Zuhal Olcay: 'Hayatımın kahramanı benim'

“Kendimden başka sebebim yok. Hayatımın ustası da kahramanı da benim. Elimde içini dışını bildiğim bir tek ben varım” diyen başarılı sanatçıdan çarpıcı açıklamalar...

Zuhal Olcay: 'Hayatımın kahramanı benim'
Zuhal Olcay'ın Akşam'da yayınlanan röportajı..

Yine bir Zuhal Olcay klasiği...“Başucu Şarkıları 3”... Hepsi çok güzel şarkılar...


Çok teşekkür ederim... Ben de hepsini çok severek söyledim. Birini diğerinden ayıramıyorum inanın.

Epey bir ara verdiniz değil mi?

Son albüm 2009’da çıkmıştı. O günden bu güne epey bir süre geçti ama bu gerekliydi. Titizlikle hazırlandık, içimize sinsin istedik ve bu yüzden acele etmedik.

Şarkıları elemek zor olmuştur.

Evet, gerçekten öyle oldu. Uzun bir zaman şarkıları dinledik, öneriler aldık.   Şarkıları demlenme sürecine bırakıyorsunuz, o arada kendinizi tartıyorsunuz, şarkıyla ilişki kurmaya çalışıyorsunuz. Sonra bazılarından vazgeçiyorsunuz. Bazen de sürpriz bir şarkı öne çıkıyor. Böyle, uzun uzun düşünerek, tartarak, dinleyerek, söyleyerek seçildi bu şarkılar.

Sürprizlerden biri de Ahmet Kaya şarkısı galiba...

Evet, “Yalan da Olsa”... Ahmet Kaya’nın Tribute albümünde okumuştum bu şarkıyı.  Bu albümde onun da olmasını çok istedim. Sağ olsun Gülten Kaya’da beni kırmadı. Ahmet Kaya’sız, Cem Karaca’sız başucu albümü olsun istemedim.

Albümün adının “Başucu Şarkıları” olması Zuhal Olcay’ın iddiası mı yoksa şarkıların iddiası mı?

Yooo! “Başucu Şarkıları” demek illa “Bakın bunlar başucu şarkılarıdır” demek değil. Bunlar benim başucu şarkılarım. Bende anısı olan, izi olan, sevdiğim, söylediğim, önerdiğim şarkılar. “Ben bunları başucu şarkısı olmaya aday görüyorum, siz de bir dinleyin bakalım ne düşüneceksiniz?” diyorum.

Zuhal Olcay iddialı bir kadın mıdır peki?

Bazı durumlarda kendi çapımda iddialarım olabilir ama öyle çok iddialı bir kadın olmadım hiçbir zaman. Ne öyle olmayı ne de öyle olan insanları çok sevdiğimi söyleyemem. İddialı olacak bir durum yok. Çok iyi bildiğim bir konuda bile birisi tam tersini söylüyorsa birkaç kez söyler, sonra “Tamam belki sen haklısındır” der geçerim.

HERKES KENDİ HAYATININ USTASI

Şarkılarınızla devam edelim. “Öyle bir şey bir şey eksik ki anlatamam” diyorsunuz bir şarkıda.  Sizin hayatınızda eksikliğini hissettiğiniz ne var?


Herkesin hayatında olur böyle eksiklikler. Bazen her şey çok yolunda, çok güzeldir ama yine de bir şeylerin eksikliğini hissedersiniz. Bu duygularla yazılmış ve bu duygularla söylediğim bir şarkı. En çok da “Terliklerimle gelsem sana” sözlerini seviyorum. Yani insanın hiçbir şeyi hesaplamadan, olduğu gibi, sadece içinden geldiği için hareket etmesini sembolize ediyor. O saf ve güzel duygularla hareket edebilmek hangimizin hayatında bir eksiklik değil ki?

“Sen bana fazla iyisin” diyorsunuz ya hiç kendinize fazla iyi bulduğunuz ya da kendinizi karşınızdaki için fazla iyi bulduğunuz oldu mu?

O şarkı Onno Tunç’la yaptığım üçüncü albümde yer alan bir şarkı. Zamanında çok sevilmiş bir şarkıydı ve “Neden bir başucu şarkısı olmasın?” dedim. Ama hayatımda hiç kendime fazla iyi bulduğum ya da kendimi fazla iyi bulduğum biri olmadı. Olduysa bile ben duvarla aynı renk olup yavaşça kaçmışımdır (gülüyor).

