'Paramparça'nın Cansu'su söz verdi

"Paramparça" dizisindeki Cansu karakteri onu bir anda Türkiye’nin en tanınmış yüzlerinden biri yaptı ama henüz 17 yaşında bir lise öğrencisi olan Leyla Tanlar ani gelen şöhretin pırıltısına kapılmamış hiç...

'Paramparça'nın Cansu'su söz verdi
Akşam'dan Arzu Akyol'un röportajı..

Paramparça dizisinde oynadığın Cansu karakteriyle bir anda bütün Türkiye’nin tanıdığı biri oldun. Peki, öncesinde ne yapardı Leyla, nasıl bir hayatı vardı? 
17 yaşındayım. İtalyan Lisesi’nde okuyorum. Zaten doğduğumdan beri belliydi İtalyan Lisesi’ne gideceğim. Çünkü babaannem İtalyan. Annem filolog, Alman dili ve edebiyatı okumuş. Şimdi İTÜ’nün lisesinde Almanca öğretmeni. Babam da uluslararası ticaretle uğraşıyor. Benden 5 yaş büyük bir abim var. Bilgi Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde okuyor. Diplomat olacak inşallah...

İtalya’ya gidiyor musun sık sık?
Babaannem vefat etti ama akrabalarım var. İtalyan Lisesi’nde okuduğum için zaten okul da götürüyor sık sık. 

Oyunculuk hikâyesi...
İlköğretimi de Şişli Terakki'de okudum. Oyunculuk daha o zamandan en büyük hayalim olmuştu. Hatta anaokulundan beri... Anaokulunda Küçük Deniz Kızı’nı sahneye koyduk ve ben başroldeydim.  Lisede bu konuda daha ciddi bir şeyler yapmaya karar verdim. 'Mademki oyuncu olmak istiyorum, yeteneğim var mı yok mu bilmeliyim' diye düşündüm. Artık lise 2. sınıftaydım ve kariyerim için karar vermem gereken bir yaştaydım. Bu düşüncelerle geçen sene Akademi 35.5’a gittim ve oradan mezun oldum. 

ÖNCE HAZAL’I OYNADIM

‘Cansu’ ilk oyunculuk tecrüben. Nasıl dâhil oldun Paramparça ekibine?
Mezun olduktan kısa bir süre sonra geldi teklif. Seçmelere gittim; önce Hazal’ı oynadım. Sonra tekrar çağırdılar, tekrar Hazal’ı oynadım ve İtalya’ya gittim. Bir ay kalacaktım ama iki hafta sonra yine çağırdılar, geri döndüm. Bu defa Cansu’yu oynadım ve Cansu oldum. 

Sen hangisini tercih ederdin?
İkisi de benim için çok ayrı ama ben şu an Cansu’yla mutluyum. İyi ki İtalya’dan dönmüşüm ve iyi ki Cansu olmuşum. 

Birdenbire bütün Türkiye’nin tanıdığı biri oldun. Bu aslında yönetilmesi güç bir süreç olabilir senin yaşında. Bu güçlüğü hissediyor musun? Neler değişti hayatında?
Aslında şu ana kadar çok fazla şey değişmedi. Sadece artık insanlar beni tanıyor. Gerçi bu bile başlı başına önemli bir değişiklik. Hoş bir duygu... Mesela bir yerde yemek yiyoruz, çalışanlardan bir çatal istiyorum. “Ay sana vermez miyim; sen gerçekte de ne kadar alçakgönüllüsün böyle” diyorlar. Sokakta yürürken yanıma gelip ‘Canım’ diye sarılıyorlar. Bir anda “Nereden tanıdılar acaba?” diye şaşırıyorum. Kaç bölüm oldu hâlâ alışamadım. 

Rahatsız edici bir şey yaşadın mı?
Yok, hayır... Genelde “Televizyondakinden daha güzelmişsin” diyorlar. 

