Yıldız Çağrı Atiksoy bilinmeyenlerini anlattı

Yıldız Çağrı Atiksoy’un yıldızı ‘Öyle Bir Geçer Zaman Ki’ dizisiyle parladı. Dizinin ardından birçok yapımda yer almayı başaran oyuncu, şimdilerde TRT 1’in ilgiyle izlenen yapımı ‘Yedi Güzel Adam’da oyunculuğunu perçinliyor.

Yıldız Çağrı Atiksoy'un Akşam'da yayınlanan röportajı..

Yedi Güzel Adam’ın Zehra’sı size teklif edildiğinde aklınıza düşen ilk kare neydi? 

Projeyi teklif ettiklerinde hikayeyi de dinleyince, ilk önce Zehra’nın fotoğrafını görmek istedim. 

1970’li yılları son derece etkileyici ve iddialı bir biçimde ekrana taşıyan ‘Öyle Bir Geçer Zaman 
Ki’nin ardından sizin için ‘Yedi Güzel Adam’ın cazibesi neydi? 

İki proje arasında ‘Görüş Günü Kadınları’ dizisinde de oynadım, o da günümüzde geçen bir diziydi. Genelde senaryolarda dikkat ettiğim unsur dönem dizisi olmasından ziyade hikayenin yaşıyor olması diyebilirim. ‘Öyle Bir Geçer Zaman Ki’ ve ‘Yedi Güzel Adam’da canlandırdığım karakterlerin yaşamış, gerçek kişiler olması da benim için projeyi heyecanlandıran unsurlardandı. 

TÜRKAN ŞORAY’A HAYRANIM 

Zehra karakterinden biraz bahseder misiniz? 
Zehra duygularını daima içinde yaşayan, kırgınlıklarını, kızgınlıklarını kendi dünyasına hapseden ve sadece şiirle özgürleşen bir kadın. Ailesini erken yaşta kaybetmiş olması hayatı küçük yaşta öğrenmesini sağlarken, güçlü, kendi ayakları üzerinde duran, adalet anlayışı kuvvetli bir öğretmen olarak yetişiyor. 

Her iki karakterin de aynı yıllarda yaşadığını düşünürsek, 1970’li yıllarda kadın olma hallerini siz nasıl anlatırsınız? O dönemin öne çıkan kadın prototiplerini düşündüğünüzde hayranlık duyduğunuz isimler var mı mesela? 
Bence 70’lerin kadın prototipini iki açıdan ele almak gerekiyor. Birincisi, 68’kuşağının, Woodstock gençliğinin özgürlük anlayışı ve hayata başkaldırının cisimleştiği yıllar. O zamanlar, kadınların hem kılık kıyafet olarak kendilerini gösterdikleri, moda sektörünün ilerlediği hem de yaşam haklarının farkına vardığı, birey olmanın tadını çıkarttığı, ilan ettiği yıllar olması açısından çok önemli. Toplumsal yapıda meydana gelen bu değişim gelişme hali, kendine yeni, farklı roller yükleyen kadını eğitim almaya, konumunun farkına varmaya, kısacası bilinçlenmesine imkan sağlıyor. Ancak Türkiye’nin o dönem yaşadığı toplumsal kaos ve siyasi olayların içinde kadınlar kadın olmanın değil, insan olmanın değerlerini kazanmaya çalışıyor. Kadın, erkeklerin egemen olduğu bu dünyada yine erkeklerin açtığı siyasi yaraları 70’ler boyunca kapatmaya çalışıyor. Ayrıca o yıllarda toplumsal yaşamda ağırlığını hissettiren geleneksel tavır ve düşünce kadının ev yaşamının dışına çıkmasının engelliyordu. Ama tüm bu resme rağmen benim de hayranlık duyduğum kadınlar var, ancak zaman çizgisini biraz daha geçmişe götürüyorum, aslında yaşı olmayan iki kadından bahsedeceğim: Türkan Şoray ve Audrey Hepburn. Onlara hayran olmamak mümkün mü? 

