Londra Türk Festivali Ve Konsolosluklar Ne İş Yapar?

Turkish Forum UK Trust tarafından dördüncüsü düzenlenen geleneksel Türk Festivali, hafta sonu Thames Nehri kenarındaki Southbank bölgesinde, Bernie Spain Gardens'da yapıldı.

Londra Türk Festivali Ve Konsolosluklar Ne İş Yapar?

Türkiye’nin kısmen de olsa tanıtımını yapan, Londra’daki Türklerin biraraya gelip kaynaştığı, gurbet özlemini Türk bayrakları altında bir an olsun  giderdiği  bu festival, önümüzdeki senelerde yapılamayabilir.
Düşündürücü nokta, böyle bir etkinliğe İngiltere’deki büyük Türk firmalarının katkıda bulunmak istememesi, diğeri de Türk Konsolosluğu’ndan kimsenin gelmemesiydi.

Festivalin birinci günü basına ayrılan bölümde,  ATGB UK (Avrupa Türk Gazetecileri Birliği) üyeleri, Star Gazetesi sahibi Ali Özmen Safa, Akşam Gazetesi eski Yönetim Kurulu Üyesi Birol Yiğitcan ve diğer basın mensupları ile oturuyoruz.
Turkish Forum UK Başkanı Hasan Taşlıca, yorgun, telaşlı  biraz da burnundan soluyarak geldi.  Konuya  bodoslamadan girdi “Arkadaşlar bir şeyler söylemek istiyorum. Bu festival gelecek sene yapılmayabilir. İşlerin büyük bölümü bir kaç arkadaşımızın sırtında, işte onlardan biri biraz önce aşırı yorgunluktan baygınlık geçirdi, ambulansta gözetim altında.”
Bu giriş karşısında şaşırdım ve  üzüldüm.

TÜRK FİRMALARI DESTEK VERMEDİ
Taşlıca şöyle devam etti, “Bu festival, Londra’nın merkezinde Türk bayrakları altında yapılan en ciddi festival. İngilere’deki büyük Türk firmalarından destek göremiyoruz. Mesala Ziraat Bankası’nı aradım, Sabancı holdingi aradım telefonuma dönmeye bile tenezzül etmediler. Ayrıca Türk konsolosluğundan buraya gelme zahmetinde bulunan bile olmadı.”
Özellikle bu iki nokta kendi adıma canımı sıktı.
Düşünebiliyor musunuz? Yabancı bir ülkede Türk festivali düzenleniyor, oraya zahmet edipte konsolosluktan kimse katılmıyor.
Acaba hafta sonu mesaisi mi yapıyorlar?
Gerçekten kağıt işlerinin dışında konsolosluklar ne iş yapar?
Bu soruyu diğer hakim medya gazetelerinde bulamazsınız.
Yabancı ülkelerde gazetecilik yapan arkadaşlar konsolosluklarla iyi geçinmek zorundalar.
Çünkü protokol haberciliği yapabilmek için onlara akreditasyon bağımlılığı vardır.
Yani önemli, möhim “devlet-hükümet büyükleri“ geldiği zaman onlara yakın olup “haber” çıkarabilmek. Bunu tabii ki emekçi  muhabir istemez. Gazete merkezlerinin talimatıdır.
Bu möhim zatlar yıllardır gelip giderler ne somut iş yapmışlardır o da belli değil.
Kendilerini ve yakınlarını gezdirmenin dışında.
Bu konuda söylenecek çok şey var ama şimdilik kendimizi tutalım.
Geçenlerde Güney Afrikalı Brett adlı arkadaşımla konuşuyorduk.
Kendisi muhasebeci olarak Türk Konsolosluğu’nun karşısında çalışıyor.
 “Ya Baha orası konsolosluk mu yoksa yemek fabrikası mı? Kaç kişi çalışıyor orda?”dedi.
“Ne bileyim çetelesini tutmadım? Ne oldu ki?” dedim.
“Her gün kasalarla meyve-sebze geliyor. Yemek üretimi mi yapılıyor merak ettim?” dedi.
Bir yanıt veremedim.
Hazır konu açılmışken vatandaşın bilgi edinme hakkını da kullanarak, hem kendi merakımı hem de Güney Afrikalı arkadaşımın merakını gidermek için  burdan sorayım.
Bildiğimiz kağıt işlerinin dışında konsolosluklar ne iş yapar?
Ülkemizi tanıtmak adına ne gibi etkinlikler düzenler?
Senede kaç milyon sterlin bütçeleri vardır?
Çalışanlar en az, en fazla ne kadar maaş alırlar?
Hangi kriterlere göre eleman alınır? Hepsi o ülkenin yabancı dilini bilir mi?
Bu soruları her ülkedeki vatandaşlarımız kendi konsoloslukları için sormalı?
Konsolosluklar başına buyruk yerler olmamalı. Şeffaf olmalı.
Daha içeri girer girmez kendinizi Türkiye’deki bir devlet dairesinde hissediyorsunuz. Çaycısı bile (Yanlış söylemedim konsolosluğun çaycısı bile var) size afra tafra yapabiliyor.
Mesela bir şey sormak için konsoloslukları telefonla aradığınızda “çok meşgul” oldukları için kimse cevap vermez. Bu tür can sıkıcı örnekleri artırabiliriz. 
Ne ise festivale dönersek, bu sene sağanak yağmura rağmen katılımda fazla bir eksilme olmadı.
Festivalde stand açan ressam Nazım Nazım ve Ebru yapan yan komşusu şikayetçiydi.
Sağanak yağmur en çok onları etkilemiş. Türkiye’den getirilen Ebru’cunun bir çok malzemesi ıslanmış. Nazım ise tablolarını zor kurtarmış. Nazım, “Organizasyonu yapanların güçlüğünü anlıyorum. Ama yine de biz sanatçılara biraz daha özen gösterilebilirdi.Kapalı yer verilebilirdi.  İyi ki bazı tablolarımı getirmemişim, yoksa yağmurda mahvolurdu. Gelecek sene herhalde katılmayacam”dedi.
Her şeye rağmen Avrupa’nın göbeğinde özverilerle düzenlenen  bu Türk Festivali yaşatılmalı.

Bahattin Çağdaş / Londra

Konular Eski Arşiv