Cem Karaca'nın oğlundan konuşulacak açıklamalar

Emrah Karaca, hem efsane müzik grubu Moğollar’ın solisti, hem de Türk rock tarihinin unutulmaz isimlerinden Cem Karaca’nın oğlu.

Cem Karaca'nın oğlundan konuşulacak açıklamalar

Posta Gazetesi'nden Alev Gürsoy Cimin'in röportajı...

Nasılsınız? Yeni dünya düzenine adapte olabildiniz mi?

Adapte oldum sayılır. Zaten evcil bir insanım ama bu bir zorunluluk olunca zorlayıcı olabiliyor. Evde kalmanın zorluklarından bahsetmek, sağlık çalışanlarına ve çalışmak zorunda olanlara karşı utanç verici olur.

Hakkınızda fazla bilgi yok, sizi daha yakından tanımak isteriz.

44 yaşındayım. İstanbul doğumluyum. Müziğe lise yıllarında başladım. Gitar çalmayı kendi kendime öğrendim. Üniversitede yanlış bir tercihle uluslararası ilişkiler bölümünü burslu kazandım. Okuldaki üçüncü senenin sonunda tamamen müziğe döndüm. O günden beri şarkı söylemeye devam ediyorum.

Müziğe olan tutkunuz babanızdan mı geliyor?

Evimizde müzik hiç susmazdı. Annem ve teyzem şarkıcı, babaannem ve dedem tiyatrocuydu. Bu tutku babamdan gelmiyor çünkü babam yüzünden müzikten uzak duruyordum. Babam, söylediği şarkılar yüzünden ‘Vatan haini’ diye lanse ediliyordu. Kabus dolu bir çocukluk yaşadım. Çocuk aklımla yaşadığımız tüm olumsuzlukların sebebini babamın söylediği şarkılar sanıyordum.

Sizin gibi efsane isimlerin çocukları her şeyi mükemmel yapsa bile babalarının gölgesinde kalıyor çoğu zaman. Sizin de bunu yaşadığınız oldu mu?

Haklısınız. O çocukların yolları çok uzun, işleri çok zor olabiliyor. Bunun belki de en canlı örneği benim. Cem Karaca gibi sesin ardından, zamanında çalıştığı müzik yoldaşlarıyla beraber çalışıyor olmak, kariyer için alınabilecek en büyük risk. Yol uzun ama bence değer. ‘Gölgede kalmak’ tabiri çok hoş olmasa da ne yaparsak yapalım aynı mesleği seçtiğimiz için avantaj ve dezavantajlar karşımıza çıkacaktır.

Abuk sabuk sebeplerden magazin malzemesi olduk

Cem Karaca gibi efsane bir ismin oğlusunuz, çok güçlü bir grubun solistisiniz ama hiç ortalarda görünmüyorsunuz.

Hayatımı insanların gözü önünde yaşamayı sevmiyorum. Babam vefat ettikten sonra abuk çabuk sebeplerden magazin malzemesi olduk ama geçti. Türkiye’de popülerlik fazla ciddiye alınıyor. Ne kadar popülerseniz işinizde o kadar başarılı olduğunuz sanılıyor. Bu büyük bir yanılgı. Ne iş yaptığınızın, hangi eğitimi aldığınızın önemi yok. Sadece ünlü olun, sosyal medyada ya da televizyonda görünün yeter. Ben de kıyısından köşesinden kendimi kaybetmeden, olduğumdan farklı görünmeden popülerliği yaşamaya çalışıyorum.

Tarzınız da görünüşünüz de Cem Karaca’ya pek benzemiyor.

Evet, pek benzemeyiz. O dönemin sanatçıları farklıydı. Kendine has tarzları vardı. Babam, sahnede de günlük yaşamında da farklı biriydi. Belki de bu farklılık, babaannem ve dedemin tiyatro sanatçısı olmasından kaynaklanıyordu.

Güçlü sesiniz baba mirası olmalı. Babanızın sesiyle kendi sesinizi kıyaslıyor musunuz?

Babam diye demiyorum ama Cem Karaca, dünyadaki en özel ve güçlü seslerdendi. Sesinde farklı bir büyü vardı. Benim sesim de güçlü ama tınısı babamınkinden çok farklı. Zaten Cem Karaca olmak gibi bir niyetim yok. Müzik piyasası taklitleriyle dolu. O yüzden Cem Karaca şarkıları söylüyor olsam bile kendi yorumumla söyledim. Sesini eğip büken herkesi Cem Karaca’ya benzetmekten vazgeçin.

Evimizi bombalamaya kalktılar, beni kaçırmaya çalıştılar

Babanıza hasret geçen sürgün günleri size ne öğretti?

Hem babam hem de bizim için çok zordu. Babam Almanya’daydı ve biz onun geride bıraktığı tüm sorunlarla 80 darbesi Türkiye’sinde yapayalnız kalmıştık. Her akşam sözde dostlarla dolup taşan evde annem ufacık çocuğuyla bir başınaydı artık. Sürgündeki fişlenmiş bir adamın eşi olan annem, çalışma yasağı olduğundan bana süt bile alamıyordu. Çocuk halimle her cuma, annemle karakola gidip ifade veriyordum. Tehditler, hakaretler... Neler gördük neler...