Bir röportajınızda sözle değil, yazıyla kendinizi daha iyi ifade ettiğinizi söylüyorsunuz. Zehra karakteri sizin yazı dünyanıza nasıl katkılar yaptı? 
Ben yazı diliyle kendimi daha iyi ifade ettiğimi düşünüyorum. Zehra da hayatı boyunca söyleyemediklerini hep kağıda dökmüş. İkimizin de ortak noktasının yazı olması; onu hem çok daha iyi anlayabilmemi hem de ifade edemediklerini kendi hayatımda daha iyi ifade edebilme faydasını sağladı. 

HAYATIMDA ŞİİR HER ZAMAN YER BULDU

Sizin hayatınızda şiirin yeri var mıdır?
Edebiyat tutkunu bir ailede büyüdüm. Hayatımda şiir her zaman kendine yer buldu. Şu anda ise şiirlerle bezenmiş yaşamlara tanıklık ettiğim, edebiyatın şekillendirdiği bir dizide yer almanın hazzını yaşıyorum. 

Zehra’nın aşka bakışı, yaşama biçimi, tercihleri size nasıl sirayet ediyor? 
Zehra hayatı boyunca sadece Cahit’i sevmiş. Onun aşkıyla büyümüş, sadece o aşkı içinde yaşamış. Böylesi derin ve güçlü bir sevgiye saygı duyulmaması mümkün değil. 

Dizinin çekimleri Kahramanmaraş’ta sürüyor değil mi?  
Kahramanmaraş’a ilk gittiğimiz gün inanılmaz bir samimiyetle karşılaştık. Yaklaşık bir yıldır buradayız, elbette ki evimizden uzakta yaşamanın zorlukları oluyor ama Maraş halkı sayesinde çekimlerimizi çok rahat bir ortamda gerçekleştirebiliyoruz. Bir şehri iyice tanımanız için orada yaşamanız gerekir diye düşünüyorum. Maraş da yaşandıkça görülebilecek zenginliklere sahip gizemli bir şehir, yaşadıkça onun güzelliklerini keşfediyorsunuz, bitmiyor. 

Çekiminiz olmadığı anlarda vaktiniz nasıl geçiyor? 
Civar şehirleri geziyorum; bir şehirden diğerine keşifler yapıyorum. Farklı kültürlerle tanışıyor, o şehrin insanlarının hayatlarına tanıklık etmenin mutluluğunu yaşıyorum. 

TIM BURTON’UN DÜNYASINDA YOLCULUK ETMEK İSTERİM 

Başucu kitaplarınız, filmleriniz var mıdır? 
Okuduğum her kitabın başucumda yeri var. Ama Nietzsche’nin Böyle Buyurdu Zerdüşt, İlhan Güngören’in Zen Budizm: Bir Yaşama Sanatı ve Tolstoy’un İçimizdeki Şeytan’ı özeldir. Filmler ise; Çingeneler Zamanı, Karanlıkta Dans ve Paramparça Aşklar ve Köpekler ilk sayacaklarım arasında hemen kendisine yer bulur. 

En çok çalışmak istediğiniz yönetmen kim? O yönetmenin hangi filmini, neden seversiniz? 
Tim Burton! Onun dünyasında yolculuk etmeyi çok isterdim.

Şu an uçağa atlayıp git deseler, soluğu nerede alırsınız? Neden? 
Tibet! İnanılmaz mistik ve büyük bir kültürel hazineye sahip. Ayrıca dünyanın çatısını görmek için de ilk orayı tercih ederim.
Bora Öztoprak ve Çiçek Dilligil'in oğulları cinsiyet değiştirdi Sıla Türkoğlu - Doğukan Güngör küslüğünün nedeni Alp Navruz çıktı! Gonca Vuslateri kızı Asya Mone'nin ilk karelerini paylaştı Şeyma Subaşı sütyenini çıkarıp poz verdi Tarkan: "Ben de bir işçi sınıfı çocuğuyum" Sertab Erener ve Sezen Aksu boyacılık yapmaya başladı