunculuk. Yine hobi olarak kalsın istiyorum yani.
Konular Röportaj