Yine Cem Karaca’nın çok güzel bir şarkısı var, “Sevda Kuşun Kanadında”... Sizin de şarkıdaki gibi “Aşk ne ustam, hayatın sırrı ne diye” sorduğunuz bir ustanız var mı?

Ah o da çok güzel bir sevda şarkısıdır. Aşkın kırılganlığını çok güzel anlatır. Çok severek söylediğim bir şarkıdır. Ben şuna inanırım ki, herkes kendi hayatının ustasıdır. Zaman ilerledikçe, deneyimler çoğaldıkça herkes bu soruların cevaplarını kendisi bulur. Böyle bir usta yok yani. Hayatınızın bir tek ustası var o da sizsiniz. Nasıl yaşar, nasıl sorular sorarsanız onların yanıtlarını alırsınız. Bazı insanlar hiç soru sormadan ve hiç yanıt aramadan göçüp gidiyor. Bazıları da çok fazla soru sorup aldıkları yanıtlarla öğreniyor ve pişiyorlar.

Siz peki çok soru soranlardan mısınız?

Evet, çok soru sorarım. Kendimle çok hesaplaşırım. Dünyaya merak eden soru soran gözlerle ve yürekle bakmak çok önemli.

TEK BAŞINALIĞI SEVERİM

Aşkta yaş, mevki gibi toplumsal kabullere göre mi hareket edersiniz?


Gerçekten âşık olduğunda insan herhalde bütün bunların bir önemi kalmıyor.  Eğer aşk duygusunu yakalamışsanız onu sonuna kadar sorgulamadan ve hesap yapmadan yaşamak lazım ama bu her babayiğidin harcı değil tabii ki...

Siz o babayiğitlerden misiniz?

Bilmiyorum (gülüyor). Zamanında çok yaşadım bu duyguları. Aşk öyle istediğiniz anda karşınıza çıkıveren bir duygu değil Onunla her an karşılaşacakmışçasına bir heyecanla yaşamaya da bir tür aşk denilebilir aslında.

Hayatınızda bir erkekten aldığınız en güzel iltifat neydi?

Berlin’de yaşayan bir arkadaşım var. Bir dönem Yunanistan’da buluşmuştuk. Yıllar sonra Berlin’de tekrar karşılaştık. “Yunanistan’da karşılaştığımızda kafam biraz karışıktı" dedim. O da bana “Evet, .... filmlerinden çıkmış gibiydin” demişti. Bunu ben çok değerli bir iltifat olarak gördüm. Çünkü en değerli iltifat aslında karşındakinin sana bütün kalbiyle bakması ve seni gerçekten anlaması. İnsanın insanı anlamasından daha değerli bir iltifat yok bence.

ASALET İLK ONA GİRMEZDİ

“Asil kadın” etiketi zaman zaman yük oluyor mu?


Genelde düzgün yaşayan, insanları kırmamaya özen gösteren bir kadınım ama öyle asaleti yük gibi taşımıyorum yaşarken.  Hiç umurumda değil yani... Ben çok rahat ve özgür yaşayan bir kadın  olduğumu düşünüyorum. Aslında bana “Kendini tarif et” deseler ben asaleti ilk onun içine koymazdım ama insanlar öyle görmek istiyor herhalde.

İlk ona ne koyardınız peki?

İnsanın kendisini tarif etmesi zor tabii ama çalışkan, uykucu, sevecen, komik, başkalarının iyiliğini çok isteyen, düşünen, rahatına düşkün, özgür, detaycı, bazen vurdumduymaz... Böyle bin tane şey  sıralayabilirim.

Siz pek çok kişinin kahramanısınız; sizin kahramanınız kim?

Yok. Hayatımın ustası da kahramanı da benim. Elimde bir tek ben varım; her şeyini, içini dışını bildiğim.

Aynaya baktığınızda gördüğünüz kadından memnun musunuz?

Diğer adayları görmem (kahkahalar)... Memnunum tabii canım. Şu anda gördüğümden memnun olmak dışında yapabileceğim bir şey yok.

Hayat sizi incittiğinde kendinizi nasıl tedavi edersiniz?

Öncelikle sizi inciten durumun geçeceğini bilmek... İlk sarıldığım teselli budur. Onun dışında yaşamını mümkün olduğu kadar yine eskisi gibi yaşamak. Bir de çalışmak, çalışmak, çalışmak...

İnsan ilişkilerinde sınırlarınız nerede başlar nerede biter?

Ben sınırlarımı bol tutarım. Yeni tanıdığım insanlara karşı setler koyan, etrafını ören biri değilim. Öyle insanlarla da çok rahat edemiyorum. Önce biraz geniş tutup karşındakinin tavrına göre zaman içinde daraltırım sınırları.

