Yalçın Akdoğan: 'Başkanlık olmazsa sistem felç olur'

Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, paralel yapıyı 'düşman unsur' diye niteleyerek, "Dini yönden de bu hastalıklı, habis yapıyla mücadele edilmeli" dedi. Akdoğan, sorunların çözümü için başkanlık sisteminin gerekli olduğunu da söyledi.

Yalçın Akdoğan: 'Başkanlık olmazsa sistem felç olur'
Yeni Asır'da yer alan habere göre Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, paralel yapının 'düşman unsur' olduğunu belirterek 'habis' ve 'sapkın' olarak nitelediği bu anlayışla dini yönden de mücadele edilmesi gerektiğini vurguladı. Diyanet'e çağrı yaparak, "Siz de bu hastalıkla mücadelede etkin rol almalısınız" diyen Akdoğan, çarpıcı açıklamalarda bulundu:

PARALEL YAPI DÜŞMAN KATEGORİSİNDE: Paralel yapı ulusal güvenlik meselesi. Sadece AK Parti değil Türkiye düşmanlığı üzerine kurgulanmış bir model var ortada. Bundan dolayı bu yapıyı düşman kategorisinde görmek lazım. Su uyur düşman uyumaz. Asla rehavete kapılmamak lazım. Bunlar dış bağlantılarla başka bir amaca hizmet ediyorlar. Bundan dolayı zaten ulusal güvenlik meselesi diyoruz.

KAVGA DEĞİL MÜCADELE: Her alanda mücadele etkin bir şekilde sürmeli. Cumhurbaşkanımızın devletin başı olarak bütün kurumların uyumlu bir şekilde mücadelenin parçası olması yönündeki kararlılığı çok önemli. Bu sadece AK Parti'nin ya da hükümetin mücadelesi değil bütün devletin mücadelesi. Buna göre herkesin konum alması lazım. Son MGK toplantılarındaki açıklamalarla bu karalılık teyit edilmiştir.

HASTALIKLI, HABİS YAPI: Önümüzde birçok yönden hastalıklı bir yapı var. Küresel düzeyde siyaset mühendislerinin taşeronluğuna soyunmuş, istihbarat oyunları oynayan ama dini açıdan da tamamen habis nitelik kazanmış, amaca ulaşmak için her yolu mubah gören, her türlü kötülüğü yapabilecek olan, bukalemun gibi renkten renge giren, kendi yalan dünyasında, tamamen takiyye üzerine kurulmuş bir yapı söz konusu.

DİNİ OLARAK DA MÜCADELE LAZIM: Devlet olarak farklı alanlarda hukuk içinde mücadele etmek gerekir. Ancak şu da önemli. Dini olarak da mücadele gerekir. Yani bu anlayış, zihniyetle mücadele gerekli. O yapı içindeki çekirdek kadro o insanların dinini resmen esir almış. Bu insanları kurtarmak lazım. O insanlar adeta mahkum olmuşlar. Oradan çıkarlarsa, bu yalan dünyaya tepki gösterirlerse, dinlerinin çökeceğini düşünen bir anlayış var. İslam tarihinde bu tür sapkın anlayışlar çok görülmüştür. Bu bir zihniyet meselesidir. Diyanet bu hastalıkla mücadelede daha etkin rol almalıdır.

ÇÖZÜM SÜRECİNE ÜÇ TÜR DIŞ ETKİ: Çözüm sürecinde önemli bir aşamaya gelindi. Ama bu işlerin çok kolay olduğu anlamına gelmiyor. Sürece yüzde 68 destek var. Bu Tayyip Erdoğan'a, AK Parti iktidarına duyulan güvenle ilgili bir destektir. Sürece birçok odağın karşı olduğunu biliyoruz. Burada üç tür dış etki var. Birincisi süreci doğrudan sabote etmek isteyen ülkeler. İkincisi PKK'yı enstrüman olarak kullanmak isteyen ülkeler. Üçüncüsü de "biz de bu sürecin parçası olmalıyız" diyerek Kandil'i dolduran ülkeler...

DEMİRTAŞ'IN SÖZLERİ KARAKOL BASKINI GİBİ: Provokatif eylemler, sabote edici yaklaşımlar gündeme gelebilir. Provokatif eylemler kadar önemli olan siyasetin sabote edici dil kullanmasıdır. Bunun diğerinden farkı yoktur. Selahattin Demirtaş'ın Cumhurbaşkanımıza dönük savaş açan yaklaşımı her hangi bir karakol basmaktan daha yıkıcı bir etki yapmıştır. "Bu nedenle süreci zehirlemiştir" dedim.

BAŞKANLIK GELMEZSE SİSTEM FELÇ OLUR

Türkiye'de sistemin tıkandığı AK Parti'den önce belliydi. Yaşanan krizler bir sistem kriziydi. AK Parti'nin tek başına iktidar olması, halk desteğine sahip olması, başarılı icraatları ve uyumlu ekip kurması bu sorunu biraz arka plana itti. Ama halkın cumhurbaşkanını doğrudan seçmesiyle burada yeni bir durum var. Türkiye'de var olan sistem ne kadar parlamenter sistemdi o da tartışılır. Ama artık bambaşka bir duruma gelindi. Bu mesele aşılmazsa bundan sonra gelen kim olursa olsun sistem felç olur. Güven, istikrar tesis edilemez. Burada Başbakanımızın "Seçim beyannamesinde başkanlıkla ilgili bölümü bizzat ben kaleme aldım" demesi de önemlidir.

PKK BİR AN ÖNCE SİLAH BIRAKMALI

Örgüt bir an önce silah bırakmalıdır. Bir tarafta silahlı bir yapı olsun bir tarafta siyasi bir yapı olsun bu kabul edilebilir bir şey değil. Bu demokrasiye inanmamak demektir. Sen demokrasiye inanıyorsan kardeşim, bırakacaksın silahları. Geleceksin siyaset zemininde o iddianı dile getireceksin. Türkiye'de her şey konuşulabilir. Ben senin hezeyanlarını, ütopyanı "kızıl elmanı" yapmak zorunda değilim. Gel kendin topluma anlat. Yapabiliyorsan kendin yap. Demokratik siyaset bunları çözebilecek potansiyele ulaşmıştır. Hem o olsun hem bu olsun bu samimiyetsizliktir. PKK bir an önce silah bırakmalıdır. Bu sorun çözülse bile siyasi mücadelemiz devam edecektir. Bu anlayışı kabul etmemiz mümkün değil. Kürt kökenli vatandaşlarımızı bunların insafına bırakacak değiliz. Bunların ne kadar despotik, Baasçı, baskıcı bir anlayışa sahip olduğunu, dibinde ot bitirmediğini, bölgede neler yaptığını herkes biliyor.