Tarık Akan'ın oğlu Barış konuştu!
Tank Akan geçen hafta, 66 yaşında kanser yüzünden hayata gözlerini yumdu. Türkiye 'ilk sevgilisini' yüzbinlerle uğurladı. Yakışıklı, karizmatik ve çok iyi bir aktördü. Ama her şeyden öte Barış, Özlem ve Özgür'ün babasıydı.
Merhum Tarık Akan'ın oğlu Barış Üregül'ün Posta'da
yayınlanan röportajı...
Babanızın bu kadar sevildiğini biliyor
muydunuz?
Çok sevildiğini biliyorduk ama o gün yaşadıklanmızı anlatamam. O
gün yürürken binlerce kişiden alkışlar kopuyordu. Çok gurur
vericiydi...
Bu kadar sevilen birinin oğlu, ailesi olunca; insanın acısı
hafifliyor mu?
Yok, acıyı hiçbir şey hafifletmiyor. Tahmin ediyorum ki; sadece
zaman hafifletecek. Ben daha önce hiç böyle büyük bir kayıp
yaşamadım. Erkek çocuğu, babayı kaybedince büyür derler, ben de
birkaç gün içinde birkaç sene birden büyüdüm.
Hastalığı nasıl başladı?
14 ay önce akciğer kanseri teşhisiyle ilk ameliyatı oldu. Sağ lopta
bir tümör vardı ve alındığında tekrar etmeyeceği söylendi. Yüzde 95
iyileşecekti ve ameliyat sonrası hızlı bir düzelme yaşadı. Biz de
rahatladık.
Sonra?
Ameliyattan bir iki ay sonraydı, babam yutkunamadığını söyledi ve
doktora gitti. Tam göğsünün ortasında çok daha büyük ve agresif bir
tümöre rastladılar.
Sorun sigara, değil mi?
Evet, babam kendini bildi bileli sigara içiyordu; 50 senedir! İlk
ameliyattan sonra bile, çok yalvardık ama bir fırt alıyordu. Babam
alışkanlıklarının insanıydı. Bazı insanlar daha çabuk bırakır.
"HASTALIĞIN 11.5 YIL
SAKLADI"
Bu kadar eğitimli, sorumlu biri nasıl sigarayla mücadele edemez?
Babam çocukluğundan beri hep aynı saatte uyanır, aynı yerlere
gider. Metodik olarak aynı şeyleri yapmaktan hoşlanan, karakteri bu
olan biriydi. O yüzden sigarayı da 50 sene boyunca bir parçası
yaptı.
66 yaşındaydı, kaybetmek için çok erken... Çok eleştirdik, çok
uyardık. Neler neler yaptık! 'Baba, sen sigarayı
bırakmasan bak ben başlayacağım' diye tehdit bile
ettim. Biz çocukları onun yumuşak karnıydık, ama olmadı.
Bu konuda zayıf bir karakterdi belki de?
Babam öyle güçlü bir karakter ki, tam aksine! Bazı insanlar vardır,
aklını çelebilirsin; babam bütün cihan bir araya gelse bir gıdım
bildiğinden geri dönmez. Böyle bir adamdı.
Dünya görüşüne de tutkuyla bağlıydı...
Öyleydi evet. karakteri o. Ha sigarayı bıraksaydı da anladığımız
kadanyla artık çok geçti. 2'nci tümörden sonra bir ara bıraktı. O
tümör de radyoterapi ve kemoterapiyle geçmişti. Kendi karar verdi
ve bıraktı. Ama o tümör vücutta bir defa görüldü mü devam
edermiş.
Metastaz (yayılma) mı yapmış?
Evet, oradan karaciğere sıçramış. Sizin öğrendiğiniz zaman da işte
o karaciğer rahatsızlığı dönemi. ¦ 1.5 yıl kamuoyundan saklamak
onun fikri miydi? Evet, onun kendi karanydı. Kendisine acınmasını
istemezdi. Sonra nasıl, kim tarafından öğrenildi bilmiyoruz. Bir
şekilde ortaya çıktı ve tabamın zaten son günleriydi. Saçlan vs.
dökülmüştü.
Haberler çıkınca ne hissetti?
Babam haberler çıkıp medyada konuşulmaya başlanınca,
'Aaa ben gerçekten hastayım galiba'
demeye, hastalığını fark etmeye başladı.
Babanızın Taş Koleji'ne çekilmesi, film yapmaması, içine
kapanması...
Büyük insanların, büyük dertleri vardır. Ekonomik sıkıntılar değil
bunlar. Babamın ülkeyi, Türkiye'yi düşünmediği zaman yoktu. Bu da
onun çok sigara içmesine neden olmuştur. Her şelıit haberine,
patlamaya kahroluyordu. 3İ Hassas bir karakter... Evet, sanki kendi
başına gelmiş gibi yaşardı. Babam vurdumduymaz olsaydı şimdi
hayatta olurdu! Ama öyle biri olmak istemezdi. Biz de öyle bir baba
istemezdik. Babamdaki hiçbir şeyi değiştinnek
istemem. Sigarası dışında!
