Ushan Çakır'dan Altın Portakal itirafı!..

"Sev Beni" filminde canlandırdığı 'Cemal' karakteriyle Altın Portakal’da 'en iyi erkek oyuncular' arasında favori gösterilen Ushan Çakır, ödülü Hakan Yufkacıgil’in almasına hiç üzülmemiş

Ushan Çakır'dan Altın Portakal itirafı!..
Altın Portakal’da sen de favori isimlerdendin ama ‘En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’, ‘Uzun Yol’ filmindeki rolüyle Hakan Yufkacıgil'e gitti. Üzüldün mü?
O durum biraz farklı çünkü Hakan çok yakın dostum. Zaten o da ödülü alırken ‘Oyuncu koçum Ushan Çakır’a teşekkür ediyorum’ dedi.

Hakan’a oyuncu koçluğu mu yaptın?
Bizim Hakan’la 10 yıllık dostluğumuz var. Ve aldığımız bütün dizi, sinema ve tiyatro tekstlerini birlikte çalışırız zaten.  O yüzden ödülü Hakan alınca kendim almış kadar sevindim yani.

Peki, gelelim seni ödül için favori hale getiren ‘Sev Beni’ filmine. Nasıl katıldın kadroya?
Sev Beni filminin yönetmeni Bahadır Er filmdeki Cemal rolü için ortak arkadaşımız Rıfat Şungar’a soruyor. Rıfat da beni öneriyor. Bahadır daha önce Kara Köpekler Havlarken için de Rıfat’a soruyor. O zaman da yine ortak arkadaşımız Cemal Toktaş’ı öneriyor. Yani Bahadır’ın bütün filmlerinin başrol oyuncusunu Rıfat buluyormuş gibi oldu. (Gülüyor)

Nasıl biri Cemal?
Cemal geleneksel bir aileden gelen alt kültürle yetişmiş bir genç. Yapı olarak utangaç biri. Tanımadığı bir kızla evlendirilmek üzereyken amcası (Güven Kıraç) tarafından tırnak içinde antreman yapmak üzere Kiev’e götürülüyor. Evlenme arifesindeki Cemal’le bir sevgilisi olan Sasha’nın (Viktoria Spesivtzeva) yolu burada kesişiyor. Aşk onları beklemedikleri bir zamanda beklemedikleri bir yerde buluyor. Büyük bir macera eşliğinde neye niyet neye kısmet gibi bir durum yaşıyorlar.

ÇOCUKLUĞUMU ÖĞRENİP NE YAPACAKLAR

Sen kendinle ilgili konuşmayı sevmiyorsun galiba?

Aslında ben kendimi sakınmaya çalışıyorum bu işlerden. Bir sürü programa gitmeyip, bir sürü röportajı kabul etmeyişim de bu yüzden. İnsanların benim hakkımda ne düşündüklerini çok fazla önemsemiyorum. Benim için yaptığım işle ilgili sorular önemli. Mesela çocukluğumu öğrenip ne yapacaklar benim.

Hazır lafı açılmışken sen bize anlat yine de biraz çocukluğunu?
Şöyle söyleyeyim güzel bir çocukluk geçirdim. İzmir Karşıyakalıyım. Babam İş Bankası’ndan emekli. Annem resim öğretmeniydi. Sosyal insanlardı. Zaten Bostanlı Açıkhava Tiyatrosu’nun karşısında oturuyoruz. Oradaki her etkinliğe gidilirdi.  Ben tam sokak çocuğuydum. Top oynar, paten kayardım. Bütün sokak oyunlarını severdim. Onur Ünsal ortaokul arkadaşım benim. Onunla grafiti yapardık.

Oyunculuk?…
Oyunculuğa çocukluktan beri merakım var. Zaten oyunculuğun oyun oynamakla aynı şey olduğunu düşünüyorum ben.

Nasıl yani?
Çocukken boncuk atan tabancalarla oynuyorsun. Oyuncu olunca da kuru sıkı tabanca veriyorlar eline, bir de üzerine para alıyorsun. O da oyun bu da oyun. Yalnızca para aldığın için profesyonel oyuncu oluyorsun. Aslında sahnede oynamak sokakta oynamaktan çok da farklı değil. Ben de oldum olası sek sek de dahil oyun oynamayı sevmişimdir. Madem oyun oynamak meslek olarak da yapılabiliyor ben de tiyatrocu olayım dedim. Ailem notlarım düşüyor diye istemedi önce. Ben bayağı ‘Senden adam olmaz’ çocuğuydum yani. Biraz serserilik vardı. Ben de onlardan gizli gizli bir sürü oyunda oynadım. Başka liselere konuk oyuncu olarak gidiyordum.

İŞİN PR KISMINDA OLMAK BANA GÖRE DEĞİL

Ushan, röportaj fotoğrafları çekilirken bayağı gerildin, neden? İşinin bir parçası olarak görmüyor musun?

Ben işin bu kısmını işimin bir parçası olarak görmüyorum açıkçası. Bilakis oyuncunun kendisini saklaması gerektiğini düşünüyorum. Ancak o zaman yarattığın karaktere inandırabilirsin seyirciyi. Sürekli göz önünde olan bir oyuncunun ne kadar inandırıcılığı olabilir.

O zaman profesyonel bir tepki bu…
Tabii ki… Yani izlediğin bir oyuncunun hangi yemeği sevdiğinden sana ne… Bunu yazman antipatik olabilir belki de…

Hem umursamıyorsun hem de antipatik olma kaygın mı var yani?
Evet, var tabii ki… Umursamıyor değilim umursadığım için kaygılıyım zaten.

Belli ki bu röportajı yapmak senin için bir zorunluluk. Belki filmin yapımcı şirketi ya da yönetmeni istedi. Peki, oyunculukta rüştünü ispat ettikten PR işinde kullanılmaya; “Benim işim buraya kadar bundan sonrasında yokum” der misin?
Keşke böyle bir şey olabilse… Ama belli ki hiçbir zaman böyle bir şey olmayacak. Bu durumda bir yere kadar kaçabilirsin. Bu biraz şımarıkça da gelebilir kulağa. Öyle gelsin istemiyorum. Ben bir seyirci olarak şunu söyleyebilirim. Dinlediğim bir müzisyenin ya da beğendiğim bir oyuncunun özel hayatı beni ilgilendirmez.  Şarkısı ya da oyunculuğu iyiyse geri kalanından bana ne? Ben onun yaptığı şeyle ilgileniyorum, onunla değil. Kalan seyircilerin tümünün de böyle olmasını arzu ederdim. Ama popüler kültür öyle bir şey değil. Ben böyle bir adamım. Poz verebilen bir adam değilim…

Sen iyi bir oyuncu ama arızalı bir adam mısın?
Yok, hayır hiçbir arızam yoktur.

Ezgi Asaroğlu’na yaptıkların için affettin mi kendini?
O olayla ilgili konuşmayalım ne olur…

ARZU AKYOL / AKŞAM İNTERNET SİTESİ


Konular Röportaj