HER KÖŞEDE BİR POLEMİK VAR
Bir tarafta çok okunan köşe yazarları, diğer tarafta ünlü sanatçılar...
Çoğunlukla aynı tarafta görmeye alışık olduğumuz bu iki kesimin önde gelen bazı isimleri, bir süredir yazılarıyla birbirlerine çatıyor. Hürriyet'ten Ahmet Hakan, Hülya Avşar ve Mehmet Ali Erbil'le, Vatan'dan Reha Muhtar, Fazıl Say'la, Taraf'tan Ahmet Altan, Tarık Akan'la, Star'dan Ahmet Kekeç, Müjdat Gezen'le atışıyor...
Uzun bir süredir Türkiye'nin gündeminde olan ve daha da olacağı
kesin gibi görünen Ergenekon soruşturması ve bu bağlamda yaşanan
gelişmeler hakkında, bir köşesinden konuya girip, fikirlerini beyan
eden bazı sanatçılar, bazı köşe yazarlarının hedefi haline geldi.
Üstelik sadece yazılarında ya da ifade ettikleri görüşleri
nedeniyle eleştiriliyor da değiller. İfade bozuklukları, imla
hataları nedeniyle de tiye alınıyorlar. Üstü kapalı yerinizi
bilin denilerek, kulakları çekiliyor usta kalemler
tarafından...
AKP hükümetini eleştiren Mehmet Ali Erbil, Ahmet Hakan tarafından,
Tutti Frutti direnişçisi diye nitelendiriliyor. Erbil'in, AKP'ye
yönelik bir parça cesur çıkış yaptığını tespit eden Hakan, hemen
arkasından ekliyor: Altı üstü bir Tutti Fruttici olan bir şovmene
büyük direnişçi mualemesi çekilmemesi gerekir. 29 Mart yerel
seçimleri sonrasında CHP lideri Deniz Baykal'a yazdığı mektubu
facebook'taki sayfasına koyan Fazıl Say'ı da, Ayrı yazılması
gereken ki'leri ayırt edemediği halde, yazmakta ısrar etmekle
eleştiriyor Hakan.
Hülya Avşar için ise, İfade-i meram ve birikim sıkıntısı çektiği
halde makale yazma konusunda azim ve kararlılık göstermesini
anlamakta zorlandığını yazıyor. Reha Muhtar, Ergenekon
soruşturması kapsamında evi aranan ÇYDD Başkanı Prof. Türkan Saylan
konusunda Sezen Aksu'ya, Hadi kadın sana çok ihtiyaç var çağrısı
yapan Fazıl Say'a, Altan kardeşleri, Saylan'a Darbeci dedikleri
için eleştirdiğinden sert çıkıp, Atatürkçülük dersi veriyor.
Fazıl Say ve arkadaşlarına, Siz kumda oynayın tavsiyesinde
bulunuyor Muhtar. Taraf Gazetesi yazarı Ahmet Altan, Ergenekon
konusundaki düşüncelerinden dolayı Tarık Akın'ı Faşistlerle
kolkola girmekle suçlayıp, Akan için Küçük Kenan Evren
benzetmesi yapıyor. Star'ın köşe yazarlarından Ahmet Kekeç,
Ergenekon konusunda tepki gösterenler arasında yer alan Müjdat
Gezen'i eleştirirken, sanatçıların bu konuyu anlamadıklarını
belirtip, Darbe nedir?, Ergenekon soruşturması nedir? diye yazı
döşeniyor. Tabii eleştiri oklarının yöneltildiği sanatçılar da
sessiz kalmıyor.
Ahmet Hakan'a, Mutsuz diyen Hülya Avşar; Ben halktan biri
olduğum için o yazıyı yazdım, edebiyat yapmadığımı vurguladım. Ama
sen bunu görecek kadar mutlu değilsin. Mutsuz, sakal bırakarak din
kesimine, akşamları da şarabını yudumlayan entel kesime yaranmaya
çalışan, höt' desek kaçacak delik arayacak, bu ülkenin
problemleriyle hiç ilgilenmeyip, duyarlı gibi davranan bir
adamsın... diyor.
Fazıl Say, yine facebook'daki sayfasından Ahmet Hakan'a cevap
veriyor: Benim tüm konsantrasyonum, enerjim ve hayata karşı
sorumluluğum bir müzisyen' olaraktır. Ben içimden geleni
paylaşıyorum. Sizce Mozart'ın tuşelerinin bana küsmesi mi benim
için daha kötü, yoksa Ahmet Hakan'ın bana küsmesi mi? diyor.