“SEKTÖR SENİ BOZMASIN” DİYORLAR

Kendini ekranlarda ilk gördüğünde kiminleydin, ne hissettin?
İlk bölüm için gala düzenlenmişti; ben de abimle gitmiştim. Sahnem çıkacağı zaman titreyerek abimin elini tuttum. Çok heyecanlanmıştım; abim sakinleştirmeye çalışıyordu. Artık rahat izliyorum tabii....

Ailenin tepkisi nasıl oldu?
Onlar sanki gerçekten Cansu’ymuş gibi izleyip eleştiriyorlar. “Keşke Cansu öyle yapmasaydı” falan diyorlar. 

Okulda popülerliğin arttı mı?
Yok, bizim okulda olmaz öyle şeyler. Sadece her salı günü komik bir muhabbet oluyor ve bazen dersler kaynıyor bu muhabbetle. “Hocam dün Paramparça’yı izlediniz mi” diye giriyoruz söze (gülüyor).

“Burnun büyüdü” diyen yok mu hiç?
Hiiiç! Hatta arkadaşlarım “Şimdi daha da alçakgönüllü oldun” diyorlar. Çok daha fazla dikkat ediyorum çünkü öyle anlaşılmasın diye. Yolda beni çevirenler hep aynı şeyi söylüyor: “Sektör seni bozmasın...” Onlara tüm kalbimle söylüyorum ki, böyle bir şey asla olmayacak. Başlarda bu uyarının ne anlama geldiğini bile bilmiyordum. Yeni yeni  anlıyorum ne demek istediklerini.

Ne demek istiyorlarmış peki; ‘bozulmak’ ne demekmiş?
Mesela sette bir kostüm görevlisine ya da kuaföre terbiyesizlik etmek benim için kabul edilemez bir şey. Onlar öyle mutlu oluyorlarsa devam etsinler ama ben asla değişmeyeceğim. İzleyenler bundan emin olabilir. Söz veriyorum!

BEN CANSU GİBİ SUSMAM

Gelelim Paramparça dizisinde canlandırdığın Cansu karakterine. Alçakgönüllü, sakin, naif, iyi kalpli bir kız. Sen de böyle misin?
Biliyor musunuz, beni sokakta gören  herkes “A sen rol yapmıyormuşsun, gerçekten böyleymişsin" diyor. Ben de Cansu’yla çok benzediğimizi düşünüyorum. Dışardaki hayatımda tam bir Cansu’yum yani. Cansu olmadığım tek yer evim diyebilirim. Evde biraz daha cadıyım. Cansu’yla tek farkımız; o biraz fazla susuyor ve içine atıyor. Ben özellikle haksızlık karşısında susmam, patlarım.

Dizide çocuklar karışıyor ve gerçek anne babalarını çok sonra buluyorlar. Senin başına böyle bir olay gelse ne yapardın?
Ben, asla beni büyüten annemi bırakmazdım, onu üzecek bir davranışta bulunmazdım. Yani o bana “Gerçek anneni görme” dese buna bile katlanırdım. Diğer anemle görüşsem bile, beni büyüten annem ‘annem’ olmaya devam ederdi.  

Peki, o zenginlik Hazal’ı etkilediği gibi seni de etkilemez miydi?
Yok canım!

Hazal’la dizide bayağı didişiyorsunuz; gerçekte aranız nasıl?
Çok seviyorum. O kadar komik oluyor ki bizim sahnelerimiz. Mesela sinirli sinirli birbirimize bakmamız gerekiyor; sahne biter bitmez gülmeye başlıyoruz. Onu tanıdığım için çok mutluyum. 

Diğerleri peki, Nurgül Yeşilçay, Erkan  Petekkaya, Ebru Özkan...
Hepsine bayılıyorum.  