3 kardeşsiniz. Özlem ve Özgür ikizler; hanginiz daha çok
babaya benziyor?
Fiziki olarak ben daha çok benziyorum. Özlem ve Özgür de uzun.
Babam karakterini üçümüze de aşıladı. Annem (Yasemin
Hanım elektronik mühendisi), çok okuyan düzgün bir
kadındır. Babam bizi yetiştirdi.
Onlar siz 2-3 yaşındayken ayrılıyorlar. Sonraki yıllarda
ilişkileri nasıldı?
Çok saygılıydılar. 3 çocuklan var. Doğumgünlerinde toplanıldık.
Asya ile nişandığımızda nişan yemeğimizi birlikte yedik. Kavgalanna
gürültülerine şahit olmadık.
Siz anneyle kalıyorsunuz, peki babanın eksikliğini
hissettiniz mi?
Hiç hissetmedik. Babam iki eli kanda olsa hafta sonlan bizi alır,
gezdirirdi; sırtında yatağa taşırdı. Üzerimize titrerdi. Birlikte
çok vakit geçirdik, bu yüzden karakteri bize çok sirayet etti; çok
mutluyum.
"BABAMIN MANEVİ VASİYETİ
TORUNDU'
Siz Akan soyadını mı Üregül'ü mü tercih
ediyorsunuz?
Babam bir gün 'Pis Yedili'yi çekerken,
'Barış, sen artık Akan soyadını kullan'
dedi. Benim de hoşuma gitti. Onun bir parçası bu soyadı çünkü...
Biz onu Tahsin Tarık Üregül olarak tanıyoruz ama bana o soyadını
layık görmüş gibi hissettim.
Taş Koleji... Babanız buradaydı uzun yıllar. Şimdi burası
sizden mi sorulacak?
Taş Koleji Yönetim Kurulu Başkanıyım, babamdan sonra bu sıfatı ben
devraldım. Babam hastalığının başlarında bir gün 3 kardeşimle
yemekteyiz, başını kaldırdı ve 'Oğlum okulu sana
devredeceğim' dedi.
Ne kadar sıklıkla görüşüyordunuz?
Hastalıktan önce 3 kardeş, babamla haftada 1 yemek yerdik. 20
yıldır aynı kebapçıda! Hastalıktan sonra ben her gün okula gidip
gelmeye başladım. Öyle istedi. Her gün görüşüyorduk. İşleri
öğrendim, her şeyi bana gösterdi. Onun tarzını gördüm.
Nasıl bir tarzı vardı?
Hiç patron gibi bir patron değilmiş. Pamuk gibi bir insan. Sertlik
vs. hiç yok. Zaten okuyan çocuklar da bunu söylüyor. Babamın son
günlerinde yanında olduğum için çok mutluyum. ES Son zamanlarda
zorlanıyor muydu peki? Evet, o zorlandığı zamanlan da gördüm.
Merdivenleri zor çıkıyordu, yine de geliyordu. Çok duygusal anlar,
beni konuştunna pek...
Bana '97 yaşında yatağımda birden öleceğim' demişti; bizi
kandırdı!
Bana ve kardeşlerime de hep bunu söylüyordu. Kanser olmasaydı,
babam kesin o yaşa kadar hayatta olurdu. Yürüyordu, spor yapıyordu.
Dağ gibi adamdı ya, kemoterapi bile iştahını kesmedi! ¦ En çok neyi
severek yerdi? Kuzu incik! Bayılırdı! Pilav üstü döner yiyorduk!
Köfte, mercimek çorbası, kurufasülye pilavı çok severdi. Aslan
gibi, dağ gibi bir adamdı; o öyle iştahlı olunca, ona bir şey
olmayacak gibi düşünüyordum. Saçlan bile çok geç döküldü.
İstediği bir şey var mıydı? Manevi vasiyet
diyeyim?
Bizden çocuk istiyordu. Asya (nişanlısı)
hastaneye gelince, eliyle karnına hamile işareti yapıp torun
istediğini anlatırdı.
Göremediği acı olmuş...
Asya'ya evlilik teklif emıeden önce yüzüğü ona göstermiştim
'Uf ne kadar büyük taş, hayatımda böyle büyük taş
görmedim' demişti. Hastanede 'Kız nerde
yüzüğün?' diye şaka yapardı. Hâlâ tanındığına
şaşırırdı...
'Ya bu da tam babamdan bana geçmiş' dediğiniz ne
var?