Altan kardeşler için yazdıklarından dolayı kendisini eleştiren Reha
Muhtar'a ise, Benim Mehmet Altan'ın Türkan Saylan darbecinin önde
geleni' cümlesine sinirlenmiş olmam mı tartışılıyor? Bu lafın niye
söylendiği neden es geçiliyor? Ayrıca, Bence önemli bir yazar
olamadı deme hakkım yok mu? İlla sevmek zorunda mıyım? sorusuyla
cevap veriyor ünlü sanatçı.
Bu örnekleri daha da çoğaltabiliriz ama, sonuçta köşe yazarlarıyla,
sanatçılar arasındaki polemik bu minvalde sürüp gidiyor. Başta da
dediğimiz gibi genelde kolkola görmeye alıştığımız bu iki kesimin
bazı isimlerinin, Ergenekon dolayısıyla, karşı karşıya gelmiş
olması okuyucu kitlesinin de kafasını karıştırıyor. Bu polemik
dolayısıyla kamuoyunda oluşan ortak kanı ise, Ergenekon'un, onları
da karşı karşıya getirdiği düşüncesi...
Ahmet Hakan'dan Fazıl Say'a ki'leri bitişik yazmanı
kaygıyla izliyorum
Son zamanlarda gitgide artan oranda Bedri Baykam'laşmanı, aktif
agresif laik sendromlar göstermeni, ifade-i meram sıkıntısı
çektiğin halde kendini ifade etmek için sarf ettiğin çabayı, ayrı
yazılması gereken 'ki'leri bitişik yazmanı ve daha da kötüsü, bu
eksikliğini hiç önemsememeni, kendinde CHP'ye oy verenler adına
racon kesme hakkını görmeni... Hepsini ama hepsini kaygıyla
izliyorum.
Fazıl Say'dan Ahmet Hakan'a Gramer hatalarını editörler
düzeltir
Benim tüm konsantrasyonum, enerjim ve hayata
karşı sorumluluğum bir müzisyen olaraktır. Ve benim tüm yazılarım
doğrudan ya da dolaylı müzikle alakalıdır, Baykal'a mektup
dahil... Elbette ki sosyal konularda yazmak büyük bir
sorumluluktur. Ama ben, içimden geleni paylaşıyorum... Sizce
Mozart'ın tuşelerinin bana küsmesi mi benim için daha kötü, yoksa
Ahmet Hakan'ın bana küsmesi mi? Herkes yazar... Yazmalıdır...
Kleri ayrı yazmışım yazmamışım, o mektubun içeriği ve iç kuvveti
değildir zaten. Gramer hatalarım da bana kalsın, düzelttiririz bir
editöre. Ama onun derdi asla gramer değil, derdi içerik. Neymiş
derdin? Sonuçta iyi sanatçılara herkes saygı duyar. Dinci de
duyar... Ama bilimin ve sanatın gerçek destekçisi olmak ters düşer
bu adama... Yüzeyinden dokunur ve kaçar. Kaçmamalı arkadaş!
Ahmet Hakan'dan Mehmet Ali Erbil'e Altı üstü Tutti Frutti'
direnişçisi
Son dönem AKP karşıtı muhalefetin sembol ismi haline gelen Mehmet
Ali Erbil, şöyle demiş: Televizyonlarda dekolteler azalıyor.
Görülmeyen bir sansür varmış gibi. 20 yıl önce bu ülkede Tutti
Frutti yayınlanıyordu... Bunu söyleyen Türk televizyonlarının en
iç gıdıklayıcı programı olma iddiasını taşıyan, ancak en gıcık
programı olmanın ötesine geçemeyen Mehmet Ali Erbil'le 50 sarışın'
saçmalığının baş kahramanı olmasaydı söylediğine bir parça hak
verecektim. Altı üstü bir 'Tutti Fruttici' olan bir şovmene, 'sıfır
politik bilinç' ile yaptığı bir parça cesur çıkış nedeniyle 'Büyük
direnişçi' muamelesi çekmesek galiba çok daha iyi olacak.
