Mükerrem Aydoğan: “Anne tarhanası Mevsimlik ile Mutfakta”
İşte size, genç, girişimci, başarılı ve bir o kadar da mütevazi genç iş kadını Mükerrem Aydoğan’ın patronluğa geçiş hikayesi....
Türkiye’nin en önemli Üniversitelerinden birinden mezun olup, gıda
sektöründe başarılı işlere imza atan Mükerrem Aydoğan kendi tabiri
ile “Her Şey Bakkaldan Aldığım Salça İle
Başladı” diyerek yola çıkıp bir anda kendi firması
‘Mevsimlik’i kurarak büyük ses
getirdi.
İşte size, genç, girişimci, başarılı ve bir o kadar da mütevazi
genç iş kadını Mükerrem Aydoğan’ın patronluğa geçiş
hikayesi....
Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi mezunu Mükerrem
Aydoğan, 6 yıl kurumsal bir firmada çalıştıktan sonra kendi işinin
patronu oldu. Türkiye’de ve dünyada son yıllarda trend haline gelen
sağlıklı ve organik beslenmeden yola çıkarak Zonguldak’ta kurduğu
Mevsimlik şirketi ile Aydoğan, hem Zonguldaklı ev kadınlarına
istihdam sağlıyor, hem tüm Türkiye’ye birbirinden lezzetli tatlar
sunuyor.
“Her beyaz yakalının günün birinde kendi işinin patronu
olma arzusu vardır” diyen Aydoğan, kendi hikayesinin
de bakkaldan aldığı ve beğenmediği bir salça ile başladığını
anlatıyor…
Nasıl bu işe girdiniz? Mevsimlik nasıl
kuruldu?
Anadolu diye tabir ettiğimiz şehirlerde insanlar toprakla ve
tarımla iç içe olduğu için ne yediklerine ne içtiklerine daha çok
dikkat ediyorlar. Tamamen organik ve sağlıklı besleniyorlar. Ama
büyük şehirlerde doğup büyüyenler bunun farkını tam anlamıyla
anlamıyorlar. Çünkü yediği ürünün sağlıklı olduğuna inanıyorlar.
Halbuki işin rengi öyle değil. Büyük şehirlerde her mevsim her şeyi
buluyor olmanız aslında bir şans değil. Çünkü mevsimi haricinde
yediğiniz her şeyde tarım ilacı ve kimyasal var. Mevsimlik’i kurma
hikayemde, bir domates salçası ile başladı. Şöyle; biz turşudan
salçaya, reçelden tarhanaya her şeyi kendimiz yaparız. Bir gün
mutfakta anneme yardım ederken, salçanın bittiğini fark ettik,
gidip marketten salça aldım.
Eve gelip salçayı açınca kokusu farklı geldi. Evde yaptığımız salça
ile dışardan aldığım arasında dağlar kadar fark olduğunu gördüm.
İşte o an; ‘Ben bunun daha iyisini yapabilirim, insanlara
mevsiminde yaptığım her ürünü ev tadında sunabilirim’ dedim ve işe
başladım. Kendi işimi kurmadan önce yaptığım iş gıda satın alması
ile ilgiliydi. O zamanlar gelen bütün ürünleri tek tek
inceliyordum. Ürünlerin nereden geldiğini, nasıl üretildiğini az
çok biliyordum. Yine bu ürünlerin gerçekten çok daha iyilerinin
yapılabileceğini ve yeni şeyler yapmam gerektiğine inanıyordum.
İşler nasıl gidiyor?
Şu an çok güzel gidiyor, yoğun talep alıyoruz, dönüşler de çok iyi.
Biz sadece müşterilerimize mevsiminde yenen her şeyin daha sağlıklı
ve lezzetli olduğunu gösteren bir iş yapıyoruz. Bu ilgi beni hep
daha iyisini yapmaya itiyor.
Siparişleriniz en çok nereden geliyor?
En çok sipariş İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa’dan geliyor.
Türkiye’de aslında sağlıklı beslenme ve organik algısı tam
oturmamış durumda. Bizim ülkemizde, ‘bir ürün pahalıysa
organiktir’ algısı var.
Aslında çok yanlış bir algı bu, çünkü mevsiminde yenen her şey daha
sağlıklı daha lezzetlidir.
Kaç kişilik bir ekibiniz var?
Yaptığımız iş çok külfetli, bütün ürünler el emeği. 15 kişilik bir
mutfak ekibim var, devamlı yeni ürünler tadıyoruz, neler
yapabiliriz, diye devamlı çalışma halindeyiz. Şuan sadece internet
üzerinden ve n11.com’dan satış yapıyoruz ama sosyal medyadan gelen
talepleri de geri çevirmiyoruz. Müşterilerimizden gelen birçok soru
şu yönde; ‘Biz de evde aynısı yapıyoruz ama neden sizin
ürünlerin tadını alamıyoruz?’. Aslında tariflerin
hepsi aynı sadece hammadde farkı var. Bizim özelliğimiz, bütün
ürünlerimizi mevsiminde Türkiye’nin her yerindeki tarlalardan
toplanmış ürünleri satın almamız ve hiç bir katkı maddesi
kullanmadan tüketiciye ulaştırmamız.
Kaç çeşit ürününüz var?
Şu an satışta yaklaşık 40 çeşit ürünümüz var. Mevsiminde
yenebilecek her şeyi yapıyoruz.
Hedefiniz kaç ürüne çıkarmak?
İşe başlarken kafamızda bir hedef yoktu, bu işte bir sınır olduğunu
düşünmüyorum.
Mesela bu işe girdikten sonra daha sık pazarları dolaşmaya
başladım. Eskiden de gezerdim ama şimdi daha dikkatli inceliyorum.
Her ürüne ‘Acaba bunun neyi güzel olur?’ diye bakıyorum. Şu an
dediğim gibi 40 çeşit ürün var ama mutfağımızda yüzlerce ürün
deniyoruz. Bizim hedefimize 100 ürün yapalım duralım diye bir şey
yok.
Sizce ülke olarak sağlıklı besleniyor muyuz? Yoksa
dünyadaki organik trendine mi ayak uyuyoruz?
Dünyada son zamanlarda sağlıklı beslenme trendi başladı. Premium
algısı dendiği zaman insanların aklına ilk olarak organik, doğal ve
ev yapımı ürünler geliyor. Premium ürünlere dünyadaki ilginin oranı
yüzde 28’iken, bizim ülkemizde bu oran yüzde 38’lerde. Bunun
nedeninin halkımızın dedelerinden, atalarından, ananelerinden,
babaannelerinden gördüklerinden kaynaklandığını düşünüyorum.
İleride sizin ürünlerinizi marketlerde de görebilecek
miyiz?
Biz butik bir iş yapıyoruz. Her şey tek tek el emeği ile
hazırlanıyor. Her ürünümüzden binlerce yapıp depoda saklamıyoruz,
mevsiminde ne yapılması gerekiyorsa biz o ürünü yapıyoruz. Sizin
dediğiniz gibi büyük marketlerde yer almak için binlerce ürün
yapmamız gerekiyor, bu da bizim işimizin sihrini bozar.
Hedefiniz ne?
İleride kısmet olursa kendi tarlalarımız olsun istiyorum, kendi
ürünlerimizi kendi tarlalarımızdan toplayıp üretmek istiyorum.
İnsanlarda gelsin tarlalarımızdan istediği ürünü toplasın. Sağlıklı
beslenme konusunda insanları bilinçlendirmek istiyorum.