Ünlü uzmanlar 'Acaba' diyecek!..

Topkapı Sarayı Müzesi Başkanı Haluk Dursun, mimar, yazar, sanat tarihi profesörü Gül İrepoğlu ve Sabancı Üniversitesi tarih bölümü profesörü Hakan Erdem, Levent Erden’in moderatörlüğündeki “Acaba”da bu akşam Osmanlı’daki aşkları konuşacak.

Ünlü uzmanlar 'Acaba' diyecek!..

Üç uzman, NTV’deki yayın öncesi saray aşklarına dair ilginç bilgiler verdi.

HAKAN ERDEM
Philippine ile Cem


Biri Sassenage Baronu’nun güzel gözlü kızı, diğeri bildiğiniz Şehzade Cem, Fatih’in oğlu... Aralarında bir şey oldu mu? Rivayet muhtelif. “Sadece bakıştılar, o kadar” diyen de var, “Philippine’in Cem’den bir oğlu oldu” diyen de... Aşk olduğu kesin, aşkın karşılıklı olduğu da mutlak. “Merhum ile muaşaka vaki olup” diyor, Vakıat-ı Sultan Cem yazarı, daha ne desin? Cem’in yüzlerce şiirinin hangisinde Philippine var, bilmiyoruz. Şu beyitte Cem’i sürgünde tutan o olmasın?
“Gidemez kaldı yine Cem yolu bağlandı meğer  Bir saçı sünbül ü gül yüzlü melek gonce-feme”
Belki...

VAY OSMAN BEY!
Devlet kurduğunu biliyoruz ama Osman Gazi’nin gençliğinde başka maceraları da olmuş. Öyle söylüyor tarihçi Neşrî. Mal Hatun’u görüp aşık olmuş beyimiz. Babası Ertuğrul’dan gizlice haber gönderip evlenmek istediğini söylemiş. Böyle de isyankâr bir genç...
Ama Mal Hatun’dan kibar ama kocaman bir “Hayır” cevabı almış. Meğerse “Niyeti seninle gönül eğlendirmektir” demiş birileri... Osman, Eski Hisar Beyi’nin huzurunda fena halde dert yanmış aşkına cevap alamamasından. Fakat kantarın topuzunu kaçırıp o kadar övmüş ki, beyin aklına bir Mal Hatun sevdası düşürmüş durduk yerde. Çözüm ise yine Osman’dan, adam gönderip güvenli bir yere getirtivermiş Mal Hatun’u... Şuna, bugünlerde pek tavsiye edilmez ama “kızı kaçırdı” desek?

GÜL İREPOĞLU
Aşk acısı çeken padişah


Mektuplarda dile gelen aşk, en içtenlikle ifade bulmuş aşktır, hele bu mektuplar bir Osmanlı padişahının kaleminden çıkmışsa... 18. yüzyıl hükümdarlarından I. Abdülhamid’in Ruhşah isimli kadınına yazdığı mektuplar, aşkın ve arzunun sınır tanımaz yansımalarıdır.
Padişahın zaten kendi hareminde yer alan bir kadınına yalvaran mektuplar yazması, dünya durdukça var olacak bir gerçeğe de zarifçe işaret eder: Sevişmek gönül rızasıyla, aşkın uzantısı halinde olduğunda değerlidir.
“Ruhşahım! Hamid’in sana kurban ola. Bir kusur ile ceza verilmez efendim. Sana gönül bağıyla bağlanmış bir kulunum, ister bana vur, ister öldür, sana teslimim. Bu gece gel, dileğimdir. Billahi hastalık sebebim ve belki ölümüm olursun. Ayağının altına yüzüm gözüm sürerek rica ederim. Kendimi zaptediyorum, yemin ederim.”
“Ben kulun siz efendimi bu kadar içten arzularken, benim bu elem dolu perişan halime derman ve açılmış yarama merhem olursun ümidiyle sizden şefkat dilerken, geceler boyu yatağımıza gelmemeye sebep ne ola? Benim ateşimi ancak senin merhametin söndürür. Vallahi her gece sabahı çıkarırım! Bu gece de gelmezsen bildim ki, bana muhabbetin yoktur. Benim bu halime düşmanım bile acır, akşam sabah gelip bir lahza oturmak iş değildir. Kulun ayağına gider yüzünü sürer idi sabaha dek. Beni istemez isen Hak Teala bilir benim sana halimi... Dünyada eğer benim de ömrüm tamam olur ise hep seni fikrederim. Vallahi sümme Billahi benim halim pek fena oluyor! Sen böyle ettikçe, ölüm bana hayırlı gelir.”
“Abdülhamid’in Ruhşah’ına kul kurban olsun. Bir kusur ile beni unutma! Benim vücudum toprak olunca bile senden vazgeçersem, Allah layıkımı versin efendim. Sen benim, ben senin. İnşallah ömrüm oldukça bir oluruz, beraber oluruz canım efendim. Çarık ayağına yüzümü sürerek rica ederim.”

HALUK DURSUN
Aşkın sultanları


Osmanlı padişahları arasında hem cihangir hem de romantik aşık özelliğini taşıyan bir baba-oğul dikkati çeker: Sultan Yavuz Selim ve Kanuni Sultan Süleyman...
Sultan Selim’in aşk şiirleri yazdığı pek bilinmez ama Kanuni’nin Muhibbi ismiyle yazdığı şiirler defalarca basılmıştır. Hürrem’e yazdığı şiirlerde kullandığı ifade, kudretli bir hükümdardan ziyade mahcup ve çaresiz bir aşık gibidir.
Kanuni ve Hürrem arasındaki aşk, uzun seferlerde yazıya dökülmüştür. Hürrem, padişaha mektuplarında “Canımın paresi Sultanım” şeklinde hitap etmiş, kendisini “Fakir ve hakir cariyeniz” diye nitelemiştir.
Bu iki padişahın dışında Avcı Mehmet’in Rabia Gülnuş’a, Afife Hatun’un Avcı Mehmet’e yazdığı mektup ve şiirler, II. Mahmud’un Hüsnü Melek’e yaptığı şarkılar, sarayda ve saltanatta siyasetin dışında muhabbetin de olduğunun göstergeleridir. Bunlar sadece iktidarın sultanları değil, aşkın da sultanlarıdır.     

HÜRRİYET İNTERNET SİTESİ