ISSIZ ADAM'IN SEVGİLİSİ LALE CANGAL NELER SÖYLEDİ?..

'Herkes mi Aldatır?' adlı sinema filminin başrol oyuncularından Lale Cangal, Marie Claire Dergisi'ne konuştu. İşte o röportaj..

ISSIZ ADAM'IN SEVGİLİSİ LALE CANGAL NELER SÖYLEDİ?..

-Ailenizde dayınız Gürer Aykal dâhil 22 müzisyen bulunduğu doğru mu?

Evet; Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuarı Keman Bölümü’ne başladığımda 11 yaşındaydım, ama müzik zaten aile geleneğimizdi. Bizim evimizde her odadan başka bir müzik sesi gelirdi. Ben konçerto çalışırken, annem ve ablam Mine çello çalışırdı, babam keza solist olduğu için zaten aralıksız çalışmak zorundaydı. Çok arkadaşım olmadı o zamanlar,
çünkü kemana âşık bir çocuktum. Kurduğumuz dostluk bana yeterli geliyordu. Yurtdışındayken çok pohpohlanırdım sanatçı olduğum için. Buradaysa pek önem verilmiyor sanki... Bizim aileden bir oda orkestrası çıkar.Sayı 22’den fazla.

-Peki, herkesin ortak dilinin müzik olduğu bir evden, sanat ile iç içe olduğun bir çevreden ayrılıp, İstanbul’a gelerek burada yeni bir hayata başlamak zor oldu mu?

Konservatuarı sınıf atlayarak bitirip, İstanbul’a Ayla Erduran ile çalışmak için gelmiştim. O sırada opera ve diğer orkestralarda çalışma fırsatı elde edince profesyonel hayata da atılmış oldum ve buraya yerleştim. Ben profesyonelleşmenin hem emek hem de büyük bir sabır gerektirdiğini düşünüyorum. Opera çalışanıysan, müzisyenliğin en ağır taşını
sırtlıyorsun demektir. Oradan çıkıp da diğer birkaç yerde daha çalışınca insanın yorulduğunu kabuledecek zamanı dahi olmuyor. Kaldı ki ben araya bir de yurtdışı eğitimimi sığdırdım. Londra’da her gün yeni bir tecrübe edindim. Zor diye bir şey yok hayatta. İstemek ya da istememek var. Bu çok çalışmanın şart olduğu bir dünya, sabretmeyi, azimli olmayı öğretiyor insana.

-Londra günleri nasıldı?

Londra’yı asla unutamam, sanatın merkezi ve çok güzel bir şehir. Hem İngilizce, hem keman, hem de fashion çalıştım.

-Şimdi farklı bir kariyere daha döndünüz. Bu geçiş nasıl gerçekleşti?

Tiyatroyu hep sevdim... Oyunculuk yeni bir olgu değil benim için. Altı, yedi yıldır televizyonla ilgili işler yapıyorum. Ben de diğer oyuncular gibi hep yeni projelerin, iyi senaryoların peşindeydim. Ben her günümü geleceğimi düşünerek geçiriyorum.

-Oyunculuk açısından referans aldığınız isimler var mı?

Yıllardır Demet Evgar’ın oyunlarını izlerim Kenter Tiyatrosu’nda. Oyunculuğu kendimi hep çok iyi hissetmemi sağlamıştır. Hakkını veriyor.

-Oyunculuğun bir de tanınır olmak yönü var. Bu endişelendiriyor mu?

Sanatçının tanınır olması beni rahatsız etmiyor. Bu mesleğin bir cilvesi. İçinde bulunduğumuz sektörde en küçük roller için dahi şiddetli bir rekabet var.

-Kapısını kapadıktan sonra nasıl bir Lale Cangal var? Yemek yapar mı, çalışır mı, okur mu?

Evcimenim... Köpeklerle sabah yürüyüşü yapıp, bir an önce eve dönmeyi planlayan biriyim. Vejetaryen olarak sınırlı yemekler yapabiliyorum. Cemal etçil, ben otçulum. Salatayı ben yapıyorum, o etini pişiriyor.

-Aşka nasıl bakıyorsunuz?

Aşk; iki kişinin birbirine olan ihtiyacı ve kendini tamamlaması bence... Ancak karşılıklı güvene, toleransa özen göstererek devam ettirilebilir. Mantığıma uyan birçok şeyi hoş görebilirim. Birbirini tamamlayan inatçılıkve uyumluluk, her ikisi de var bende. Burcum İkizler bir kere... Her iki uçla da çok iyi anlaşmaktayım.

-Peki ya kız arkadaşlık?

Ben fazla arkadaş edinemiyorum. Sıcakkanlı olsam da sınırlarım var. Sırlarım bana özeldir, paylaşmak istemem. Hayat, bize verilen ve ait olan en önemli armağan.

Damla Gökel /Marie Claire