Kubat: "Eşimle kızım beni adam ediyor"

‘Türküyüz’ albümünü çıkaran Kubat: "Anadolu’nun dili ‘türküce’dir. Türkülerin gücü halat gibidir; bizi, birbirimize bağlar. Acımızı bile türküyle, ağıtla dindiriyoruz. Albüm kapağındaki portreler de birlik ve beraberliğimize bir atıftır" diyor...

Kubat: "Eşimle kızım beni adam ediyor"
Sabah'tan Ömer Karahan'ın röportajı...

Albüm nasıl oluştu?


Repertuvarı belirlemek için başta 350 türküyü seçtim. Bunların arasından da eleye eleye, sayıyı 12'ye düşürdük. 'Gönül Dağı', 'Bir Ay Doğar', 'Eğilmez Başın Gibi Efem', 'Elif Dedim' gibi eserleri seçtik. Musa Eroğlu hocamızın da iki eserine yer verdik. Eroğlu'nun 'Nalın Dilber' adlı eserini sahnede söylüyordum. Albümde de söyleyebilmek için kendisinden izin istedim. Bana "Bir şartım var, 'Firari' diye yeni bir beste yaptım, onu da oku" dedi. 'Firari'ye de bayıldım. Okumalar sırasında stüdyodaki farklılığımız, albüme yansıdı. Bunda tabii yılların getirdiği olgunluğun da etkisi var. Artık 40 yaşımdayım ve babayım. Biz türkü dinlemeye, annemizin karnında, onun ninnileriyle başlıyoruz, türkülerimizle büyüyoruz. "Bu albümü öyle bir yapalım ki, otantik olsun ama sound anlamında da bir özelliği olsun" dedik. Kayıtlarda hiç davul kullanmadık. Sadelikteki zenginliği yakaladık diyebilirim.

Albümde bir de kartonet sergisi var...

'Türküyüz' ağır işti. Albümün içi kadar dışı da güzel olmalıydı. Çevremdeki fotoğrafçılara haber gönderdim. Bu proje aracılığıyla bir sürü gezgin ve fotoğrafçıyla tanıştım. Projeyi gören arkadaşlarımız çok heyecanlandı ve herkes portfolyosunu açtı. Kapağı bitirmek üzereydik ama içime sinmeyen bir şeyler vardı. Son anda avukatımız Sanem Hanım, bizi üstat Levent Yavuz'la tanıştırdı. Kendisi bizden yaşça büyük, inanılmaz fotoğrafları olan bir abimiz. 40 yıldır dünyayı gezerek portre çekimleri yapan biri. Türkü nasıl bir şeydir ki, herkes canla başla çalışıp bir şeyler katmak istedi. Türkülerin gücü halat gibi; bizi sımsıkı birbirimize bağlıyor. Mesela Levent üstat, yıllarca kimseye bir tek karesini bile vermemiş. "Seni yıllardır takip ediyorum. Projen de çok güzel ve kutsal. Ne kadar istiyorsan fotoğraf verebilirim" dedi. Böyle olunca, "Neden sanatın içinde sanat olmasın?" dedim. 150 fotoğraf karesi kullandık; bir fotoğraf sergisini kitapçığa sığdırdık.

İKİ SANAT DALI BİR ARADA

Dinleyici türküleriniz eşliğinde bir fotoğraf sergisini de geziyor...

Albümde hem 12 tane şaheser türkü, hem de Levent Yavuz'un sergisi var. Belki de iki sanat ilk kez bu şekilde bir araya geldi. Bedri Rahmi Eyüboğlu "Ne zaman bir köy türküsü duysam, şairliğimden utanırım" diyor. Türkülerin gücü karşısında, herkes saygı duruşuna geçiyor. 20 yıllık birikimimiz var, demek ki insanlara güven vermişiz.

Büyük emek harcadığınız albümünüze kendi fotoğraflarınızı koymamışsınız. Aslında bu sanatçı egosundan çok uzak bir durum değil mi?