Geçtiğimiz günlerde setinizde gerginlik olduğu yönünde haberler çıktı. Erkan Bey’in sete akşamdan kalma geldiği, Nurgül Hanım’ın bu durumdan şikâyetçi olduğu yazıldı? Var mı gerçekten böyle gerginlikler?
Hayır, hiç böyle olaylar olmuyor. En azından ben hiç rastlamadım ki neredeyse her gün gidiyorum sete. “Biz aile gibiyiz” gibi klasik laflar etmek istemiyorum ama gerçekten öyle. Birbirimizi çok seviyoruz, çok eğleniyoruz. Özellikle Erkan abi ile olan sahnelerimizin ekrana bu kadar sıcak yansımasının nedeni onu gerçekten çok sevmem. 

Sette seni en çok şaşırtan ne oldu?
Ben bu kadar sıcak bir ortam olacağını düşünmemiştim. Özellikle yönetmenlerin sert insanlar olduğu konusunda korkuturlar ya ben de böyle bir korku ortamı bekliyordum. Oysa yönetmenimiz Cevdet Mercan bana oyunculuğu sevdiren isim oldu. Bu kadar eğleneceğimi düşünmemiştim gerçekten. Ses ekibinden set işçisine kadar herkesi çok seviyorum. 

Şikâyetçi olduğun hiçbir şey yok mu? Saatler mesela...
Yok, hayır... Saatler konusunda çok dikkatliler. Bugüne kadar hiçbir sıkıntı yaşamadım. Öyle sabahlara kadar çalışıp uykusuz kalmadım hiç. Bilakis “Leyla senin son sahneni bugün çekmeyeceğiz, gidebilirsin” diyorlar; ben yalvarıyorum 'çekelim bitsin' diye.

Ailen endişelenmiyor mu derslerin aksar diye?
Onlar bana çok güveniyor. Geçen sene okul birincisiydim. Bu sene diziye başlarken aileme “Size ve kendime söz veriyorum, aynı başarıyı devam ettireceğim” dedim. Şu ana kadar da hiçbir sıkıntı olmadı. Teşekkür alacağım. Ailem sadece benim strese girmemi istemiyor. Hiç öyle ‘İlla birinci olacaksın’ gibi bir baskıları da yok. Tek istedikleri benim üzülmemem.

Set dışında neler yapar Leyla? 
Okulum zaten hayatımın çok büyük bir bölümünü kaplıyor. Üniversite sınavlarına hazırlanıyorum bu sene. Onun dışında set var ve başka bir şey yapmaya çok vakit kalmıyor ama dil her zaman çok büyük tutkum olmuştur. Boş vaktim olduğunda dil öğrenmeye ayırıyorum.

MEDYA YÖNETİCİLİĞİ OKUYACAĞIM

Bu yıl üniversite sınavına da gireceksin. Nasıl bir kariyer planlıyorsun kendine. Konservatuvar mı başka bir hayalin var mı?
Koç Üniversitesi’nde Medya İşletmeciliği okuyacağım.

Bu kadar kararlısın yani, kazanacağından da eminsin?
Eminim. Kazanacağım; burslu kazanacağım hem de...  Oyunculuk üzerine eğitim almayı düşünmüyorsun anladığım kadarıyla.  Yok, oyunculuk üzerine okumayı düşünmüyorum üniversitede. 

Neden, bir meslek olarak görmüyor musun?
Yok, öyle değil. Oyunculuk eğitimini dışarıdan da alabilirim, ikisini beraber götürebilirim ama Koç Üniversitesi’ndeki medya eğitimini sonradan başka yerden alamam. İkisini aynı anda götürebilirim diye düşünüyorum. Hatta birbirlerine faydaları bile olur. 

BÜYÜK HAYALLERİM VAR

“Şöhret bana yeter, ben bu sermayeyle bu işe devam ederim” gibi mi bakıyorsun bu işe?
Tabii ki hayır. Yolun çok başındayım ve çok büyük hayallerim var. Asla kendimi korkutup küçük hedefler koymam. Bu konuda da çok büyük hedeflerim var ve bu hedeflere ulaşmak için sermayemi sürekli arttırmam gerektiğinin bilincindeyim. 