Ahmet Hakan'dan Hülya Avşar'a Antipatik ve ifade
sıkıntısı çekiyor
Hülya Avşar'ı antipatik yapan detay: İfade-i meram ve birikim
sıkıntısı çektiği halde makale yazma konusunda gösterdiği azim ve
kararlılık... Memleketimizin medarı iftiharı, büyük fikir kadını,
içtenlik anıtımız Hülya Avşar'ımızın, geçtiğimiz günlerde kaleme
aldığı 'Ergenekon makalesi'ni, yapı-bozum tekniği kullanarak analiz
ettim. Takdim ediyorum: Hülya yazıyor: Ergenekon çok karışık ve ben
sanatçı olarak kafamı fazla yormak istemiyorum. Ahmet yazıyor: Bir
tenis maçı için insan vücudunun harcayacağı efor ile Ergenekon
meselesini anlamak için insan kafasının harcayacağı efor aynıdır.
Hülya: Çünkü Ergenekon konusunda elimden gelecek bir şey yok...
Ahmet: Ellerinden bir şey gelmeyeceğini bildikleri halde nice
ademoğlu, nice mevzuda geceler boyu boşuna mı kafa patlattı Hülya?
Hülya: Benim felsefeme göre sanatçı, çaktırmadan bir ülkeyi yönetme
gücüne sahip tek örgüttür. Ahmet: Benim felsefeme göre de bir
insan, çaktırarak haddini bilmelidir.
Hülya Avşar'dan Ahmet Hakan'a 'Höt' desek kaçacak delik
arayacak
Şu mutsuz gazeteci Ahmet Hakan'a anlam
veremiyorum. Yazılarımda ifade zorluğu çektiğimi, bunun da beni
antipatik yaptığını yazmış. Ben halktan biri olduğum için o yazıyı
yazdım, edebiyat yapmadığımı vurguladım. Ama sen bunu görecek kadar
mutlu değilsin. Mutsuz, sakal bırakarak din kesimine, akşamları da
şarabını yudumlayan entel kesime yaranmaya çalışan, 'höt' desek
kaçacak delik arayacak, bu ülkenin problemleriyle hiç ilgilenmeyip,
duyarlı gibi davranan bir adamsın...
Ahmet Altan'dan Tarık Akan'a Küçük bir Kenan Evren
oluyorsun
...Yeryüzünde darbecileri destekleyen kaç
aydın gördün? Faşistlerle kolkola giren kaç sanatçı tanıyorsun
yeryüzünde? Kendine 'sanatçı' diyen, 'aydın' diyen, 'yazar' diyen,
'gazeteci' diyen, daha da önemlisi kendine 'insan' diyen biri için
'darbeyi desteklemekten' daha büyük bir günah, daha büyük alçaklık,
daha büyük bir suç yoktur. 'Ben AKP'ye kızıyorum, onun için darbeyi
destekliyorum' demek, insanı alçaklıktan kurtarmaz. AKP'ye
karşıysan ona oy verme, ona karşı bir partiye gir, çalış, ama 'Halk
benim seçtiğim partiyi seçmez, onun için darbe olsun' dersen, küçük
bir Kenan Evren olursun. Oluyorsun da. Üstelik o, darbeyi yapmıştı,
sen sadece 'işbirlikçisin', darbecilerin peşinde 'paşam, paşam'
diye dolaşan bir arsızlıkla kirlenmişsin. 'Dindarları, Kürtleri,
demokratları assınlar', bunu mu istiyorsun? Sen buna 'solculuk' mu
diyorsun, sen buna 'sanatçılık' mı diyorsun, sen buna 'ilericilik'
mi diyorsun? Bunlar ilericilikse, 'rezillik' nedir be oğlum,
'kaypaklık' nedir, 'alçaklık' nedir?
Reha Muhtar'dan Fazıl Say'a Hadi marş
marş...
