Yalan Dünya'nın oyuncuları konuştu!..
Ekran fenomeni “Avrupa Yakası”nın yaratıcısı Gülse Birsel, yeni dizisi “Yalan Dünya” için geri sayımın sonuna geldi.
SARP APAK (EMİR): İLK DEFA ZENGİN BİRİNİ
OYNUYORUM
Oyuncular, dizideki karakterleri sorulunca tepki gösteriyor. Ama
ben korkarak da olsa karakterinizi sormakla başlayacağım yine
röportaja...
- Yoo, neden? Benim canlandırdığım karakter Emir Danışman... Emir
güzel sanatlar fakültesi oyunculuk bölümünden mezun olmuş,
İstanbul’da şansı yaver gitmiş, genç yaşta şöhrete ulaşıp para
kazanmaya başlamış biri. Yaklaşık dört beş yıldır tanınıyor,
dolayısıyla şöhretin o ilk panik halini üzerinden atmış. Keyfine
düşkün, kızlarla arası çok iyi... Bir de yalnız kalmayı kesinlikle
sevmiyor. ıyi bir çocuk ama kendini çok seviyor. Bu, bugüne kadar
oynadığım karakterlerden çok farklı.
Nedir farkı?
- “Avrupa Yakası”ndaki Tanrıverdi ve “Kavak Yelleri”ndeki Güven çok
farklı iki karakterdi. Biri Diyarbakırlı’ydı, şiveliydi. Diğeri
ızmirli’ydi, fırlamaydı. Tanrıverdi, çok temizdi. Hatta hiç
kirlenmemiş diyeyim... Güven çok kirlenmişti. Tamamen insanların
mutsuzuklarından kazanıyordu. Emir ise delinin teki... Keyif adamı.
Diğer ikisinden daha havalı ve özgüven sahibi. Janti bir herif...
Emir’in özgüveni ve şuursuzluğunu çok sevdim açıkçası. Bir de ilk
defa zengin, para sıkıntısı çekmeyen birini oynuyorum, o da güzel
(gülüyor).
BEN HİÇ ÇAPKIN BİR ADAM OLMADIM
Gülse Birsel’den dolayı insanlarda “Avrupa Yakası” tadında bir iş
beklentisi var. Bu beklenti nasıl etkiliyor ekibi?
- Çok farklı ve yepyeni bir proje olsa da aşçı aynı, tabii ki aynı
lezzeti alacak insanlar. Ama şunu da unutmasınlar, yemek bu kez çok
daha iyi bir mutfakta, çok daha iyi malzemelerle yapılıyor.
Gülse’yle 2006’dan beri tanışıyoruz; hem patronum hem de arkadaşım.
Ben normalde ona her zaman dürüst olmaya çalışırım. Üçüncü bölümü
okuduğumda dayanamadım, gece aradım.
Neden, kötü bir şey mi
vardı?
- Aksine, onun bıraktığı yerden bu kadar iyi devam etmesi beni çok
mutlu etti ve şaşırttı. O yüzden aradım. Ben bu işin beklentileri
rahatlıkla karşılayacağını düşünüyorum. Çok daha güçlü
geliyoruz.
Siz de Emir gibi genç yaşta şöhret olanlardansınız. Sizi
nasıl etkilemişti o durum?
- Ben 2004’te mezun oldum. 1,5 seneye yakın para kazanmaya
çalıştım. Beş kişi bir evde yaşadığımız sıkıntılı dönemler
geçirdim. Derken “Avrupa Yakası” geldi. şöhret ilk olarak şaşkınlık
yarattı, sonra onun keyfini sürme safhası geldi. En sonunda da
kabullenme ve güzel bir şekilde yaşamaya çalışma şeklinde devam
etti. Hiçbir zaman çapkın bir adam olmadım. Hep uzun süreli
ilişkiler yaşadım. Ama Emir, üçüncü gün kızlardan sıkılıyor. O
açıdan da farklıyız.
Dizi, Cihangir’de geçiyor. Cihangir’e oyuncuların mabedi
gibi bakılıyor ya, siz sever misiniz o çevreyi?