Bunu ben unutmuştum ama ilkokul öğretmenim taziyeye geldi, bir
anımızı anlattı. Bir gün galiba İstanbul civannda bir köye
okul gezisine gitmiştik. Öğle yemeği zamanı, özel okulda olduğumuz
için bize kumanya vermişlerdi. Oldaki köy çocukları da evlerinden
salça, ekmek vs. getimıiş. Öğretmenim fark etmiş,
'Barış bir tek sen kumanyanı açtın ve köy çocuklarının
yanına gidip onlarla paylaştın; birlikte yediniz'
dedi.
Tam Tarık Akan'lıkmış!
Evet. O huyum benzer. Babam için sınıf entellektiiel ya da etmezdi.
İyi biri olmasıydı olan. Anadolu insanını çok severdi.
Solcusu-sağcısı herkes cenaze törenindeydi
Çok az insana nasip olur bu! Çünkü babam şu kesimin, bu kesimin
adamı değildi. Herkes eşit olsun ve ilerlesin isterdi. O yüzden de
cenazesinde her kesimden insan vardı.
İnanılmaz bir kalabalıktı!
Yetkililer bile bu kadar büyük bir kalafralık beklemiyordu! Hatta
biz bir ara endişe ettik, yeteri kadar polis yok diye. Ama tek bir
taşkınlık olmadı. Babam görse çok şaşırırdı!
Neye?
Bu kadar sevildiğini, kalabalığı görse, 'Vay, bu kadar
seviliyor muyum?' derdi. Babam çok enteresandır,
meşhur olduğunu, sevildiğini unuturdu!
Hakikaten mi?
Gerçekten! Mesela derdim ki; 'Baba bak arkadaşın senle
fotoğrafını Facebook'a koymuş, 3 bin kişi
beğenmiş'. 'Vay be 3 bin kişi beni
beğenmiş mi?' der, hakikaten çocuk gibi şaşırırdı.
Yemekte biri yanına gelip fotoğraf çektirsin, 'Bak beni
hala tanıyorlar' derdi. 'Baba ne diyorsun
ya?' der, gülerdik.
Onun gibi birinin egosu nasıl bu kadar az
olabilir?
Kendini her zaman Kayseri'nin bir köyünden çıkmış, işportacılık,
cankurtaranlık yapmış, sıradan biri olarak görürdü. İçindeki
çocuğu, gerçek kişiliğini bozmadığı için şımannadı. Şöhretin,
baskıların, hapislerin kendini değiştirmesine izin vermedi. O
yüzden Tarık Akan oldu!
Acun Günay, babanızın hayat arkadaşı... Onunla ilişkiniz
nasıl?
Babamın 30 senelik hayat arkadaşı. Çok değerli bir kadındır;
çocukluğumuzu bilir. Hep çok iyi anılarımız var.
Babanızın bilmediğimiz tarafları?
Küçükken fakirlermiş ve o zaman çok miktarda sakatat yemişler, daha
ucuz diye. Sonraki yıllarda yemeyi sevmezdi.
Bir anısı...
Lisedeyken çok haylazmış. Hocası kötü not verdi diye camı kırıp
küfretmiş. Okuldan atılınca dedem 'Bak param yok, ama
okuyacaksan seni özel liseye yollayacağım' demiş.
Babam söz venniş, özel liseye başlamış ama her gece dışarda. Dedem
de onu takip etmiş.
Ee?
Kahveye gitmiş babam, meğer üst sınıftan biriyle ders
çalışıyorlarmış. Dedem babamın alnından öpmüş, bunu hastaneye
kaldırılmadan önce burda, okulda gözleri dolarak anlattı.
'Ben görmedim, çocuklarım görsün' dediği olur
muydu?
86 yılı, para yok! Taksim'den geçiyor, herkes durmuş ona bakıyor.
'Ulan Tank bütün meydanı durduruyorsun, ama cebinde
metelik yok. Çocukların için kazanmalısın' demiş.
Koskoca Tarık Akan mı?
Evet, ama gerçek buydu. 7-8 yaşından sonra daha rahat bir hayatimiz
oldu. Mesela küçükken ayakkabı isterdik, parası yok, gider borç
bulur alırmış.
Özel bir eşyası var mı emanet aldığınız?
Eşyalarına henüz dokunamıyorum, çok kötü oluyorum. Saat vs. gibi
aksesuarlar takmazdı. Sadece 'İlhan Selçuk'un kasketine
iyi bak' dedi.
Tarık Akan niye 10 yıldır sinemadan uzaktı?
Son filmi 'Deli Deli Olma' gişede
istediği başarıyı bulamadı. Filminin gişe yapmamış olmasını uzun
süre atlatamadı. Çok emek vermişti. Kırıldı ve içine kapandı. Sonra
çok senaryo geldi ama onun kafasındaki kalitede olmadı.
Boş durmaz, inanmam...
Türkiye'yi tanıtmak için belgeseller yaptı. 'Atatürk'ün
Kızlan. Afrodisyas' gibi... Onlann gelirini de Nazım
Hikmet Vakfı'na bağışladı.