Prof. Nevzat Tarhan: "Filiz Aker tedavi olsaydı ikisi de ölmezdi"

Geçen hafta oyuncu ve sunucu Vatan Şaşmaz’ın Filiz Aker tarafından öldürülmesi tam bir bomba etkisi yarattı...

Prof. Nevzat Tarhan: "Filiz Aker tedavi olsaydı ikisi de ölmezdi"
Akşam'dan Sibel Ateş Yengin'in söyleşisi...

Henüz bir açıklığa kavuşmayan bu trajik ölümün sebebinin takıntılı aşk olduğu iddia ediliyor. Bu iddiadan hareketle Prof. Nevzat Tarhan olayın psikolojik izini sürdü.

TAKINTILI ÂŞK

Platonik, gerçekte var olmayan, düşte kalan, hep öyle kalması istenilen anlamına gelir. Platonik takıntı kavramı, takıntılı aşk, aşk bağımlılığı ya da ilişki bağımlılığı olarak değerlendirilir. Takıntılı aşk, kişinin gerçek ya da ulaşılamayan bir aşkı takıntı haline getirmesi, tüm yaşamını kişiye göre yönlendirmesi, yoğun duygular yaşamasıdır. Bu kişilerde üç tip özellik görülür. Kişi âşık olduğu insandan başkasını düşünemez sadece ona odaklanır. Ondan başkasını gözü görmez. Bu tip kişilerde sarhoşluk duygusu ortaya çıkar. Çünkü bağlanmanın getirdiği müthiş bir keyif ve haz vardır. Bu da bağlanmayı daha çok artırır. Üçüncü özellik de kontrol etme ihtiyacıdır. Bağlandığı kişinin her şeyini hatta rüyasını bile kontrol etmek ister. Aşırı bir sahiplenme vardır.

YA BENİMSİN YA TOPRAĞIN

Bu tip kişiler âşık olduğu kişiyi kendinin bir parçası, uzantısı gibi görür. Bu nedenle o ölürse ben de ölürüm gibi patolojik bir bağlanma çıkar ortaya. “Ya benimsin ya toprağın” düşüncesi hâkimdir. Yaşama sebebi âşık olduğu kişidir. Başkasına gitmesi gibi bir düşünce onun için ölümle eşdeğerdir. Kişi, o olmazsa ben de yaşamam diye düşünür. Genelde aşkının karşılıksız olduğunu hissederse intihar edebilir. Karşı taraf net bir şekilde onu istemediğini söylediyse ve bu kişi de benmerkezci bir yapıya sahipse “o da ölsün, ben de öleyim” gibi bir yaklaşım da sergileyebilir.

FİLİZ AKER TEDAVİ OLSAYDI…

Aşkın da bir kimyası var ve tıpkı kokain bağımlılığındaki gibi beynin ödül ceza sistemi bozuluyor. Kişi kokaine bağlanır ve nasıl bırakamazsa bu kişide de aynısı oluyor. Aşk bağımlılığı olan kişide mantık ve muhakeme kuralları işlemiyorsa hastaneye yatırılıyor. Önce biyolojik durum düzeltiliyor daha sonra da duygu yönetimi eğitimi yapılıyor. Kişi duygularını yönetmeyi öğrenince hayal dünyasından uyanabiliyor. Çoğu zaman patolojik aşk acısından kurtulmak mümkün. Filiz Aker de hastaneye yatırılıp tedavi ettirilseydi ikisi de ölmezdi.

ASLA İKNA ETMEYE ÇALIŞMAYIN!

Çevrenizde buna benzer örnekler varsa asla ikna etmeye uğraşmayın. Yapmanız gereken o kişinin tedavi olmasını sağlamak. Düzelmez diye düşünmemek lazım. Ayrıca durumu romantize edip şiirsel bir durum gibi algılamamak gerekiyor. Daha önceleri aşktır, kara sevdadır diye bakılıyordu. Şu anda bunun tıbbi bir durum olduğu anlaşıldı. Bu takıntılı patolojik aşk, bir hastalıktır ve tedavisi de mümkündür. Bize gelen örnekler var. Evli birine âşık oluyor mesela. Bütün aile ayağa kalkmış “çoluğun çocuğun var, nasıl âşık olursun” diyor. Tedaviden sonra kişi yaptıklarına inanamıyor ve rüyadan uyanmış gibi oluyor.