Önce kendini mutlu et

“Yaşamak için sebeplerinizi sayın” desek; aileniz, kızınız, işiniz...


Kendim... Başka sebebim yok. Benden yola çıkarak evladım, ailem, annem, babam, tüm sevdiklerim. Ama öncelikle kendim. Bunun dışında düşünmek çok hastalıklı bir şey zaten.

Aslında genel olarak diğer türlüsünün hastalıklı olduğunu düşünürüz değil mi?

Öyle maalesef ama aslında hayatla ilgili güzel amaçlar edinip kendini mutlu etmezsen kimseye yardımın olmaz. Bunu ben söylemiyorum, bilim söylüyor

Kızgın ve kontrolünü kaybetmiş Zuhal ne yapar?

Bağırır, bir de aceleci davranır.  Öyle ki karşımdaki paralize olur, “Allah aşkına sakinleş” falan der. Mesel geçen gün kızım “Anne sakin ol devrelerimi yakıyorsun” dedi (gülüyor). Bazen de acayip sakinim. İşte yalnızlık bunun için de lazım. Yalnızken öyle güzel sakinlik geliyor ki, dinleniyorsun.

Kızınızla ilişkiniz nasıl? Anladığım kadarıyla adanmışlık temelli bir ilişki değil.

Yok, öyle olsam Ceren başak bir şehre yerleşirdi herhalde. Özgürlüğüne çok düşkün. O tarafını çok seviyorum. Bir uçağa atlayıp tek başına seyahat eder ve dünyanın herhangi bir yerine gider. Bunu neredeyse tercih eder. Bana çekmiş yani.  Bu çok güzel...

Sumru Yavrucuk “Boya badana tamirat her şeyi yaparım” demişti. Siz oyunculuk ve müzik dışında ne yaparsınız?

Benim öyle becerilerim yok maalesef. Ben evde daha çok bilgisayar başında vakit geçiriyorum. Bu çok iyi bir alışkanlık değil biliyorum. Bir de spor yapmayı çok seviyorum. “Bugün spor için ne yaptın?” diyenlerdenim. Yürüyecek miyim, yüzecek miyim? Görev gibi benim için. Onun dışında evde yapılan işlerden beni en çok rahatlatan bulaşık yıkamak. Daha doğrusu suyla oynamak. Mutfakta bir şeyler yerleştirmek, silmek yıkamak beni rahatlatır.

İÇİNE KAPANIK BİR ÇOCUKTUM

Nerelisiniz siz?

Annem İstanbullu, babam Yugoslav göçmeni.

Çocukluk bulutlu mu güneşli mi?

Parçalı bulutlu diyelim...

Neden?

Öyle işte... Çok bahsetmek istemiyorum bundan.

Travmatik bir şey mi var?

Yok yok hayır, travmatik bir şey yok. Herkesin çocukluğu gibi işte... Ben biraz içine kapanık bir çocuktum. Çok duygusaldım. Disiplinli, efendi bir çocuktum. Ailenin tek çocuğuydum. Dolayısıyla evde sıkılırdım biraz. Bizim zamanımızda öyle televizyon falan da yoktu. Büyüklerin arasında geçti çocukluğum. Zaten 14 yaşında evden ayrılıp konservatuvara girdim. Ondan sonra neşelendi ortalık.

Konservatuvar kendi tercihiniz miydi?

Tabii tabii, ben ilkokulda karar verdim konservatuvara girmeye ama ailem hep destekledi.

TİYATROYU ÇOK ÖZLEDİM

En son “Urfalıyam Ezelden” dizisiyle ekranlardaydınız ama uzun ömürlü olmadı...


Evet ya... Çok güzel bir işti ama sonuçta para meselesi bu. 5 liraya mal olan bir iş yapıyorsanız ve karşılığında bu iş size 6 lira olarak dönmüyorsa mal ne kadar iyi olursa olsun üretmekten vazgeçersiniz.

Bugüne kadar en sevdiğiniz dizileriniz hangisiydi?

Çok eskide kaldı onlar. Gecenin Öteki Yüzü, Parmak Damgası, Yeditepe İstanbul...

Yeni proje var mı?

Teklifler geliyor ama şimdilik yok. Artık yeni sezona bir iş yapayım diyorum zaten. Önümüz yaz. Seneye dizi de tiyatro da olacak inşallah. Çok özledim tiyatroyu da.
Konular Röportaj