Tezkere öncesi Erdoğan'dan Meclis'te kritik konuşma!

Meclis açılış törenleri başladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ilk kez Meclis kürsüsünde... Erdoğan'ın salona gelişi sırasında bazı CHP'lilerin ayağa kalkmadığı görüldü.

Tezkere öncesi Erdoğan'dan Meclis'te kritik konuşma!
Milliyet'in haberine göre İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sözleri:

-Sayın başkan ve çok değerli milletvekilleri heyetinizi en kalbi duygularla selamlıyorum. Tüm siyasi partilere başarılar diliyorum.

-Bu kürsüde milletin kürüsüsünde halkın ilk kez seçtiği Cumhurbaşkanı olarak konuşuyorum. Bir kez de buradan aziz milletimize de teşekkür ediyorum.

-28 gün sonra 91. yılını kutlayacak Cumhuriyetimiz iradesini bir kez daha ortaya koymuştur.

-Seçilmiş bir Cumhurbaşkanı ve seçilmiş bir hükümet şu an olduğu gibi uyum içinde çalışmasına devam edecektir.

-Türkiye üç seçime şahit olmuştur. Milletin iradesi son derece şeffaf bir şekilde sandığa yansımıştır. Sandık her meselenin çözüm yeridir. TBMM'yi şekillendirecek yegane vasıta sandıktır.

-Sandık seçmek ve seçilmek için herkese açıktır. Kendisini anlatan her siyasi parti  Meclis'e taşınmıştır.
Millet bilmez, millet anlamaz karar veremez vasilerin devri kapanmıştır. Nasıl ki millet kendine vasi tayin kabul etmiyorsa Meclis’te vesayet kabul etmez. Meclis'te bu aziz millet gibi dik durmalıdır.

-Siyaseti ve milli iradeyi yok sayan terör ve şiddet eylemleri karşısında önce siyasiler ve siyasi partiler buna karşı çıkmalıdır. Küçük çocukların eline taş veren zihniyet acziyetin ifadesidir. Güvenlik güçlerine taş atan siyaset anlayışı çaresizliğin siyaset anlayışıdır. Türkiye'deki çözümlerin tek adresi Meclis'tir.

MİMARI OLDUĞUM ÇÖZÜM SÜRECİ...

-Çözüm Süreci’nin, Türkiye’nin istikbali, kardeşliği ve demokrasisi açısından hayati derecede önem taşıdığını burada tekrar vurgulamak isterim. Mimarı olduğum, her türlü siyasi riskine rağmen kararlılıkla bugünlere taşıdığım Çözüm Süreci’nin, yine kararlılıkla, cesaretle, sabırla geleceğe taşınması en büyük arzumdur. Aziz milletimiz de Çözüm Süreci’nin arkasındadır. Hiç kimse, hiçbir anne, hiçbir baba, çocuklarının genç yaşta hayattan kopmasını istemez. Rabbim hiç kimseye yaşatmasın; hiçbir anne, hiçbir baba, evlat acısı yaşamak istemez, başkasının da bunu yaşamasına razı olmaz. 30 yıldır devam eden şiddet ortamı, bazı istisnai sabotaj girişimlerine rağmen, son 2 yılda farklı bir mecraya girmiştir. Evladı asker ve polis olan anne babaların rahat bir nefes aldıkları; evladı dağa kaçırılan anne babaların artık yürekli şekilde itirazlarını ortaya koydukları bir süreci yaşıyoruz.

AKAN KAN BİZİM GENÇLERİMİZİN KANIDIR

-Türkiye’nin, çözüm yolundaki bu kararlı ilerleyişinin karşısında durmak, akıntıya kürek çekmektir.
Tarih, çözüme doğru son derece kararlı şekilde akarken, Meclis içindeki ve dışındaki tüm siyasi partilerin sürece destek olmaları da tarihi bir sorumluluktur. Her türlü kaygı, endişe, tereddüt, bu çatı altında özgürce, ama nezaket, hoşgörü ve empati içinde mutlaka tartışılmalı, müzakere edilmelidir. Çözüm Süreci’nde nihai hedef, şiddetin her türlüsünün dışlanması, siyasetin çözüm aracı olarak devreye alınmasıdır. Siyasi partilerimiz, şiddetle aralarına mesafe koymalı, peşin hükümlü ve önyargılı olmaktan kurtulmalı, kararsızlığı bir kenara bırakarak, çözümün tarafında, çözüme katkı sunmanın mücadelesi içinde olmalıdır.
Unutulmamalıdır ki, akan kan, bizim gençlerimizin kanıdır; bunu durdurmak da bu yüce Meclis başta olmak üzere her kesimin ve herkesin sorumluluğudur.