Nedir o büyük hedefler?
Sinemada var olmak ve yurtdışına açılmak... Zaten üniversite eğitimimden sonra yurtdışında çalışmak istiyorum. Oyunculuğu ve medya yöneticiliğini paralel olarak götüreceğim. Tabii buna daha çok var.

“Yurtdışına açılmayı düşünüyorum” derken İtalyan sineması mı Hollywood mu düşünüyorsun?
İnsanlar çok iddialı bulmasın diye ‘Hollywood’ değil de ‘yurtdışı’ dedim ama kesinlikle Hollywood’da sinema yapmak istiyorum. İtalyan sineması da çok güzel olur tabii...
İkisini de çok istiyorum.

Yurtdışına açılamayı düşündüğüne göre dil problemini halletmiş olmalısın. Kaç dil biliyorsun?
İngilizce, İtalyanca ve annemden dolayı da Almanca biliyorum. Kullanılan bir dil değil ama Latince öğreniyorum. Boş vaktim olduğunda İspanyolca, Fransızca ve Farsça öğrenmeye yöneleceğim.

BABAM ERKAN ABİYİ KISKANIYOR

Baban kıskanmıyor mu Erkan Petekkaya’yı?
Çok kıskanıyor (gülüyor). Ben çok ‘babacı’yımdır. Şimdi bazen her kız çocuğunun babasına yapabileceği, nazları, şımarıklıkları cadılıkları yapıyorum. Böyle olduğu zaman “Ben eski Leyla’yı istiyorum. Erkan’a davrandığın gibi davranmıyorsun bana” diyor (gülüyor). Mesela babamla kavga ediyoruz, sonra bir bakıyor instagram’a Erkan abi ile sarmaş dolaş fotoğraflarımız var. Altında da ‘baba-kız’ yazıyor. Doğal olarak tatlı bir kıskançlık oluyor. Hemen gönlünü alıyorum ama. 

Hangisi daha yakışıklı?
Benim babam bana göre daha yakışıklı tabii ki (gülüyor). Her şeyim benim...

Abin peki dizideki abini kıskanıyor mu?
Dizi başladığında tanıştırdım onları. Benim abim vücut çalışan biri. Bayağı sıkı bir tokalaşmayla bir tanışma gerçekleşti yani (gülüyor). 

BEN DİLARA’YA, ANNEM CANSU’YA BENZER

Pamuklar içinde büyümüş bir çocuksun sen. Dizideki soğuk aile ortamı yok sizde değil mi?
Yok, biz çok sıcak, birbirini seven bir aileyiz. 

Gülseren gibi bir anneyi mi Dilara gibi bir anneyi mi tercih ederdin?
Ben mesafeli bir anneyle yapamazdım. Yani Gülseren gibi bir anne daha iyi kesinlikle... 

Senin annenle ilişki nasıldır?
Annemle gerektiğinde anne-kız gibi gerektiğinde arkadaş gibiyizdir biz. Mesela içimden geçen her şeyi söyleyebilmek, her şeyi paylaşabilmek önemlidir. Gerektiğinde kavga da ederiz, sinirleniriz de ama en yakın arkadaşıma söyleyemeyeceğim şeyleri, anneme söyleyebilirim ya da tam tersi o da bana. Bu çok önemli... 

Dizideki hangi annene benziyorsun daha çok. Doğurana mı büyütene mi?
Ben kişilik olarak Dilara’ya daha çok benzediğimi söyleyebilirim. Onun gibi mükemmeliyetçiyimdir ben de. Annem öyle değil mesela. O daha çok Cansu’ya benzer. Ben sınavdan 84 aldığımda deliririm. Annem “Saçmala; ne güzel 84 almışsın, sevinmen gerekir” der.
Konular Röportaj