- Belki sonradan oyuncuların dünyası haline gelmiş olabilir ama
Cihangir çok eski bir kültürdür. Ben hiç oturmadım orada, ara ara
giderim. Cihangir’in ünlü olmasının nedeni ise çok basittir,
insanlar bunu atlıyor ama AKM’den çıkan oyuncular hep oraya gider.
Zamanla oyuncuların semti durumuna gelmiştir. Gece kaçta eve
girdin, kaçta çıktın gibi başka yerde sorun olacak şeyler orada
sorun olmaz. Cihangir insanların kafasında yarattığı gibi
oyuncuların fildişi kalesi değil, stratejik olarak konumlandıkları
normal bir yer.
ECE ERCAN (ESRA): SENARYO ÇOK İYİ, EKİP
TECRÜBELİ
Ece Hanım, sizin dizideki rolünüz ne?
- Dizinin içindeki setin yönetmen yardımcısı
rolündeyim.
Set çalışanları genelde gergin olur, siz nasıl bir yönetmen
yardımcısısınız?
- Esra, sorumluluk sahibi ama bir yandan da yorgun bir karakter.
Her şeye yetişme çabasında... Bir anı bir anını tutmayan bir
yönetmenle çalışıyor, sürekli durumu dengelemeye çalışıyor. ışi zor
yani...
Endüstri ürünleri tasarımı okuyup da oyunculuğa nasıl geçiş
yaptınız?
- Bir sene mühendislik okudum. Matematik okudum. Sonra endüstri
ürünleri tasarımı okudum. Bitirdiğim bölüm de o oldu. Ama aslında
hep oyuncu olmak istiyordum. Üniversitede de tiyatro gruplarına
katılmaya çalışıyordum. Sonra bir sınava gireyim bakalım ne olacak
dedim. Müjdat Gezen’in sınavına girdim, kazandım, okudum. Ardından
şehir Tiyatroları’nın sınavlarına girdim. Devamında hiç nefes
almadan şehir Tiyatroları’na girmiş oldum. Kendi işimi yapamadım.
Bunu istemedim de zaten.
Gülse Hanım’la ikinci kez aynı projede yer alıyorsunuz.
Onunla çalışmak nasıl?
- Benim için çok güzel tabii. Zekasını, kişiliğini ve
yaratıcılığını takdir ettiğim, örnek aldığım biri...
“Yalan Dünya”nın sizce diğer işlerden farkı ne olacak?
- Komedi dizisi olduğu için bence dramalardan
ayrılacaktır. Gülse Birsel’in kalemi çok iyi, ekibimiz komedi
konusunda tecrübeli. Çok iyi bir iş çıkacağından eminim.
ÖNER ERKEN (BORA): GÜLSE’NİN YETENEĞİ OYUNCUYU
İŞTAHLANDIRIYOR
Öner Bey, sizi en son “Üsküdar’a Giderken”de görmüştük ama çok kısa
ömürlü bir proje oldu...
- Reyting kurbanı oldu diyebiliriz.
Bu iş sizi nasıl etkiledi?
- Aynı şey “Deli Saraylı” bittiğinde de sorulmuştu. Ben böyle
şeylere çok takılmıyorum. Biterse biter... Seyircinin takdirine
kalmış bir şey sonuçta...
Gülse Hanım’la “Yedi Kocalı Hürmüz”de de birlikte
çalışmıştınız. Nasıl bir çalışma arkadaşı?
- Bir kere hünerli bir yazar... Ne yaptığınızı gören, elindeki
malzemeyi nasıl yoğuracağını bilen bir senarist. Oyuncuyu
iştahlandıran bir durum bu.
Sizi hangi rolde izleyeceğiz dizide?
- Gülse Birsel’in canlandırdığı Deniz karakterinin kardeşi
Bora’yım. Bora, bir baltaya sap olamamış, Karşıyakalı, biraz cesur,
bitirim, kendine güvenen ve atak bir tip. Devamını dizide
izleyeceksiniz artık...
Gülbahar Karakuş