Mine G. Kırıkkanat yazdı: "Harun’la yaratılış, Adnan’la fuhuş!"

"... Adnan Oktar, ansızın hidayete ermiş de mafya babalığından “mehdi” Harun Yahya’lığa terfi etmiş gibiydi. Oysa ..."

Mine G. Kırıkkanat yazdı: "Harun’la yaratılış, Adnan’la fuhuş!"
Cumhuriyet Gazetesi'nden Mine G. Kırıkkanat'ın yazısı...

Hep merak etmişimdir. Gerçekten devlet olan bir devlet, hatta devlet gibi yapan ya da devlet görüntüsü vermeye çalışan bir devlet; 1987 ve 1999’da iki kez tutukladığı, şantaj, tehdit, fuhuş, zorla alıkoyma, uyuşturucu ve ruhsatsız silah bulundurmakla suçladığı Adnan Oktar’ın 2007 yılında karşısına Harun Yahya takma adı ve Yaratılış Atlası’yla çıkmasının altında bit yeniği aramaz mıydı?

Diyelim ki bu ülkenin iktidarı cahildir, istihbaratçıları cahildir, polisi cahildir ve Amerikan Evangelist lobisinin Türkiye gibi cehaletin dibine vurmuş “kolay av” ülkeleri parmaklarında oynatmak için kurguladıkları kültür istilası, “akıllı tasarım”dan habersizdirler…

Ama bir fuhuş ve şantaj mafyasının, durup dururken görsel ve metinsel içeriğinin tamamı ABD kaynaklı bir din kitabını yayımlamasında hiç mi gariplik yoktu?
Kitabın kimin ve neyin propagandasını yaptığını da mı merak etmediler?
Maliyeti fahiş mi fahiş atlasın hangi kaynaktan gelen parayla on binlerce basılıp Türkiye ve dünyada niçin bedava dağıtıldığını da mı sorgulamadılar?
Hayır. Bu ülkenin yöneten ve gözetenleri, Adnancı mafyanın değirmenine Evangelistlerin üflediği rüzgârı sorgulamadığı gibi, o değirmene su taşıdılar!

***

MEB’in Amerikan Evangelist görüşü kabullenmesiyle sonuçlanan kültür istilası sırasında; Yaratılış safsatasının yurt içindeki bedava dağıtımı, sergileri, konferansları; bakan, vali, kaymakam, bazı milletvekilleri ve belediyelerin inayetiyle sağlandı.

Adnan Oktar, ansızın hidayete ermiş de mafya babalığından “mehdi” Harun Yahya’lığa terfi etmiş gibiydi.

Oysa şahıs ve adıyla anılan Adnancı suç örgütü, İstanbul DGM’de açılan dava dosyasında Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan 1999/2525 hazırlık 2000/17 esas No’lu iddianamede mehdilik ya da müritlikle pek de bağdaşmayan ürkünç ve iğrenç etkinliklerle suçlanıyordu. Adnan Hocacı suç örgütünü ezelden ebede kollayan “iç güçler”in önce zamanaşımına uğratıp sonra da ortadan kaldırdığı bu iddianamenin küçük bir bölümünü isimleri gizleyerek resmi metinde yer aldığı şekliyle ilginize sunuyorum:

***

…Üniversiteli kızlar dışında da medyada meşhur olan, güzelliği ile dikkat çeken manken ve sanatçıları da bu şekilde örgüte seks amaçlı sokarlar ve tüm bu kızlara örgüt içinde MOTOR adı verilir. MOTOR tabir edilen bu kızlarla ilişkiler ŞAHİT denen kişi tarafından denetlenir, sanık Adnan Oktar bu konuda kesin talimat verdiğinden normal birleşme yapılmaması için açık bırakılan kapılardan şahitler gözetleme yaparlar. Bir MOTOR kızla bir defa normal ilişkiye girdiği tespit edilen M. K. G., Rusya’daki şirkete gönderilmiş, iki yıl kendisiyle görüşülmemiştir.
MOTOR tabir edilen bu kızlardan olduğu anlaşılan Emniyet Müdürlüğü’nde ifadesi video kamerada da tespit edilen B. B’nin samimi açıklamaları bu sistemi gözler önüne sermektedir.
MOTOR tabir edilen bu kızların cinsel ilişki yaparken gizli kamera ile filmleri çekilir. Kameraları çekim yapılacak odaya B.M.S. kurar…

Türkiye’deki siyasal erk ve uzantıları, işte böyle bir suç örgütü liderini, defalarca geçirdiği tüm kovuşturmalarda bazen deli raporlarıyla korudu, kolladı, davaları düşürdü, zamanaşımına uğramasını sağladı ve hatta…

***

1999’da tutuklanan Adnan Oktar 2000 yılının Ağustos ayında serbest bırakıldığında; o zamanlar Fazilet Partisi, bu zamanlar CHP Genel Başkan Yardımcısı görevini ifa eden Mehmet Bekaroğlu, “Adnan Hocacılar, PKK’lilerden daha tehlikeli” diyen dönemin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın, Oktar’dan özür dilemesini bile istedi!

2007’de ise Adnancı olsun olmasın hiçbir devletlinin aklına, ahlaki anlamda yozlaşmış mafya babası Adnan Oktar’ın, Evangelist dininin kültür istila silahı yaratılış savını oturup düşünmüş, biçimlemiş ve yazmış olamayacağı gelmedi!

Dahası, yukardaki iddianamede yer alan MOTOR tabirini sosyal medyada Adnan Oktar’ın cıbıldak kedicikleriyle dalga geçmek için kullanan yüzlerce masum insan mahkemelerde süründürüldü, para cezalarına çarptırıldı.

Bu cezaları kesen yargıçların hepsi FETÖ’cü çıktı, iyi mi?

Mine G. Kırıkkanat / Cumhuriyet Gazetesi