Az kalsın bir hata yapıp kartonetin içine, künyenin yanına yüzümün yarısını koyacaktık. 'Ne yapalım?' diye iki gün uyuyamadım. Ekibimdekiler bana "İnsanlar fotoğraf çekiminden kaçtığımızı sanacak, bir yerinde sen de ol" dedi. Ama biz farkındalık yaratmak ve insanlara güzellik sunmak istedik. Belki de hayatımızın işini yaptık. Çok yorulduk ama şimdi huzurlu uyuyorum.

"Türküleri anne karnında, ninnilerle dinlemeye başlıyoruz" dediniz. Bu sözünüzle filozof gibi, türkülerimize ayrı misyon yüklüyorsunuz...

Hayatta anlaşılmak kadar değerli bir şey yoktur. Artık olgunluk dönemimdeyim. İşimi kusursuz ve bana yakışan şekilde yapmalıyım. Bu türküler çok kez seslendirildi ama ben kendimden bir şeyler katmalıydım. Kapağı, düzenlemeleri ve her detayıyla ilgili kaygılıydık. Bir de, böyle bir projeye çok ihtiyacımız vardı. Sanatçıların görevi, bunu anlatabilmek. Benim için önemli olan da bunu 'türküce' anlatabilmektir. Çünkü Anadolu'nun dili 'türküce'dir. Çok kullandığım bir söz vardır: 'Bana bir türkü söyle, sana nerelerden geldiğini anlatayım.' Türkülerin çok büyük bir geçmişi ve kültür mirası var; buna sahip çıkmamız gerekiyor. Acıyı bile türküyle, ağıtla dindiriyoruz. Türküler, Anadolu'nun haykırışı, şifresidir; bundan kopmamamız lazım. Dünyanın başka yerlerinde bunu bulamazsınız. Bizi, yine en iyi biz anlarız. Türkülerin gücü her şeyden daha kutsaldır. Bugünlerde buna çok ihtiyacımız var. Albümün kapağında yer alan portreler de birlik ve beraberliğe bir atıftır. Biz geçmişimize ve kültürümüze sahip çıkarsak, birbirimize de sahip çıkarız. Eğer birbirimize sahip çıkarsak da geleceğimiz olur. Biraz da yenilik katarsak, güncelliği de korumuş oluruz. Türkü, dünyadaki en kutsal iletişim gücü.

ALBÜMLERİMİ HANGİ RAFA KOYACAKLARINI BİLEMİYORLAR

Yıllarca size türkücü demek bazılarının kolayına geldi...


Hayatımda türkülere çok yer verdim ama yeniliklere de açık biriyim. Bu yüzden albümlerimi hangi raflara koyacaklarını bilemediler. Ben türkücü değil; bir solist, müzisyen, yorumcuyum. Türkiye'de albümleri kimliğe göre rafa koyuyorlar; burada bir yanlış var. Adam bugün pop söylemiştir, yarın alaturka söyleyebilir.

KIZIM BENİM BAŞUCU KİTABIM OLDU

Kızınız dünyaya geldikten sonra sanatınız farklı bir boyuta taşındı sanırım...


Kızım, benim başucu kitabım oldu. Hayattaki bütün birikimlerini topladığın ve hayatını resetlediğin nokta, çocuk. Artık dünyam çocuğumun etrafında dönüyor. Kendi hayatımızı ve işimizi de unutmuyoruz. Kızım bana çok büyük bir enerji veriyor, beni çok mutlu ediyor. Şu anda bebeğimizi en güzel şekilde büyütmeye çalışıyoruz. Eşim ve kızım, beni adam ediyorlar. Benim insanlık kaygısı taşıyan bir yapım var; bu, aileden geliyor. Bir sürü kitabı olan amcam Aşık Göksun Derviş'in köyde heykeli var. Adam 80 yaşında, hâlâ kültürü yaşatmak için aşıklar yarışmasına gidiyor çünkü kültüre hayatını vermiş. Ama haklı; kültür çökünce her şey çöker. Biz bunlarla büyüyoruz ve bunları yaşatıyoruz. Ama bir annenin ve bir çocuğun adam ettiği gibi, hiçbir şey sizi adam edemiyor. O yüzden sorumluluğun beni daha da pişirdiğini düşünüyorum. Şimdiye kadar her şey iyi gidiyor ve umarım ikinci çocuğum da olur.
Konular Röportaj