Büyük acıyla sarsılan Ebru Şallı kendini iyileştiriyor

Amansız bir hastalıkla boğuşan oğlunu kaybederek büyük acıyla sarsılan Ebru Şallı şifayı çalışmakta bulduğunu söyledi: "Üretmeden duramam. Markam benim için çok değerli. Umarım 100 yaşıma kadar devam edebilirim. Oğlumla birlikte başladığımız yardımları da tamamlamak bana çok iyi geliyor..."

Büyük acıyla sarsılan Ebru Şallı kendini iyileştiriyor

Ebru Şallı, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'ne özel olarak Harper's Bazaar Dergisi'ne kapak oldu ve çok özel açıklamalarda bulundu.

Geçen yıl oğlu Pars'ı kaybeden Şallı, acısıyla nasıl savaştığını da anlattı...

Oğlum hastalandığında hep iyileşecek, neden geride böyle haberler kalsın diye düşünüyordum. Bir çocuğun hastalığını magazin malzemesi yapmak bana yanlış geliyordu. İyileşeceğine son ana kadar inandım ama aksi olacağını bilseydim de yine ketum davranırdım.

Hayat düz bir çizgi değil, hep zik zak. Çok çalışmak, çok çalışmak, çok öğrenmek, iyi beslenmek, iyi bir eş bulmak, belki çocuk yapmak... Bilhassa kadınlardan çok şey bekleniyor.

Eşim Uğur Akkuş beni Riyad'da çalıştığı yıllarda, pilates dersinde kasetlerimden biri kullanılınca tanımış. Merak etmiş, bir sürü iş yaptığımı görünce, bir yatırımcı gözüyle bunları bir marka çatısı altında toplamayı düşünüp menajerlerime ulaşmış. Ben yalnızdım o sırada, Uğur'un da evliliği sadece kağıt üzerindeydi. Birbirimize ilk görüşte çarpıldık. Hafta sonları sürekli çocuklarıyla ilgilenen, işinde gücünde, çalışkan, zeki, düzgün bir adam olduğunu gördüm.

Herkesin kaldırabileceği bir süreç değil. Ama başa gelince çekiyorsun. Ponçik'in kötülediği o son altı ayda yapılabilecek her şeyi yapmak istedim. Bir umutla şifa aradım, bir bilinçaltı terapistine gittim. Bana, "Şu an evladın yoğun bakımda ve sen çok iyi görünüyorsun. Bir bakalım bu gücü nereden buluyorsun?" dedi kadın. Regresyonla bu güçlü durma halinin çocuklukta alınmış bir karar olduğunu gördük. Babam, "Hakkına razı bu kız" derdi benim için. Hiç isyan etmezdim.

İYİ ÖRNEK OLMAK İSTİYORUM

Çalışmak benim şifam, üretmeden duramam. 17 yaşından beri paramı kazanıyorum. Girişimlerde bulunmaktan, çalışmaktan hiç gocunmadım. Markam benim için öyle değerli ki... Umarım 100 yaşına kadar devam edebilirim.

Ponçik'le birlikte başladığımız yardımları devam ettiriyorum. Çok iyi hissettiriyor bana. Psikoloğum da acımı biraz daha yaşamamı söylüyor. 'Çalışmak mı istiyorsun, çalış. Ağlamak mı istiyorsun, ağla. Mayo giyip denize mi girmek istiyorsun, gir. Kimseye acını nasıl yaşadığın konusunda hesap vermek zorunda değilsin' diyor. Dünyada maalesef çocuğu hastalanan, evladını kaybeden öyle çok insan var ki...

Önemli olan güzel bir örnek teşkil edip, diğerlerine moral olmak, onlardan moral almak, birbirimize destek olmak.

BİZDE ACIDAN BESLENME VAR

Biz başarıları tebrikte, iltifat etmekte, güzellikleri dillendirmekte zorlanırız. Bizde acıdan beslenme vardır. Alkışlamak bizim için zordur. Oysa hayata tutunmak çok önemli, çok zor bir şey. Bizde ajitasyon seviliyor. Böyle olsaydım müthiş prim yapardım. Maddi manevi çok büyük geri dönüşü olur böyle şeylerin. Ama bunu hiç tercih etmedim ve etmeyeceğim.

'ANNE NE OLUR EVLENİN' DİYORDU

Uğur'un ekonomist zekası, benim de kendi alanımı iyi bilmem ikimize de eğlenceli geldi. Böyle böyle her şey iyi giderken Ponçik hastalandı. Uğur'a, "Henüz yolun başındayken gitmek istiyorsan git. Benim geleceğim belirsiz" diye bir konuşma yaptım. Ama o gitmedi. Aksine, sürekli ponçiği ziyarete geldi, onunla ağabey- kardeş ilişkisi kurdu. Oyunlar oynadılar hep. Pars da 'Anne ne olur evlenin' diyordu hep.