VATAN ŞAŞMAZ BEYEFENDİ BİRİYDİ

Vatan Şaşmaz’la daha önce tanışmıştım. Çok beyefendi, bir insanın duygularıyla oynayacak biri değil. Büyük bir ihmalle açık ve dürüstçe böyle bir ilişkinin geleceği olmadığını söylemiştir. Karşı taraf da bu durumu tolore edememiş belli ki. Aslında Vatan Şaşmaz, o kişinin yakınlarına “Benimle takıntılı bir şekilde uğraşıyor. Bir problem çıkabilir, bilginiz olsun” diyerek uzman yardımı alması gerektiğini söyleyebilirdi. Bunu yapabilseydi olay bu noktaya gelmezdi. En azından o kişiyle teke tek buluşup ikna etmeye çalışmazdı. Uzman yardımı alınması kaçınılmaz bir durummuş. Kaybedeceği bir şeyi olmayan bir insanla konuşurken çok dikkatli olmak gerekir. Belki de Vatan Şaşmaz Filiz Aker’in bu kadar güçlü duygularının olduğunu bilmiyordu. Böyle güçlü duyguları olan kişilere her zaman temkinli yaklaşmak ve tek başına olmamak gerekir. Vatan Şaşmaz’ın savcılığa başvurması ve açıkça yazılı ihtarda bulunması lazımdı.

KISKANÇLIK DUYGULARI YÜKSEKTİR

Bu kişiler genellikle bağımlı ve border-line kişilik yapısındadır. Muhakkak bir onay nesnesine ihtiyaç duyar, bağlanacak ve sığınacak birini ararlar. Bağlanmadan bireysel olamıyorlar. Bağımlılık ihtiyacı fazla olan bu kişiler diğerinin onayını almadan hiçbir şey yapamazlar. Biri biter bir başkasına bağlanırlar. Çünkü bağlanma nesnesi sorunu vardır bu kişilerde. Patolojik âşık olmaya yatkındırlar. Genellikle özgüveni olmayan kişilerdir. Kıskançlık duyguları yüksektir, kimseyle paylaşmak istemezler. Narsisist bir yapıları vardır. Onun hayatında bir tek ben olmalıyım diye düşünürler. Sevgiyi tekeline almak ister. Bu nedenle bu tarz kişilerle yaşayan erkeklere kalp krizi geçirtir. Nefes aldırmaz. Gece uykusundan uyandırır mesela “Rüyanda kimi görüyorsun?” diyerek rüyasını bile kontrol etmek ister.

SESSİZLİĞİ ONAY GİBİ KABUL EDERLER

Eğer sosyal medya hesaplarından mesaj yazdıysa ona hayır diyebilmesi lazımdı. Belki de incinmesin, kırılmasın diye söylemedi. Bu da karşı tarafta ciddi bir ümit oluşturdu. Onun için olay büyümeden bu tip kişilere karşı net bir tavır alınması gerekiyor. Çok net tavır koyulmadığı için bu durum büyümüş.

Takıntılı aşk olduğu zaman “Ben gözlerimden anladım” bile deyip kendisi yorum çıkarabilir.

“Televizyonda gördüm benimle ilgili mesaj veriyordu” der. Halbuki ilgisi yoktur. Her sözün içinden bir kelimeyi alır, “benimle ilgili” der ve kendi tezini güçlendirir. Cevap vermemek de çözüm olmayabilir. Bu sefer de her sessizliği onay gibi kabul eder. Dolayısıyla bu kişilere asla şefkatli davranmamak gerekiyor. Toplum önünde olan kişiler için her zaman bu risk var. Bu kişilerin özel hayranları vardır. Beyin görüntüleme çalışmalarında deneklere Hollywood ünlülerinin resimleri gösterilmiş. Kişi hayran olduğu ünlünün fotoğrafını görünce beynin aşkla ilgili bölgesi aktif hale geçiyor. Bağlanmayla ilgili alan aktif hale geçiyor. İmzasız mektup alanlar, kendilerine takıntılı davranan kişiler varsa muhakkak noterden ihtar çekmeleri gerekir ki karşı tarafta farkındalık oluşsun.
Konular Röportaj