...Sorayım o zaman Fazıl arkadaşa ben; Ahmet
Altan'ın iyi bir edebiyatçı olmadığını bilecek ne gibi edebiyat
müktesebatın var bakalım?.. Ya da şöyle sorayım... Mehmet Altan'ın
iktisat bilmediğini, Sorbonne'da ne halt ettiğini, hangi iktisat
bilgisinden biliyorsun da milletin yıllarını verdiği kariyerine
kolayından laf atıyorsun?.. Birisi çıksa, 'Fazıl da zaten hiç iyi
piyanist değildir' dese... Demez misin ona, 'Arkadaş sen müzik ve
piyano bilgini nereden aldın?' Batı'nın kültürel birikimlerini
özümsemesi, evrensel değerlerin imbiğinden süzülmesi gereken
Atatürkçülüğü oyuncak olarak değil gerçekten benimseyen
uluslararası bir piyanist, bir başka meslek erbabına bu kadar
hafif, bu kadar ucuz karalamalar yapılamayacağını bilmez mi? Fazıl
arkadaş Ahmet ya da Mehmet Altan'ın hangi fikrine karşıysa, onu
eleştirsin, başımın üzerinde yeri var... Ama Atatürkçülük
oynayacağım diye, fikirleri bırakıp, insanların
edebiyatçılıklarına, ekonomistliklerine laf ederseniz, siz sadece
Mc Carthy'ci olursunuz, Atatürkçü değil... Atatürk'ü kendi ufak
kirli oyunlarına alet etmeye çalışan arkadaşlara tavsiyem de şu:
Kumda oynayın, sakın Atatürk'ten bahsetmeyin... Oyuncaklar yeter
size... Hadi marş, marş!
Fazıl Say'dan Reha Muhtar'a Kendiliğimden
sataşmıyorum
Benim Mehmet Altan'ın, 'Türkan Saylan darbecinin önde geleni'
cümlesine sinirlenmiş olmam mı tartışılıyor? Bu lafın niye
söylendiği konusu es geçilerek, sanki ben kendiliğimden
sataşıyormuşum gibi yönlendiriliyor mevzu. Okuduğum kadarıyla,
'Bence önemli bir yazar olamadı' deme hakkım yok mu? İlla ki sevmek
zorunda mıyım? Açın bakın, benimle ilgili en az 100.000 veri var
internette 'ne kadar kötü bir müzisyen olduğumu' savunan... Ne var
bunda? Ergenekon'da aydınlar tutuklanırken, savcıyı sonuna kadar
savunmuşlardır. Bunu yaparken, sürekli anti-Atatürkçü,
anti-Cumhuriyetçi oldular. Şeriatçılarla işbirliği yapmayı
sol-aydınlarla yapmaya tercih ettiler. Bunun bir bedeli var ama.
Bence toplumun tepkisi bu boyutta olmasaydı, 12. dalgayı da
savunacaklardı. Şimdi geri vitese taktılar. Tek gerçek bu.
Fazıl Say'dan Muhtar ve Ahmet Hakan'a Burası facebook,
herkes hür
Biz burada 200 milyona yakın facebook
kullanıcısıyız. Herkes fikirlerini savunmakta. Ve herkes tamamen
hür... Bizim buradan seslendiğimiz bazı şeyler 'toplumsal güç'
yaratmakta. Ya da en azından bizim gibi düşünenlere moral kaynağı
olmakta... Kırıcı olmamak lazımdır, bu doğru. Gazetelerde bana
uyarılar, eleştiriler var. Türkan Saylan için 'darbeci' diyen
Mehmet Altan'a sinirlenmem bile eleştiriliyor. 'Darbeci' bir
eleştiri değildir. Bu çok ciddi bir boyutta, bir başka insanın
imajını karalamak ve hayatını tehlikeye atmaktır. Mehmet Altan işte
bu yüzden iyi bir iktisatçı olamaz... Sezen Aksu'ya sorduğum
'Neredesin?' sorusunu da hayli yadırgamışlar... Burası facebook,
'yadırganabilir', 'küstah bulunabilir' kaygısıyla fikir beyan
edemeyeceksek çoktan yandık... Hayatımdaki Beethoven porsiyonu
yüzde 24, Dostoyevski porsiyonu yüzde 3 olabilir. Benim hayatımda
elbette bir Reha Muhtar porsiyonu da var -belki yüzde 0.0002- ama
var. Onun da hayatında belki bu oranda 'Fazıl Say porsiyonu'
vardır. Bu mertebede oran için itişmeye, kakışmaya, ayarcılık
yapmaya gerek var mı?
Ahmet Kekeç'ten Müjdat Gezen'e Kime laf
çakıyordu?
...Müjdat Gezen ne arıyordu o toplantıda, kime laf çakmaya
uğraşıyordu? Daha da önemlisi 'irticanın 100. yıldönümünü
kutlamakla' suçladığı kişiler kimlerdi? İsterseniz sanatçılarımızın
anlaması için tane tane gidelim; Ergenekon darbe teşekkülünü ortaya
çıkarmaya yönelik bir operasyondur, konu yargıdadır, son sözü
görevli mahkeme söyleyecektir...
Şule Türker/VATAN