Ne zor bir çocukluk geçirmişsiniz. Sizi dinlerken adeta yoruldum.

Babam politik bir kimlikti ve durduğu tarafın hep ön saflarındaydı. Bu da bizi hedef haline getiriyordu. Ailece ölüm tehditleri alıyorduk. Evi bombalamaya, beni kaçırmaya çalıştılar… İlkokul öğretmenim bile beni korumaya çalışırdı. Sokakta çocukların zorbalıkları da bambaşka bir olaydı. Onlar için ben ‘vatan haininin oğlu’ydum. Çocukların bile kötü olabileceğini o zaman anlamıştım.

Babanız yurda döndükten sonra o özlem bir nebze olsun dindi mi, duygularınızı hislerinizi ona tam olarak açabildiniz mi?

Vatandaşlıktan çıkarılan bir adamın çocuğu olmak korkunçtu. “Babam bu şarkıları söylemeseydi böyle bir hayat yaşamazdık. Ben de babasız büyümezdim” diye çok düşündüm ama sonra anladım ki, o şarkıları söylemeseydi asla Cem Karaca olamayacaktı. Sonra “Bu da bizim kaderimiz” deyip yaşananları kabullenmeye çalıştım.

Cem Karaca, Turgut Özal’dan af aldı diye de çok eleştirilmişti. Buna ne diyeceksiniz?

Umutların tükendiği zamanda bir fırsat çıktı ve o da ne pahasına olursa olsun denemek istedi. Döndüğünde burada ne yaşayacağını bilmiyordu. Uçaktan iner inmez tutuklanabilirdi ama buna rağmen uçağa bindi ve geldi. Özal’la görüştü diye, vatanına döndü diye dönek damgası yedi. Hâlâ Özal’ın elini öpüp ona yalvardığını yazıyorlar. Üstelik ellerinde kanıt yok. Bugün o lafları edenlerin nasıl da fırıldak gibi döndüklerini gördükçe gülüyorum. İçimden okkalı bir küfür sallayıp babamın bir şarkısını açıyorum ve yoluma devam ediyorum. Ohh be!

Babanız bugün hayatta olsa sizinle gurur duyardı.

Beni görüyor, biliyorum. Belki kızıyor belki gurur duyuyordur, bilemiyorum ama hayatta olsaydı eminim bu şarkıları beraber söylerdik. Yani ben biraz geride dururdum, o da beni öne atmaya çalışırdı muhtemelen. (Gülüyor)

Moğollar Türkiye tarihinin en önemli gruplarından

Moğollar 50 yılı aşan süredir ayakta duruyor. Bir dönem Cem Karaca ve Moğollar güçlü bir birliktelik oluşturmuştu. Babanızın yerinde şimdi siz varsınız. Ne güzel!

Babam ve Moğollar, 70’lerin başında çalışmaya başladı ve çok önemli işlere imza attı. Babamın bir zamanlar üyesi olduğu, beraber müzik yaptığı, hayatı paylaştığı bu grubun bir parçası olmak hem zor hem de onur verici. Moğollar müzik tarihimizin en önemli gruplarından biri ve Cem Karaca gibi bir solistin ardından grubun solisti olmak büyük sorumluluk gerektiriyor. Omuzlarındaki yükün farkındayım ve adımlarımı ona göre atıyorum.

Moğollar serüvenini bir de sizden dinleyelim.

Moğollar, bu ülkede müzik adına çok önemli işlere imza attı ve bir müzik türünü ülkeye kazandırdı. Ayakları bu topraklara basan ve bu topraklardan beslenmeye devam eden bir grup. Hâlâ aynı heyecanla, üretmeye ve çalmaya devam ediyorlar. Bu grubun bir parçası olduğum için çok gururluyum. 10 yılı aşkın zamandır şehir şehir, ülke ülke gezip müzik yapmaya devam ediyoruz. Umarım bu daha çok uzun yıllar sürer.

Talihsiz bir baba-oğul ilişkimiz oldu

Babanızı çok özlüyor musunuz?

O, dünyadan göç ettiğinde 59 yaşındaydı, ben şimdi 44 yaşındayım. Bunu düşününce bile çok erken yaşta kaybettiğimizi anlıyorum ve kederleniyorum. Babamla olan anılarım hep ‘keşke’ler üzerine kurulu. Onunla talihsiz bir baba-oğul ilişkimiz oldu. Sürgün zamanı bizi çok yıprattı ve sonrası da hep toparlamaya çalışmakla geçti. Onu çok özlediğimde bir şarkısını dinliyorum. Baba-oğul olarak kaybettiğimiz çok şey var ama Cem Karaca bu ülkeye çok şey kazandırdı. Bununla avunuyorum.

Geçmişe döndüğünüzde aklınıza gelen en hüzün verici anı nedir?

Evde Cem Karaca’yla ilgili herhangi bir şey bulundurmak suçtu. Babaannem Toto Karaca’yla beraber gizli gizli babamın plağını dinlerdik. Her nasılsa babaannem ‘Safinaz’ albümünü saklamıştı. Ben de o dönemler Barış Manço dinliyordum. Zaten Barış Abi’yi, çocuk olup sevmeyen azdır. Şimdi o yasaklı şarkıları binlerce insanla hep bir ağızdan söylemek paha biçilemez bir duygu.

Konular Röportaj