23 NİSAN 1920 RUHU...

Esasen Yeni Türkiye, 23 Nisan 1920’nin özünü ve ruhunu yeniden kavramış, o ilk Meclis’te oluşan özgürlüğü, renkliliği ve çeşitliliği yeniden hayata geçirmiş bir Türkiye’dir. Yeni Türkiye, sürekliliği içinde barındıran; geçmiş, bugün ve gelecek arasında sağlam köprüler kurmamıza imkân veren, inşacı, yön gösterici bir kavramdır.
Yeni Türkiye, medeniyet köklerimize bağlılık ve tarihsel coğrafyamızla barışma anlamında bir sürekliliğe işaret ederken, topluma ve siyasete bakış anlamında bir kopuşa tekabül etmektedir. Daha önce de ifade ettim; Yeni Türkiye’de makbul ve makbul olmayan vatandaş ayrımı yoktur; bütün vatandaşlar eşittir.
Tabiatıyla Yeni Türkiye’ye bir direnç de söz konusudur.
Türkiye’nin yeni sosyolojisi karşısında bu direncin bir başarı şansı olmadığı açıktır; ancak siyasetin burada kararlı bir duruş göstermesi gerekiyor.

PARALEL DEVLET TEPKİSİ

-Vesayet, Eski Türkiye’nin bir hususiyetidir; ancak yeni bir formda, Yeni Türkiye’ye kastetmek arzusundadır.
Paralel devlet yapılanması, siyasî temsil yetkisine ve siyasî meşruiyete sahip olmadan, kamu gücünü kullanarak, meşru-demokratik siyaseti tahrip etmek istemektedir. Paralel Yapı, Devlet aygıtını kullanarak siyaseti şekillendirmek arzusundadır ve bu anlamda tipik bir bürokratik vesayet girişimidir.
Siyaset, bu vesayet girişimine taviz veremez, verdiği anda kendi varlığını inkâr eder. Devlet içindeki paralel yapı siyaseten mahkûm olmuştur.

İKİ SEÇİM PARALEL DEVLETİN TASFİYESİDİR

-Türkiye’nin yaşadığı son iki seçim, bir anlamda paralel yapının ve destekçilerinin siyaseten tasfiyesidir.
Son 2 seçimde ortaya çıkan neticeye rağmen, ortalığa saçılan bütün delil, belge, hukuk ve ahlak dışı teşebbüslere rağmen, Paralel Yapıya oksijen sağlayacak tavırların içine girilmesi, siyasetimiz adına olduğu kadar, ulusal güvenliğimiz adına da kaygı duyulacak bir durumdur.
Herkes bilmelidir ki, ilkesi, kuralı, sınırı, ahlakı olmayan bir yapı, hiç kimseye fayda sağlamaz.
Siyasetin önündeki mesele, bu yapıyı hukuken de tasfiye etmektir.

ASLA GÖZ YUMULMAYACAK

-Güvenlik kurumlarının ve yargının demokratik meşruiyet temelinde yeniden yapılandırılması, bu bakımdan özel bir önem taşımaktadır.
Yeni Türkiye, devlet içinde otonom yapılara, çetelere, mafyatik örgütlenmelere asla pirim vermeyecektir.
Özellikle yargı içinde, bir çetenin, bir karanlık şebekenin güç kazanmasına, önce yargıyı, ardından da tüm toplumu dizayn etmeye kalkışmasına asla göz yumulmayacaktır.
İnanıyorum ki, öncelikle yargı mensupları, onurlarına, meslek ilkelerine ve ülke çıkarlarına sımsıkı sahip çıkarak, yargıyı teslim alma girişimlerine dur diyeceklerdir.
Hükümetin ve yargı mensuplarının olduğu kadar, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin, bu yapının mağduru olan siyasi partilerin ve milletvekillerinin, ulusal güvenliğimizi tehdit eden çeteye karşı kararlı, ilkeli duruş sergilemesi milletin de arzusu ve talebidir.

YENİ ANAYASA DAHA FAZLA GECİKTİRİLMEMELİ

-77 milyonun ortak talebi olan yeni Anayasa, artık bir an bile geciktirilmeden yapılmalı, Türkiye, eski dönemin, darbe dönemlerinin prangalarından bir an önce kurtarılmalıdır. 24’üncü Dönem’de, Meclis’te iktidar partisinin Grup Başkanı ve Başbakan olarak, yeni bir Anayasanın yapılabilmesi için yoğun gayret sarf ettim. Ne yazık ki, yeni bir Anayasa yapabilmek bu dönemde mümkün olmadı.
2015 seçimlerinin hemen ardından, Meclis’teki tüm partiler, ön yargılardan uzak şekilde bir araya gelmeli, uzlaşma içinde yeni bir Anayasayı yazabilmelidir. Milletimizin en büyük arzusu, ülkemizin de yegane kalkınma vasıtası olacak yeni Anayasa, daha fazla geciktirilmemelidir.